Gündem

Fehmi Koru, Erdoğan ve Gül

Talu, yazar Fehmi Koru'nun Yeni Şafak gazetesinden ayrılışına dair bir komplo teorisi kurguladı.

28 Aralık 2010 02:00

T24- Yazar Umur Talu, yazar Fehmi Koru'nun Yeni Şafak gazetesinden ayrılışına dair bir komplo teorisi kurguladı. Teoriye göre, Fehmi Koru'nun ayrılık sebebi Koru'nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ilişkisinin yeni kurbanı olmasından kaynaklanıyor.


Umur Talu'nun HaberTurk gazetesindeki köşesinde yayımlanan yazısı (28 Aralık 2010) şöyle:



Gül’ü seven dikenine... (Bir komplo teorisi)




İsimler Fehmi Koru ile İbrahim Karagül… Mevzu, Wikileaks sandığından çıkanlar olunca… İçinde ABD kriptocuları bulununca…

Eh sütunu da ben yazınca…

Hadi komplo hikayesi okuyalım!



***



Belki tamamen yanılıyorum ama...

Koru’nun Yeni Şafak’tan ayrılmak zorunda kalmasını (sadece) Karagül’e bağlamak epey eksik geliyor.

Özet:

Yeni Şafak yazarı Karagül, gazetelerinde bir yazarın, eski Büyükelçi Edelman bağlantılı olarak, kendisinin susturulması için devreye girdiğini ifade etmişti.

O yazarın Fehmi Koru (ve Taha Kıvanç) olduğu söylendi; derken Koru onca ağırlığı olan gazeteden bir anda gitti.



***



Bana göre, Koru’nun gidişi “Erdoğan-Gül mücadelesi”nde yen raunt, yeni kurban. Sonradan olacakların habercisi.

Bazıları farkında olmak istemiyor ama böyle bir mücadele var.

Bazen uyuyan, uyumla süren; bazen içten içe şiddetlenen, dışarıya çok az sızan.

Cumhurbaşkanlığı için ikinci seçim öncesinde Sabah’ta ısrarla “Erdoğan, Gül’ü istemiyor. Genelkurmay’a da söz verdi. Dolmabahçe mutabakatı denen bu” diye yazdım.

Tepki duyan, yalanlayan, “Ankara kulislerine münasip” bulmayan oldu.

Bence Erdoğan son ana kadar direniyordu. Arınç da Gül’ün adaylığından yana ağırlık koyunca, yüzde 47 oy Erdoğan’ı da şaşırtınca, Gül bu tepki oylarını kendine bağlayınca, son anda çatışma olmadı.



***



Koru, zaten “Gül’e yakınlık”tan ötürü Erdoğan’ın pek hoşlanmadığı bir isim olmadı mı? Neden sonra uçaklardaki refakatçi gazeteci heyetlerine kabul edildi.

Ama Wikileaks yığını arasında öyle bir belge var ki…

ABD Büyükelçiliği bir “gazeteci”ye dayanarak kriptolamış.

7 Mayıs 2007 tarihli belge adeta “Gül propagandası”:

Adaylığı engellenmiş ama rahat, kendinden emin. Partinin “köktencisi” sayılan Arınç onu desteklemiyor, tam tersine bir bürokratın (Vecdi Gönül) adaylığına karşı Arınç’tan destek isteyen Gül.

“Bağlantımız”  diye yazıyor Elçilik, “Gül’ü, Erdoğan olmasın da kim olursa olsun diye düşünen CHP’nin de askerlerin de kabul edeceği kanısında.”

(Kaynağın Erdoğan ile Gül’ün ortaklığı ve rekabetine dair yorumları da var.)

Belgede aktarılan bir “bilgi” şu: “27 Nisan muhtırasına karşı demokrasi yolunda ısrar eden ve sert cevabı hazırlayan (kaleme alan bile diyor) Başbakan değil, Gül’dü.”

Aynı belgede yine “gazeteci kaynak”a dayanılarak, “Gül’ün demokratlığı; Erbakan’ın Yahudi düşmanı Milli Görüş’ünden olmadığı; ilk siyasi faaliyetinin 80 darbesi öncesinde Milli Türk Talebe Birliği gibi ciddi bir öğrenci hareketi olduğu; Erbakan’dan uzaklaşıp AKP’yi kurduran ve iktidara getiren stratejinin Gül’ün Politik Araştırma Merkezi’nin eseri olduğu” yazılı.

Bir yerinde aynen diyor ki, “Gazeteciye göre, Gül, partide Erdoğan’ın gerçekten saygı duyduğu tek kişi. Türkçedeki hayranlık, dostluk ve korkuyu içeren saygı manasında.”

Burası tam bir “Ego bombası” değil mi? “Elektrik Gaz Otobüs”ün kısaltması olarak değil; kimi insanın, kimi ihtirasın, içten içe çatışmanın uzatması olarak ego!

Karı kocaya, baba oğula, kankalara böyle bir şey atfetsen, kışkırtırsın!



***



Bu belgenin sonu şu “yorum”la bitiyor:

“Gül’ün bu tasviri bir kişinin görüşü. Gül ailesini uzun süredir tanıyan birinin. Ve AKP içinde kimileri dahil (Herhalde Vecdi Gönül başta!) başkalarının Gül tanımlamalarıyla çelişki halinde.”

Kimbilir, Elçilik belki de yaş ile “koru”yu ayırıyor! Belki de o gazeteci, bu gazeteci değil!



***



Yoksa, Irak işgaline karşı Koru’nun yazdıkları, Karagül’ün yazılarından da (benimkiler gibi) çok farklı değildi. Koru da amansız “1 Mart tezkeresi”, sonra Edelman karşıtıydı.

Acaba, “tezkereye karşı” da o günün başbakanı Gül ile henüz milletvekili olmayan Erdoğan farklı mı düşünüyordu da, AKP Grubu hem serbest kalmış hem bölünmüştü!

Bu teori… Gazetecinin gazeteciyi yemesinden daha mantıklı geliyor bana; ama belki de hepten çürüktür! Yoktur böyle dikenler! Gül gibi geçiniyordur herkes. Susturulan yine bir gazeteci olmuştur o kadar.