Fehmi Koru*
Sahi Sezgin Baran Korkmaz adında biri ve onun kaç yazıma konu teşkil etmiş sayısız marifetleri vardı, ne oldu ona ve marifetlerine? Avusturya’nın başkenti Viyana’da devlet tarafından konuk edildiğini biliyoruz da, hangi ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından bilgisine başvurulduğunu bilmiyoruz.
Peki ya Korkmaz Karaca adlı değere ne oldu? CHP’de Deniz Baykal’a yakın biri olarak başladığı siyasi hayatında, henüz 30’lu yaşlarını sürdürürken, Külliye’de ve AK Parti’de önemli koltukların sahibi olmuştu hani? İşte o kişiyi kast ediyorum, ne oldu ona?
Hükümetin işgal ettiği koltuk açısından en güçlü üyesi hakkında bir dizi iddia ve itham işitmiştik. İddia ve ithamları geçersiz kılacak herhangi bir gelişme yaşanmadığı halde onların hedefinde yer alan bakan koltuğunu ısıtmaya devam ediyor…
Kendisi iddia ve ithamlara maruz kalmışken, bakanın ağzından, bir başka siyasi ile ilgili hiç de yabana atılmayacak bir iddia dökülmüştü. Meğer bir siyasi kendisinden ‘suç örgütü lideri’ diye söz edilen birinden her ay 10 bin dolar maaş almaktaymış… ‘Suç örgütü lideri’ diye anılan kişi, maaş yakıştırmasını hafif bulmuş ve sözü edilen siyasinin aracına paket paket para bıraktığını ileri sürmüştü.
Kimdi o siyasi, öğrenebildik mi?
Uyuşturucu trafiğinin odağında bir ülke olduğumuzu bu arada öğrenmiş, o trafiğin içerisinde olması olağanüstü yadırganacak isimlerin telaffuz edildiği bir bilgi sağanağına tabi tutulmuştuk. Ardından o bilgi sağanağı içerisinde yer alan iki ilimizde kilolarca -yoksa tonlarca mıydı?- uyuşturucu paketleri yakalandı. Trafik içerisinde bulunduğu söylenen isimlerin başına ne geldi?
Geldi mi, daha doğrusu?
Şu yakınlarda devlette kaydı bulunmayan silahların zulalardan çıkarılarak siyasi kimlikli kişilere teslim edildiği bilgisi paylaşıldı. Daha önce de sınır ötesine TIR’lar ile silah taşındığı bilgisi de fotoğraf kanıtlarıyla birlikte paylaşılmıştı. ‘Silah’ gibi yalnızca devletin veya devlet tarafından izin verilmişlerin elinde bulunması gereken bir ölüm aletinin özel şahıslar eliyle dağıtıma sokulmasına ciddi itirazlar gelmesi beklenirdi.
İtiraz gelmedi. Savunma sadedinde ‘devletin elindeki kayıtlı silahlarda kayıp olmadığı’ tekzibi geldi.
Oysa, açıklanan zaten ‘devlette kaydı bulunmayan silahlar’ değil miydi?
Marifetleri bana göz boyama ve el çabukluğu sanatı olan sihirbazlığı hatırlatmıştı Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK); illüzyonist olduğu hissini bende uyandırmıştı. Ali’nin külahını Veli’ye giydirme sanatının sahibi gibi bir şeydi. ABD hazinesini soyan bir Amerikalı ailenin iç ettiği paraları ülkemize sevk etmiş, o paralarla zor durumdaki dev fabrikaları ölü fiyatına almayı becermişti. Bu arada, paralı olduğunu göstererek üzerine çöktüğü sayısız yıldızlı bir otelde, siyasileri, üst düzey bürokratları ve gazetecileri konuk etmişti SBK.
Aynı otele ondan önce -yoksa ondan sonra mıydı?- çöken bir başkası yeni mülküne tankla Napolyon-vari bir giriş yapmıştı. O kişinin de ‘marifetli yoknaz’ türü biri olduğunu öğrenmiş, hayranlığımız tavan yapmıştı.
Korkmaz Karaca’nın uzmanlık alanı ise diğerlerinden farklıymış…
Sahi bütün bu bilgilerden haberdar olduk da sonuçta ne oldu?
Hiçbir şey olmadı.
Ben bile iki aydan uzun süre boyunca bizlerle paylaşılan ilginç bilgilerin bu kadarını hafızamı bayağı zorlayarak bir araya getirebildim.
Kim bilir hatırlayamadığım daha ne kadar ayrıntı vardır.
Eskiden olsa, her bir iddia o alanda uzmanlaşmış gazeteciler tarafından muhatapları bulunarak derinleştirilirdi. Gazeteler Avrupa muhabirlerine SBK’nın gözaltında tutulduğu yerin önünde kamp kurdurur, yetkililerden izin koparıp kendisiyle görüşmeleri için zorlarlardı. İddia ve ithamların hedefinde yer alan kişileri tanıyan birileri bulunur ve onlardan edinilen ek bilgilerle ilginç portreler çıkartılırdı.
Yalnız Avusturya değil, Venezuela ve etrafındaki uyuşturucu üretilen ülkeler Türkiye’den giden ve herbiri muz-peynir sevkiyatı kamyonlarını gözleyen gazetecilerle dolup taşardı.
SBK’nın 80 küsür milyona satın aldığı hisselerin nasıl olup da yalnızca 6 milyon dolara el değiştirdiği bile merak edilmedi.
Bunlar olmadığı, yapılması gerekenler yapılmadığı için de, kamuoyuyla ilk paylaşıldığında ağızları birer karış açık bıraktıran bilgiler, aradan fazla zaman geçmeden unutulmaya terk ediliverdi.
Unutkan kamuoyu aynı ilginçlikte yeni bilgiler beklemeye devam ediyor ama; herhalde onları da unutmak üzere…
Sahi, muhalefet bir ara ‘‘128 milyar ne oldu?’’ sorusunu ısrarla soruyordu; ona ne oldu?
‘‘Balık hafızalı insanlarmışız’’ diyeceğim, ama balıklara bühtan etmekten korkuyorum.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.