Fehmi Koru*
Önce kendi gerçeğimi yazayım: Ben bir ‘sosyal medya’ takipçisi değilim. Bir yerlerde hakkımda neler yazıldığını takip etmekten vazgeçeli yıllar oldu. Başkaları hakkında yazılanlara dair merakımı gidermem için ise daha güvenilir yöntemlerim var.
Etrafımda birileri “Sosyal medyada bugün trend şu” türü muhabbetler açtığında benim verdiğim camgöz tepki en çok o muhabbeti açanları şaşkınlığa sürüklüyor.
Sanki o trendleri takip etmemek benim için büyük bir eksiklik imiş gibi bana bakanlara ben de “Bu yaptığınız ayıp” der gibi bakıyormuşum…
Giriş bu kadar.
Sosyal medya manyaklaştırıyor
Ancak bir gerçeğin de fena halde farkındayım: Hemen her ülkede olduğu gibi –hatta çoğu ülkeden de daha yoğun biçimde– bizim insanımız haberleri sosyal medyadan izliyor ve bu bağımlılığı her yıl biraz daha artıyor.
Aşağıda gördüğünüz tablo Oxford Üniversitesi ile Reuters haber ajansının kurduğu enstitünün yaptığı araştırmadan AlJazeera-Türk internet sitesi tarafından aktarıldı.
Durumumuzu haber aynen şöyle sunmakta:
“Türkiye’de internet kullanıcılarının %73’ü sosyal medyayı bir haber kaynağı olarak görüyor. Bu oran, 2015’te %67 idi ve Türkiye, raporun kapsadığı 18 ülkeden, sosyal medya platformlarının en yüksek oranda okur tarafından haber kaynağı olarak kabul edildiği ülkeydi. 2016’da Yunanistan %74 ile, sosyal medyanın en yüksek oranda habere ulaşmak için araç olarak kullanıldığı ülke oldu. 26 ülkenin ortalaması ise %51. 2015’te rapor kapsamındaki ülkelerin ortalaması %44’tü.”
Her yıl artan bir eğilim bu (Dünyadaki bir yıllık ilgi artışı yüzde 7, bizde de yüzde 6).
Her 100 kişiden 73 kişi ülkemizde haberleri öğrenmek için internetten ulaşılabilen gazete-dışı kaynaklara başvuruyor.
Doğru olabilir mi bu istatistik?
Bizde yapılan bilimsel araştırmalarda da buna benzer tablolar ortaya çıkıyor. Artık yazılı basın bile internet üzerinden takip ediliyor. Kadir Has Üniversitesi’nin son araştırması, ‘gazete okuruyum’ diyenlerin yalnızca yüzde 28.7’sinin gazetelerini bayiden alınan basılı halinden okuduğunu gösteriyor. (Kanada’da bu oran bizden düşük: Yüzde 20.)
Haberleri insanlarımız akıllı telefonları üzerinden almayı tercih ediyor (2016’da yüzde 68’imiz). En fazla başvurulan haber kaynakları ise Facebook (69, 44), Twitter (33, 10), YouTube (33, 19), Whatsapp (17, 8), Google+ (14). [Parantez içindeki ilk rakam Türkiye’deki, ikinci rakam ise dünyadaki oranı gösteriyor. Açık ara diğerlerinden ilerideyiz.]
“Sosyal medya kaynaklı haber bağımlısıyız” dense yeri var.
Ertuğrul Özkök endişelenmiş, haklı…
Bu bilgileri neden aktarıyorum?
Şundan: Bugün Hürriyet’te Ertuğrul Özkök ‘muhafazakar kesimden bir yazar arkadaşım’sıfatını kullandığı birinden gelen mesajı okurlarıyla paylaşıyor.
Arkadaşı Dubai’den dönerlerken İran üzerinde feci bir kaza sonucu düşen uçakta hayatlarını kaybeden genç kızlarla ilgili sosyal medya mesajları için ilginç bir not göndermiş. Herkesin gözyaşları döktüğü olaya iğrenç tepki veren mesajlar… Aramış, taramış o mesajları gerçek kişilerin göndermiş olamayacağı sonucuna varmış o yazar arkadaşı ve “Sanki birileri polarizasyonu körüklemek için böyle bir mit uydurdu gibi geliyor bana” demekteymiş…
Özkök de düşünmüş ve “Niye olmasın, karanlık kişi karanlık kişidir, yapabilir” sonucuna varmış.
Muhafazakar yazarlar trollerin bu saldırısına katılmadıklarını açık biçimde yazsınlar temennisinde bulunuyor Hürriyet yazarı.
Bir yararı olacağını sanmıyorum, ama yine de dikkate alınması gereken bir temenni bu.
Tuzak açık, düşmeyelim
Esas dikkatli olunması gereken ise, Türkiye’de insanların sosyal medya bağımlılığı ve kendisine o yolla iletilen mesajlara inanma eğilimi yüzünden, önümüzdeki dönemde karşımıza çıkacak ciddi sorunlar…
Yerli ve daha çok da yabancı troller hepimizi yanıltarak yanlışlara sevk etmek için hazırolda bekliyorlar.
Epey bir zaman önce bir uluslararası haber ajansının rutin haber için muhabir istihdam etmek yerine o görevi bir robota (bilgisayara) havale ettiğini öğrenince aklıma ilk bu yöntemin başka ve karanlık işlerde kullanılabileceği ihtimali gelmişti.
Robot haber yazabiliyorsa, ona sakıncalı mesajlar da yazdırılabilir.
Yazdırıyorlar da.
İstihbarat örgütlerinin tam da bu amaca hizmet etsin diye oluşturdukları birimler bulunduğu biliniyor; birini ben de dikkatinize sunmuştum.
İran üzerinde düşen uçakta hayatları henüz baharındayken solan genç kızlarımızla ilgili ‘rezilane’ olduğunu öğrendiğimiz mesajların varlığı bizi düşündürmeli ve kendimize getirmeli.
Tuzağa düşmemeliyiz.
*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com'da yayımlanmıştır.