Astım hastası Fenerbahçe taraftarı genç işadamı Ahmet Cüneyt Halepliler, 12 Mayıs’ta oynanan Fenerbahçe-Galatasaray Süper Lig Şampiyonluk maçı sonrasında yaşanan olaylar için sorumlu tuttuğu İçişleri Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyet’i hakkında suç duyurusunda bulundu.
İşadamı Halepliler savcılığa verdiği dilekçede, kendisinin astım hastası olduğunu, 1 yıldır Fenerbahçe taraftarlarının emniyet tarafından haksız muamele gördüğünü belirterek, "Fenerbahçe taraftarıyım. Fenerium alt tribünden maçı seyrettim. Biber gazı sıkıldı. Gergin olan sinirler iyice kopma noktasına geldi. Takım taraftarları her maçta terörist gibi görüldü. Bu yapılan bana göre, adam öldürmeye teşebbüstür" dedi.
Halepliler, savcılığa verdiği dilekçe hakkında ise "Askerden sonra astım ilaçları almaya başladım. Orada az daha ölüyordum. Çocuklar, kadınlar çığlık çığlığa ağlıyordu. Savcılık dilekçemi kabul etti ve sevk numarası verdi. Ailem de bu başvurum için bana destek verdi." diye konuştu.
Ahmet Cüneyt Halepliler’in İçişleri Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyeti hakkındaki dilekçesindeki anlatımları şöyle :
"12.05.2012 tarihinde Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası yaşanan olayları kısaca anlatmak istiyorum. Maç sonunda taraftarı olduğum kulüp, şampiyonluğu kaybetti. Staddaki binlerce taraftar, 1 yıl boyunca, haksız bir şekilde linç edilmeye çalışılan takımın oyuncularını alkışladı. Rakip takım oyuncuları, sevinç gösterileri, kaçan şampiyonluk kimsenin umurunda değildi. Maç bittikten 10 dakika sonrasına kadar da hiçbir olay yoktu. Ben alt Fenerium C blokta maçı izledim.Türk Telekom tribününün, olduğum tribüne uzak alt köşesinde bir hareketlenme oldu. Hiçbir taraftar o yönden sahaya girmemişti. Ertesi gün internetteki fotoğraflarda, bir polisin elindeki çubukla saha içinden, tribündeki seyirciye müdahalesini gördüm.
"İçeride ağlayan çocuklar vardı"
Ardından biber gazı sıkıldığını gördüm tribünlere. Biber gazı, etkisini yavaş yavaş tüm tribünlerde gösterdi. Benim olduğum tribünde herkes panik içinde içeriye (tribün arkası lobiye) yöneldi. Zar zor kendimizi içeri attık. İçerde ağlayanlar, sinirinden bağıranlar çağıranlar vardı. Herkesin gözleri kıpkırmızıydı ve insanlar nefes almakta güçlük çekiyordu. Ben allerjik astım hastası olarak çok daha kötü dakikalar geçirdim. O lobide, aynı anda o kadar kişi normal şartlarda rahat nefes alamaz, bir de biber gazı içeriye kadar nüfuz etmişti. Yüzümü yıkamak için lavabolara yöneldim ve zar zor içeri girip,uzun bir sıradan sonra yüzümü yıkayabildim. Lavabolarda sıra bekleyemeyenler tuvaletlerdeki musluktan akan suyla yüzlerini yıkıyordu. Hem korkudan hem de gözleri yandığı için hüngür hüngür ağlayan çocuklar vardı içerde. Yüzümü yıkadıktan sonra stad dışına çıkmak istedim. Lobinin çıkış kapısına yöneldim ve bu arada kapıya vuranları gördüm. Kapılar açıldı ve sanılanın aksine, dışardan içeriye insanlar doluştu ’dışarı çıkmayın’ diye bağırarak. Polis dışarda da biber gazı sıkmıştı. Bu durumda daha da fazla insanla lobide sıkışıp kaldık. İnsanlar nefes almakta oldukça zorlanıyordu. O anda orada olmayanlar bunu anlayamaz. Bu yapılanlar bana göre adam öldürmeye teşebbüstür ve bu muameleyi hiç kimse haketmemiştir.
"Sokaklar TV'lerde gördüğümüz Filistin sokakları gibiydi"
Sokaklar televizyonlarda gördüğümüz Filistin sokaklarından farksızdı, savaş alanı gibiydi. Aşağıya inip Telekom tribününde maçı izleyen ağabeyime ve arkadaşlarıma ulaşmaya çalıştım ama hat yoktu yine ulaşamadım. Ben de arabayı park ettiğim yöne doğru-sanırım salı pazarının kurulduğu yer orası-yöneldim. Ancak o yönden polis arka arkaya biber gazları atıyordu. Bir sürü seyirci Kızıltoprak yönüne doğru yani bana doğru koşuyordu. Ben de döndüm ve koşmaya başladım formamı ağzıma burnuma bastırarak ve göz yaşları içinde ve zar zor görerek. Nefes alabilmek için şiddetle öksürüyordum ve ciddi solunum sorunu yaşadım orada. Biraz ilerledikten sonra o koştuğumuz yönden de biber gazının geldiğini fark ettim. Benle beraber kısa bir duraksama sonrası kendini ara sokaklara attı insanlar. O ara yola girer, Kurbağalıdere kıyısına iner, ordan da polisin arkasından dolaşarak arabaya ulaşabilirim, diye düşündüm. Ara yolun Kurbağalıdere tarafında, -kıyıya varmadan önce ,kıyıya paralel son ara yol sanırım-bir taraftan diğer tarafa hızla koşan taraftarlar gördüm ve durdum ve burda da varlar, dedim kendi kendime. Bu arada sağda solda binaların saçakları altında ağlayanlar,öksürenler vardı. Kadınlar, çocuklar. Herkesin durumu çok kötüydü ve ciddi bir solunum sorunu yaşadıkları, şiddetli öksürüklerden anlaşılıyordu.
"Alerjik astım hastasıyım ve orada ölebilirdim"
Benim hislerim ve yaşadıklarım gerçekti ve allerjik astım hastası olan biri olarak o avluda gerçekten ölebilirdim. Bir savaş meydanı gibiydi orası. Ben kolej mezunu, İstanbul Üniversitesi’ni bitirmiş ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış bir gencim. Buna kasten adam öldürmeye teşebbüs, denir. Sonuç olarak o akşam olanlar tamamıyla sorumsuz, toplumsal olaylara müdahele konusunda en ufak bilgisi olmayan, insan psikolojisinden anlamayan ve halkı hiç yere tahrik eden ve AİHM kararınca kullanılması insanlık suçu olan biber gazını kullanan başta İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyet birimleri sorumludur.Vatandaşa düşmanca saldırılmış, vatandaş çileden çıkartılmış, huzur bozulmuş ve çevreye zarara sebebiyet verilmiştir. Bu sorumluların en ağır biçimde cezalandırılmasını talep ediyorum"