Ankara Tuzluçayır'da Gülen Cemaati'nin finansal desteği ile inşaatına başlanan cami-cemevi projesine ilişkin tartışmalara Fehmi Koru'da katıldı. Alevi kimliğine ilişkin "insanlar ve toplulukların kendilerine biçtikleri ‘kimlik’lerin başkaları tarafından sorgulanması, onlara dışarıdan kimlik ve statü yakıştırılması yanlıştır. ‘Alevi’ kendisini nasıl tanımlıyorsa odur. Ritüelleri ve onları yerine getirdikleri mekânlar için uygun gördükleri sıfat ve nitelemeler de sorgulanmadan kabul edilmelidir" diyen Koru, "Mamak’ta yapılmakta olan anlamlı: Yalnızca iki mekânın değil, Sünniler ile Aleviler’in de yanyana durabileceği, ülke sorunlarını görüşebileceği, dertlerini paylaşabileceği bir ortaklık arayışı bu... ‘Alevi’nin Aleviliğini ‘Sünni’nin Sünniliğini koruyarak varolabileceği bir ortak mekân. Neden bundan rahatsızlık duyulsun ki?" dedi.
Koru bazı konularda devletin karar almada zorlanabileceğini belirterek, "Devlet adına karar vermede zorlanılan bazı konular var; aslında hiç tereddüt etmeden rahatlıkla yerine getirilebilecek konular... Dikkat çekilmek istenen o konuların varlığıysa, Alevi/Sünni Merkezi’nin yan yana duruşu, karar vermede tereddüdü bulunanları yeniden düşünmeye sevk edecektir. Sorunların çözümüne bir yerden başlamak lâzım ve Merkez o yolda önemli bir adım işte" dedi.
Fehmi Koru'nun Star gazetesinde 10 Eylül 2013 tarihinde yayımlanan "Aleviler de düşünsün" başlıklı köşe yazısının bir kısmı şöyle:
Şimdi yapılabilecek şey belli: Ya kapatılan tekke, zaviye ve dergâhların açılmasına izin verilerek ‘cemevleri’ bu statüye kavuşturulacak, ya da ‘devrim kanunları’ arasında sayılarak dokunulmazlık kazandırılan yasak sürdürülecekse ‘cemevleri’ne yeni bir statü kazandırılacak...
Alevi kesimi bu statünün ‘ibadethane’ olarak belirlenmesinde ısrarlı.
Daha önce de defalarca yazdığım gibi, insanlar ve toplulukların kendilerine biçtikleri ‘kimlik’lerin başkaları tarafından sorgulanması, onlara dışarıdan kimlik ve statü yakıştırılması yanlıştır. ‘Alevi’ kendisini nasıl tanımlıyorsa odur. Ritüelleri ve onları yerine getirdikleri mekânlar için uygun gördükleri sıfat ve nitelemeler de sorgulanmadan kabul edilmelidir.
Eğer sorgulama söz konusu olacaksa, bunu, o kesimin bireyleri yapmalıdır.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin telkini, yakınlarının girişimi ve itibarlı bir Alevi önder olan Prof. İzzettin Doğan’ın katkısıyla bu yolda önemli bir adım atıldı. Adımın güzelliği soruna sivil toplumun formül bulmasıdır: Ankara/Mamak’ta ‘Cami ve Cemevi Kültür Merkezi’ kuruluyor. Aynı arsa üzerinde cami ile cemevi yanyana olacak... Girişimin temel atma merasimi pazar günü yapıldı.
Bazı Alevi örgütleri bu girişimin karşısındalar. Nitekim, temel atma merasiminde onların protesto gösterilerine tanık olundu.
Cami ile cemevinin yanyana duruşunun rahatsız edecek bir tarafı yok. Benzetmek gibi olmasın, ama yine de hatırlatmakta yarar var: Birçok kentimizde cami, kilise ve sinegog yan yana, sırt sırta yer alabiliyor... Yabancı ülkelere gidildiğinde, namaz ihtiyacı belirince, müslümanların ilk aklına gelen, en yakın kilisenin bir köşesinde ibadetini yerine getirme formulü oluyor... Birçok uluslararası havaalanında her dinin ibadet ihtiyacı için tek bir mekân ayrılıyor...
Mamak’ta yapılmakta olan bunlardan daha anlamlı: Yalnızca iki mekânın değil, Sünniler ile Aleviler’in de yanyana durabileceği, ülke sorunlarını görüşebileceği, dertlerini paylaşabileceği bir ortaklık arayışı bu... ‘Alevi’nin Aleviliğini ‘Sünni’nin Sünniliğini koruyarak varolabileceği bir ortak mekân...
Neden bundan rahatsızlık duyulsun ki?
Projeye karşı çıkanların teklifleri ne acaba?
Devlet adına karar vermede zorlanılan bazı konular var; aslında hiç tereddüt etmeden rahatlıkla yerine getirilebilecek konular... Dikkat çekilmek istenen o konuların varlığıysa, Alevi/Sünni Merkezi’nin yan yana duruşu, karar vermede tereddüdü bulunanları yeniden düşünmeye sevk edecektir. Sorunların çözümüne bir yerden başlamak lâzım ve Merkez o yolda önemli bir adım işte...
Her ihtiyaç duyulan yerde bir Merkez kurulmalı, hem de hiç gecikilmeden...