Fehmi Koru*
Referandum sonrasında beklenenler oluyor: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AK Parti’ye üye ve ardından genel başkan olmak için gün sayıyor.. AK Parti de tembel teşkilâtlarını yenilemeye ve aksayan bakanlarını değiştirmeye hazırlanıyor…
Bunlar beklenen gelişmeler...
Üç farklı gelişme
Gelişmelerin bir de beklenmeyenleri var: Referandumun hemen ardından patlayan AK Parti eksenli ‘İslâmcılık’ tartışması gibi… ABD ile ilişkileri zedeleme pahasına girişilen Sincar’a (Şengal) askeri operasyon gibi… Zaten büyük çapta tasfiye olmuş Emniyet teşkilâtından 10 bine yakın polisin daha meslekle ilişkilerinin kesilmesi gibi…
Hepsinin hazırlıklarının referandum öncesinden yapıldığını varsayabiliriz.
Polisteki tasfiyenin işareti Başbakan Binali Yıldırım’ın kampanya mülâkatlarından (Beyaz TV) birinde var.
Sincar’a askeri operasyon da, belli ki, riskli olduğu için referandum sonucunu beklemiş…
Ya ‘İslâmcılık’ tartışması? Onu da hükümete yakın bazı kalemler bekliyor olmalı; kılıçlar çok keskince çekildiğine göre…
İslâmcılık ha…
AK Parti bir siyasi parti; kuruluş günlerinde, toplumun en belirgin ortak değerlerine (hak ve özgürlükler.. demokrasi.. cumhuriyet.. lâiklik.. ve din..) sahip çıkması öngörülerek, Türkiye şartlarında ‘merkez’ sayılabilecek bir yerde konuşlandırıldığını biliyoruz.
O sayede yüzde 70’e varabilecek bir oy potansiyeli var.
[Yıllar önce bu tahlili yazılı ve sözlü olarak paylaştığımda, en yaygın tepki, dudak bükme olmuştu; o sırada AK Parti sadece yüzde 36 oy alabilmiş bir partiydi çünkü.]
Değerlerden bazılarıyla yollarını ayırdıklarında oylarında düşüş yaşanabileceğini de hesaba katmaları gerekiyor AK Parti’yi yönetenlerin…
Kendilerine yakın bilinen medyadaki “İslâmcılar tasfiye edilmeli” tezine karşılık “O zaman Tayyip Erdoğan da tasfiye edilecek demektir” karşı-teziyle yürütülen tartışma.. AK Parti açısından.. tehlike zillerini çaldıracak bir gelişmedir.
Demokratik Parti’nin kurulmasına (Aralık 1970) kadar varan ‘muhafazakâr-yaylacı’ ayrılığı çok güçlü çıktığı 1969 seçimi sonrasında Adalet Partisi’ni zayıflatmıştı. Aynı durum, Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkması üzerine Anavatan Partisi’nde yaşandı…
Yaşananlar her iki partiye de yaramamıştı.
Herkesle iyi geçinme ilkesi
Benzer bir değerlendirme ABD ile arayı açacağa benzeyen Sincar’a askeri operasyon için de yapılabilir.
AK Parti, sonradan “Komşularla sıfır sorun” diye formüle edilince tek bir kişiye mal edilen dış politika tercihini kuruluş döneminde belirlemişti: ABD ile iyi geçinecek.. Avrupa Birliği (AB) ile yakınlaşacak.. tam üyelik elde etmeye çalışacak vaya hiç değilse Kopenhag ve Schengen kriterlerine kendi sistemini uyarlayacaktı.
Zor olmasına rağmen bunu sağladı da…
Şimdilerde kuruluşta belirlediği bu tercihten de uzaklaşıyor AK Parti: AB üyesi ülkelerin çoğuyla sorunlar yaşandığı gibi.. kuruluşundan beri (1949) üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından ‘denetim altına’ alınıyor.. Avrupa Parlamentosu ve Venedik Komisyonu’nun olumsuz raporlarına muhatap oluyor.. AB ile ilişkisinin kopartılması da gündeme geliyor…
Bir yandan AB ile ilişkiler şekerrenge bürünürken.. bir yandan da ABD’den homurtular yükselmesine sebep olmak.. NATO genel sekreterinin uyarılarına muhatap hale gelmek.. pek akıllıca bir politik tavır olmasa gerek…
Hamaset tamam, ama bir yere kadar…
‘İslâmcılık’ eksenli tartışmayı da, AB ve ABD ile ilişkilerin bozulmasını da AK Parti açısından hayırlı gelişmeler olarak görmüyorum. Hem bugün ile hem de tarihi bir dönüşümün yaşanacağı 2019 dönemeciyle ilgili olarak…
Bulunan hafıza kartı FETÖ oyunu olmasın?
Emniyet teşkilâtından yeni tasfiyeler haberine de bu iki gelişme ışığında bakıyorum.. ve ne yalan söyleyeyim.. AK Parti nâmı hesabına endişeleniyorum.
Güvenlik önemli. Olağanüstü önemli hem de. Olağanüstü önemli olduğu için de hem kişiler hem de örgütler birilerinin ‘güvenlik’ kartını kullanmasıyla yanlışlara sürüklenebiliyor.
Anlatıldığına göre, ‘mahrem imam’ diye yeni kullanıma girmiş sıfata sahip birinin üzerinde bulunan bir hafıza kartında kayıtlı 30 bin kişiyi kapsayan bir isim listesine ulaşılmış.. orada bulunan ve ‘FETÖ’cü’ olarak bilinmedikleri için henüz tasfiye görmemiş 10 binden fazla isim şimdi tırpanlanıyor…
“FETÖ oyunu olmasın?” diye düşünülmüş müdür acaba?
O isimler arasında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TBMM Başkanlığı gibi hassas kurumlarda yakın koruma görevi yapan polisler de var…
Tanımları gereği, çok iyi araştırılarak o görevlere getirildiklerini düşünmemiz gereken kişiler…
İçlerinden birinin.. ismini listede görünce.. hayatını sona erdirmesi bile kuşkumu büyütüyor…
Her bir tasfiye AKP’nin toplumsal tabanında dalgalanmalara sebep oluyor çünkü.
Referandumdan kazançlı çıkmasının keyfini yaşayamadan sürüklendiği bu üç dikenli alan.. iktidar partisi için.. çok ciddi siyasi tehditleri içinde barındırıyor.
“AK Parti farklı” mı dediniz?
Tarih bizde neden hep tekerrür ediyor öyleyse?
“Biz farklıyız, bize bir şey olmaz” tesellisi yüzünden olmasın?
* Bu yazı Fehmikoru.com'dan alınmıştır