Fehmi Koru*
Ekonomi alanında kalem oynatan yorumcuların günlük kullanıma soktuğu “Piyasalar bunu satın aldı” kalıbı var. Hisse senedi piyasası için kullanılıyor bu kalıp. Yatırımcıların meydana gelebilecek olayların alacağı biçimi önceden hesap edip ona göre karar aldıklarını anlatıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD’ye gidiyor ve Çarşamba günü (13 Kasım) Beyaz Saray’da Donald Trump’la görüşecek; piyasalar oradan çıkacak tablonun ülkemiz lehine olacağını satın almış görünüyor.
Öyle göründüğü, BİST’in (Borsa İstanbul) yükselmesine ve TL’nin dolar karşısındaki değerinin durumuna bakıldığında anlaşılıyor.
Ne güzel, ülkemiz adına böyle bir gelişme hepimizi sevindirir.
Piyasaların kararlarında bilimsel bilginin bir yeri olduğunu sanmıyorum. ‘Piyasa’ denilen aslında sınırlı sayıdaki insan ve bunlar da nasıl davranacaklarına dair kararı, gazete okuyup yorumları izleyerek veriyorlar.
Haberler ve yorumlardan çıkardıkları sonuç, hepimizi sevindirecek gelişmenin bizleri beklediği yolunda demek ki.
Dostlar birbirlerini dinliyor
Acaba Külliye’de Washington ziyareti ve müzakereleri konusunda çalışma yürütenlerin beklentileri ne yönde?
Külliye’de bu planlamaları yapanların piyasa oluşturanlarda bulunmayan özel bilgilere de sahip olduklarını düşünmemiz için pek çok sebep var. Her şeyden önce iki devlet başkanı arasındaki diyalogları, telefon konuşmalarını, dışarıya yansıyan özetleriyle değil bütün içerikleriyle biliyor ve oradan sonuç çıkarabiliyor olmaları gerekiyor.
Daha da önemlisi, diplomatik kaynaklardan gelen özel bilgilendirmeler de ellerinin altında. ABD başkentinde görevli diplomatların temasları ile Ankara’daki ABD büyükelçiliğinin mensuplarından elde edilen izlenimleri de değerlendirmelerine katabilecek durumdalar.
ABD tarafının da, Suriye başta olmak üzere bulunduğu bölgedeki pek çok dikenli sorunda çözümden yana tavır alması halinde sonuç getirebilecek Türkiye gibi bir ülkenin liderinin masaya ne getireceğini merak ettiğini ve bütün bilgi kanallarını kullanarak ön hazırlıklar yaptığını kabul etmemiz gerekiyor.
Onlar da ikili görüşmelerin metinlerine, diplomatik kaynaklardan gelen bilgilere sahipler.
Herhalde biraz daha fazlasına da…
Neyin uyarısı bu?
‘Ben Böyle Gördüm: Cemaatin Siyasetle Sınavı’ adını taşıyan (Nisan 2016) kitabımda uzun uzadıya anlatmıştım: Almanya ve ABD’nin uluslararası yayın organlarına sızdırdıkları belgeli haberlere göre, bu iki devletin istihbarat birimleri hem birbirlerini hem de başka ülkelerin önemli isimlerini dinliyor.
İki tarafın birbirlerini ve dünyayı dinlemelerine dair haberler Alman der Spiegel dergisi tarafından belgeleriyle yayımlanınca, Alman Şansölyesi Angela Merkel, “Dostlar birbirinin konuşmalarını dinlememeli” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştı.
Dinlemelerin devam ettiğini düşünmeliyiz. ABD’de NSA ve Almanya’da BND bunun için var.
Ne demek istiyorum?
Şunu: Önemli görüşmeler öncesinde yapılan hazırlık çalışmalarında bir taraf diğerinden daha avantajlı olabilir; dev elektronik kulaklarıyla yapılan bütün konuşma ve görüşmeleri dinleyebildiği için…
Konu üzerinde düşünmemi ve görüşümü sizlerle paylaşmamı zorlayan önceki gün Washington’da yapılan bir açıklama.
Haberi okuyalım:
“ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert C. O’Brien, CBS televizyonunun canlı yayınında yaptığı açıklamada, ABD Kongresi’nin S-400’lerden vazgeçilmemesi durumunda Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı almaya hazır olduğunu, bu konunun Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki hafta gerçekleştireceği Washington ziyaretinde ABD Başkanı Donald Trump tarafından da dile getirileceğini belirtti.”
Siz ne anladınız bu haberden?
Benim anladığım şu: Trump kendisini ziyarete gelecek konuğuna ulusal güvenlik danışmanı aracılığıyla “Burada durum biraz değişti” mesajını vermiş oluyor.
Nedenini açıklayayım: S-400 füze savunma sistemini Türkiye Rusya’dan parasını da ödeyerek satın aldı ve parçalar ülkemize geldiği için istendiği zaman kurulabilecek durumda sistem. Trump, bu alış-verişe karşı çıkan Amerikalı siyasilerden farklı olarak, attığı Twitlerle, Türkiye’nin böyle bir tercihte bulunmaya zorlandığını, genellikle hak vererek, anlayışla karşılamaktaydı.
O konuyu piyasalar da ‘kabul etmiş’ görünüyordu.
Trump’ın kısa süre önce göreve atadığı ulusal güvenlik danışmanı olmuş bitmiş bir konuyu olmazsa olmaz diye sunan bu açıklamasıyla konuğun elini daha başlangıçta zayıflatmayı amaçlıyor.
Bir uyarı bu.
Merakımı siz de merak etmiyor musunuz?
Uyarının zamanlaması bana Ankara’daki ön hazırlıklardan haberdar olunduğu izlenimini veriyor.
Ziyarette -tabii gerçekleştiği takdirde- öteki daha acil konulara geçilmeden vaktin büyük bölümünün çoktan kapatılmış bilinen ‘S-400 dosyası’ konusuna hasredileceği belli.
Peki öteki konular?
Türkiye’nin de dünya üzerinde dönüp duran uyduları var; acaba o uydular da kocaman birer kulağa dönüşüp mesela Beyaz Saray’da neler konuşulduğunu öğrenmeye çalışıyor mudur?
Merak bu ya…
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.