Fehmi Koru*
İngiliz futbol liginde takımına üst üste başarılı sezonlar yaşatmış olan Liverpool’un teknik direktörü Jürgen Klopp bu yıl taraftarlarına şaşkınları yaşatıyor. Kazandırdığı kupaları koyacak yer bulmakta zorlanılırken, bu sezon ilk dört takım arasına girmesi bile zor Liverpool’un.
Teknik direktör aynı, oyuncular yine star kalitede, ancak Liverpool bu yıl başarısız.
Ne oldu da böyle oldu?
Olan şu: Rakip takımlar teknik direktörün oyun planını çözdüler. Liverpool sahaya çıktığında rakiplerinin oyun planı onu istedikleri oyunu oynayamaz hale getiriyor.
Seçime gidilirken AK Parti’nin durumu da aynı.
Daha önceleri kendisinin kurguladığı manevralar bu defa başka partiler tarafından uygulanıyor.
Mehmet Şimşek olayını düşünün.
AK Parti iletişimcileri, uluslararası haber ajansı Reuters’e, iktidarın başarılı sayıldığı dönemde maliye bakanlığı koltuğunda oturan Mehmet Şimşek’in yeniden eski partisinin safında siyasete döneceği bilgisini sızdırdı.
Eski bakan, dün, AK Parti’de genel başkan da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmeye gitti. Parti iletişimcileri, görüşmeden istedikleri sonucun çıkacağından o kadar emindi ki, genel merkezin önüne çıkışta yapılacak açıklama için kürsü bile kondu.
Kürsü kullanılmadan kaldırılırken Şimşek’in parti binasını arka kapıdan terk ettiği görüldü.
Gelmiş, görüşmüş, doğru bildiklerini paylaşmış ve sonra da ayrılmış Mehmet Şimşek.
Hayret, hayret, hayret…
Cumhurbaşkanı ile görüşüp de ikna olmayan biri, nasıl olur?
Artık oluyor işte.
Halbuki, dostlarıyla görüşerek, Reuters haberinin gerçeği yansıtmadığını burada yazmıştım.
Sakal da bıraktım belki bu halimle dinlenirim diye, yine işitmezden geldiler.
Mehmet Şimşek dönmedi, onun döneceği kimler için önem taşıyorsa onları hayal kırıklığına uğratmış oldu AK Parti; üstelik ona uygun görülen makamın şimdiki sahibini de iddialarıyla baş başa bırakarak…
Nureddin Nebati dünden itibaren bakanlığında gölge haline dönüşmüş durumdadır.
Yeniden Refah Partisi ile ittifak görüşmelerine de aynı gözle bakabiliriz.
O görüşmelerden, AK Parti kaybederek, Fatih Erbakan ile partisi prim kazanarak çıktı.
Bu arada gündemin ilk sırasına kadına şiddet konusu yerleşti ve bundan da AK Parti ayrıca zarar görecek.
Ne olduğu herhalde anlaşılmıştır: AK Parti artık eski AK Parti, Tayyip Erdoğan da eski Tayyip Erdoğan değil.
Nitekim, her aday belirleme süreci öncesinde önünde kuyruklar görmeye alıştığımız parti binası günlerdir sessiz-sakin görüntüde. Büyük çapta sadakatları test edilmiş mevcut milletvekillerinden bir bölüm ile Külliye’de kendilerini Meclis’e atarak dokunulmazlık kazanmak isteyeceklerden oluşan bir aday listesi seçmenler karşısına sunulabilir.
Bir süredir sıkça Ankara’da bulunmam gerekiyor. Bazı günler bacaklarıma kuvvet kazandırmak amacıyla uzun yürüyüşler de yapıyorum. Dün öyle bir gündü. Kolumda taşıdığım program son zamanların en uzun yürüyüşünü gerçekleştirdiğim için beni kutladı.
Güneşli bir gündü, kullandığım yürüyüş kulvarında adımlar atarken, ikisi de takım giysili ve kıravatlı kişinin karşıdan geldiğini fark ettim. Tam yanımdan geçerlerken, biri diğerine aynen şu soruyu yöneltti: “Böylece bizler de 20 yılın bütününün tüm sorumluluğunu mu üstlenmiş olacağız?”
Her ikisinin de yakasında mensubu oldukları devlet kurumunun rozeti bulunuyordu.
Yaşları son 20 yılın sorumluluğunu taşıyabilecek olgunluktaydı adamların.
MHP’nin grup başkanvekilleriyle birlikte AK Parti grup başkanlığı sorumluları, dün, Cumhur İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayı olarak Tayyip Erdoğan’ın ismini Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) bildirdiler.
Çıkışta, kendilerine Erdoğan’ın yeniden adaylığına engel teşkil eden anayasa maddesini (m. 101) hatırlatan gazeteciye, MHP yetkilisi, bir yasanın bir maddesini anarak tepki verdi.
Hangi maddeyse o, ona anayasal engeli aşma formulü gözüyle bakılıyor olmalı.
İyi de, hukuk metinleri hiyerarşisinde yasa anayasanın üstünde mi?
Anayasanın koyduğu engel nasıl olur da bir yasa maddesiyle ortadan kalkar?
YSK üyeleri dün “Ben de aday olacağım” diye ortaya atılan 11 isme “Olabilirsiniz” izni verdiğini duyurdu.
100 binden fazla imza toplayabilir, yüklüce bir meblağı da öderlerse, isimleri seçim pusulasında yer alacak o 11 kişinin…
Partilerin “Bu bizim adayımız” diye bildirdiği iki isimle ilgili YSK’dan dün bir açıklama gelmedi.
Sürpriz yapabilir mi YSK, anayasal engel sebebiyle Tayyip Erdoğan’ın adaylığını geçerli kabul etmeyerek?
AK Parti ile ortağı MHP’nin öyle bir durum için bir ‘B planı’ var mıdır?
Bence olmalıydı.
Daha da ileri bir şey yazacağım: Bana göre, iki defa cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin üçüncü defa aday olamayacağına dair anayasa maddesi varken, YSK üyelerinin o engeli görmezden gelmeleri esas sürpriz…
Seçime az bir süre kaldı, siyasi ortam AK Parti için giderek buğulu bir hal alıyor ve sandığa yansıyacak iradenin ne olacağı bürokratları derin derin düşündürüyor.
Yürüyüş kulvarında karşılaştığım yakaları rozetli iki kişinin ağzından çıkan cümle, pek çok kurumun bürokratları tarafından da endişeyle paylaşılıyor olabilir.
Daha önce seçime girmemiş bir parti iktidar ittifakı içerisinde yer almayı kabul etmiyor…
Ayakları altına kırmızı halı serilmiş bir eski AK Partili, “Gel, cumhurbaşkanı yardımcısı yapalım, ekonomiye sen sahip çık” altın teklifini eliyle ittiği gibi, sonradan yaptığı açıklamalara bakılırsa teklifi yapan muhataplarının yanlışlarını da yüzlerine vuruyor…
İktidarda 20 yıl çok uzun bir süre. Rakipleri, iktidarın oyun planını bozacak karşı planları varmış gibi davranıyor.
Liverpool’un rakipleri gibi.
Futbolda sahaya yenilgi olarak yansıyan, bakalım siyasette sandığa nasıl yansıyacak?
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.