Gündem

Fehmi Koru: Bugün iyimserliğim üstümde; ABD mesajları Almanya'ya da taşınmalı görüşündeyim

"Almanya ziyaretinde verilecek mesajlar o havayı daha da pekiştirse ne kadar iyi olur"

27 Eylül 2018 13:03

Fehmi Koru*

Birleşmiş Milletler’in (BM) her yıl şu sıralarda dünya liderlerinin katılımıyla yapılan genel toplantısı, bizde, birbiri ardına konuşan iki liderin görüşleri arasındaki çarpıcı farklar açısından ele alınıp değerlendiriliyor.

ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın…

İki konuşmayı değerlendirirken

Trump’ın konuşması kendisine ‘dünya lideri’ gözüyle bakılmasına alışılmış olan ABD’nin bu konumunu terk etmeye hazırlandığı anlamını taşıyor. Adaylığı döneminde kullanmaya başladığı ‘‘Önce Amerika’’ söylemini dünyaya da yayma niyetinde olduğunu o kürsüye taşıdı Trump; küreselleşme yerine her ülkenin kendi başının çaresine bakmasının daha doğru olacağını kayıtlara geçirdi. Tabii, ABD’nin çıkarına ters gelişmeleri boş geçmeyeceği, bütün gücüyle müdahalede bulunacağı tehdidini savurmayı da unutmadan…

Çelişkilerle dolu bir konuşmaydı Trump’ın yaptığı…

Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ufkunun ülkemizin resmi sınırlarını aşan bir genişlikte olduğunu belli eden, yerelden küresele uzanan hedeflerini birbiri ardına sıralayan, gerekirse askeri güç kullanmaktan da çekinilmeyeceğini açıkça söyleyen bir konuşmayla çıktı BM kürsüsüne. Dünya sisteminin güncellenmesi ve bu yolla daha adil hale getirilmesi tezini bir kez daha tekrarladı.

İç tutarlılığa sahip bir konuşmaydı Erdoğan’ın yaptığı…

ABD başkanının konuşmasını kaleme alanların, elbette kendisinin yönlendirmesiyle, Türkiye adına kürsüye çıkacak Tayyip Erdoğan’dan çok daha sert eleştirilere muhatap olmayı beklediği gibi bir hisse sahibim.

Eleştiriler sertti, ama Trump’ın beklentisi daha da sert eleştiriler yönünde olmalı.

Konuşmasında pek çok ülkeyle ve liderleriyle ilgili olumlu-olumsuz görüşlerini beyan etmekte hiçbir beis görmediği halde Türkiye’yi es geçen Trump’ın, BM konuşması sonrasında eline geçen iki fırsatın ikisini de Türkiye’yi hayırla yad etmek için değerlendirmesi yatıyor bu hissimin altında.

Bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM kürsüsüne taşıdığı mesajların dozunun iyi ayarlandığının bir göstergesi sayılabilir.

Mesajlar kadar üslup da anlatılmak istenenin hedef kitle üzerindeki etkisini belirler.

Trump, BM konuşmasını, büyük çapta, öncelikle cebini düşünen, yaşadığı yörenin ötesinde bir ilgiye sahip bulunmayan Amerikan halkına kendisinin tam da istedikleri türden bir başkan olduğunu ispatlama fırsatı olarak kullandı.

Erdoğan da konuşmasının Türkiye’de nasıl yankılanacağını bütünüyle gözardı etmemişti, mesajlarının bazısı doğrudan bizlereydi; ancak yine de evrensel ağırlıkta yönleri de ihmal etmeyen bir metinle çıkmıştı Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye…

Hassas denge gözetilmişti.

Almanya’ya verilecek mesajlar

Cumhurbaşkanı ABD’den sonra Türkiye’ye dönmeden resmi bir ziyaret için Almanya’ya uğrayacak. Orada da bu denge herhalde ihmal edilmeyecektir.

Zaman zaman sorunlar yaşansa bile, Almanya, Türkiye açısından önemli Batı ülkelerinin en başında yer alıyor. Yalnızca ülkemize ilgi göstermiş Alman sermayesinin ve iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin yoğunluğu sebebiyle değil, orayı ‘ikinci vatan’ olarak seçmiş sayıları üç milyonu aşan Türklerin varlığı sebebiyle de önemli ülke Almanya.

Her ülkenin siyasi hayatının özelliklerinin de zorladığı hassasiyetleri bulunur.

Almanya’nın -Avrupa’daki genel yönelişi de yansıtan- popülist politikacıları ile göçmenleri ve aralarında yaşayan yabancıları ülkeleri için ‘tehdit’ olarak gören bir zihniyeti benimsemiş partileri var ve bu görüşler seçmenden taraftar da bulmaya başladı.

Türkiye’nin ve Türkiye’yi yönetenlerin, sadece ‘aşırı sağ’ eleştirisiyle yetinmeyip bu gidişi daha da hızlandıracak malzemeler sağlamaktan uzak durmasında yarar var. Çatışmacı bir dil yerine yapıcı yaklaşımlar benimsenmeli, Türklerin Avrupa’daki varlığının yaşadıkları ülkeler için bir değer olduğu her fırsatta sergilenmelidir.

İki ülke arasında bir anlayış ve güven köprüsüdür Almanya’daki Türkler…

Bu sürekli vurgulanmalı.

Dışımızdaki dünyada kimlerle siyaseten ortaklık kurabileceğimize, kimlerin ülkeleri siyasetindeki varlığının ülkemiz açısından daha doğru olduğuna fazla dikkat göstermeyen yaklaşımlar, tabii başka unsurlarla da birlikte, Avrupa’da ‘aşırı sağ’ın yükselişine yaradı.

Bunu tersine çevirmenin, dostları her iklimde artırmanın yolları aranmalıdır.

Kendi iç sorunlarını başka ülkelerin de sorunu haline dönüştürmekten ise kaçınması gerekir Türkiye’nin…

ABD’de BM kürsüsünden verilen mesajların Almanya’da olumlu etkiler yaptığına inanıyorum; Almanya ziyaretinde verilecek mesajlar o havayı daha da pekiştirmeyi getirse ne kadar iyi olur.

Olur mu, olur…


*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.