Fehmi Koru*
Sanki cezası kesinleşmiş bir hükmün infazına direniliyormuş havası veriliyor; oysa istifası istenen belediye başkanlarının koltuklarını boşaltmaları için görünür bir sebep yok. Son seçimde yeniden halkın oyunu almayı başarmış kıdemli üç belediye başkanı, partilerinin genel başkanı sıfatını da taşıyan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatına uyup istifa etmiyor…
Hepimiz gün sayıyoruz.
İlk birkaç gün “Neden?” sorusuna cevap arayanlarımız çıkmıştı, şimdilerde sorulan soru yine ‘neden’ ile başlıyor, ama farklı bir neden. Şimdiki soru şu: “Neden istifa etmiyorlar?”
Neden acaba?
Muhtemelen beraber yürüdükleri yollarda hep dayanışma içerisinde bulunduğunu düşündükleri siyaset arkadaşlarının, hiç değilse bazısının, kendilerine arka çıkmasını ve yapılmak istenene karşı tavır almasını bekliyorlar…
İçlerinde halkın kolektif itirazını bekleyen de vardır.
Geçmişte de seçilmişlerden seçim-dışı yollarla koltuklarını kaybedenler olmadı mı?
Oldu. En göze çarpan örneğı hatırlamakta zorlanacağımızı sanmıyorum.
Ancak onu görevden almak için hukukun yamultulması gerekmişti.
Konuşması sırasında okuduğu bir şiir Türk Ceza Kanunu’nun bir maddesine aykırı bulundu, görevden alma ve siyasi yasaklı kılma cezasını mahkeme verdi.
Yapılanın yanlışlığını anlatmak için o dönemde okyanus kadar mürekkep harcamışızdır.
Önü kesilmek istenen ve bu amaçla belediye başkanlığı yargı yoluyla elinden alınan kişi sonradan başbakan oldu; bugün de cumhurbaşkanı…
Siyaset böyle bir şey, halkta karşılığı olan siyasetçi kolayca tasfiye olmuyor.
İstifayla görevlerini terk etmeleri beklenen belediye başkanlarının halkta karşılığı yok mu peki?
“Yok” deniliyor.
Bizdeki sistemde göreve atayan iradenin atadığı kişiyi görevden alma yetkisi bulunuyor. Bürokraside yürürlükte olan sistem bu.
Seçimde aday kimin tercihiyle halkın önüne çıkarılmıştı; hangi tek-seçicinin?
Hah, işte şimdi de o irade kendilerini görevden alıyor.
Daha doğrusu görevden alınmıyorlar da.. istifa etmelerini bekliyor…
Çünkü siyasette bürokrasinin kuralı geçerli değil.
Direniyorlar mı, yoksa direnmiyorlar mı?
Galiba iradenin önünde kimsenin direnemeyeceği düşüncesiyle başlatılan bir süreçti bu; ancak biletleri kesilenlerden üçü direndikleri görüntüsü veriyorlar.
Tam bir direniş değil sergiledikleri; ağızlarından tek bir itiraz sözcüğü çıktığı yok çünkü. Hatta içlerinden biri ‘Ümmetin lideri’ diye andığı iradeye uygun davranacağı görüntüsünü de vermişti.
Olay giderek ‘şuyuu vukuundan beter’ sözünü hatırlatacak bir hal alıyor.
Dosyalardan söz ediliyor görevden alınmalarına hak vermemiz için; geçmişte kurdukları ve işlerine yaramış ittifaklar hatırlatılıyor…
İyi de bu tür ithamlar yalnız onları mı vuruyor? İki ucu da keskin bir bıçak şu anda kullanılan; istifaları beklenen başkanları da yaralıyor belki, ancak bıçağı sallayanları da kan revan içerisinde bırakıyor.
Sonunda ne olur?
Herhalde bir biçimde başkanların kendilerinden bekleneni yerine getirmeleri sağlanır.
Ama öyle sağlanır, ama böyle; sürecin sonunda büyük ihtimalle başkanların değiştiği yeni bir tablo ortaya çıkar.
Farklı bir gelişme olur ve direniş koltukta kalmayı sağlarsa şaşırırım.
İlkelere ne oldu?
Geçmişte, en iyi bildiğimiz görevden alma olayının yaşandığı günlerde, halkın iradesine tasallut olarak gördüğümüz için yapılmak istenene birlikte karşı çıktığımız kalemler, gazetelerinin manşetleriyle paralel bir tercihle, şimdi farklı bir tavır sergiliyorlar.
İki olay arasında paralellik kurulmasına da karşı çıkarak…
Oysa konu, yapılmak istenen işlemin muhatabı olan kişilerle sınırlı değil; tam tersine, karşımızda olan bir ‘ilke’ sorunu.
Halkın iradesine seçim-dışı yollarla müdahalenin yanlış olması bir demokratik ilkedir ve o ilke en küçük görevden seçimle gelinen en yüksek makama kadar her seçilmiş için geçerlidir.
Direnen başkanlar kendileri için bu direnişi gerçekleştiriyor olsalar da durum değişmez; onların direnişi bütün seçilmişlerin yararınadır.
Keşke gönülsüz olduğunu istifası sonrasında yaptığı açıklamayla dışa vurmuş olan ilk başkan direniş sergileseydi.
Keşke onun yerine bir başkası getirilmek istendiğinde kent meclisi buna direnseydi.
Keşke onun boşalttığı koltuğun kendisine terk edildiği kişi yapılmak istenene direnseydi.
Demokrasi biraz da direnmeler sayesinde ülkelere yerleşiyor.
Sonucu ne olursa olsun direnenler haklıdır; bunun bilinmesini istedim.
* Bu yazı FehmiKoru.com'da yayınlanmıştır