Hürriyet yazarı Kenan Başaran Galatasaray’ın Fatih Terim ile anlaşmasını, ‘’Fatih Terim, bizim büyük çaresizliğimiz... Ne onla ne de onsuz yapamıyoruz. O varken yok etmek, o yokken var etmek istiyoruz’’ sözleriyle yorumladı.
Dursun Özbek’in başkanlık yarışında Terim’i getirerek avantaj sağladığını belirten Başaran, ‘’Dursun Özbek, iktidarını kaybetmemek için direndi. Bu yüzden ilk gün en kolay olanı yapıp, Terim’i getirmek yerine başkanlığını riske etti. Terim’le daha yıllarca ‘Galatasaray Başkanı’ sıfatını taşıyacak ama kendisi ‘gölge’de kalacak.’’ dedi.
Kenan Başaran’ın 22.12.2017 tarihinde ‘’Fatih Terim: Bizim büyük çaresizliğimiz’’ başlığıyla Hürriyet’te yayınlanan yazısı şöyle:
Fatih Terim… Ya da ‘bizim büyük çaresizliğimiz’... Ne onla ne de onsuz yapamıyoruz. O varken yok etmek, o yokken var etmek istiyoruz. Kimilerinin yenilgilerinden haz, yengisinden ıstırap duyduğu adam... Kimilerinin ise sorgusuz sualsiz biat edip, gölgesinden nasiplendiği adam... İstatistik... İstatistiksel olarak Türkiye futbol tarihinin en büyük hocası... Ve en büyük egosu.. İşte, tüm başarılarına rağmen, toplumun tamamını üzerinde birleştiremeyen de bu büyük ego... Bu hal, ‘Doğu’da olmamızdan mı kaynaklı yoksa, başarının sahibinin onu paylaşma biçimi mi sıkıntı yaratıyor? Sonuç itibarıyla jübileye helikopterle geldiği günden beri tanığı olduğumuz bir ego...
Genel olarak toplumun, özel olarak da G.Saray’ın Terim ile kurduğu ilişki hep arızalı. Elbet bu tek taraflı değil, iki yönlü bir arıza... Bazen karşılıklı kötü hisleri bir kenara bırakıp, başarıyı ortaklaştırıp beraber sevinirken dahi gerilim yaşadığımız bir ilişki bu... Önemli bir kesim için nefretle karışık bir aşk... Onsuz mucizeler peşinde koşan ama olmayınca da onun çağrıldığı yaklaşık 30 yıllık inişli-çıkışlı bir birliktelik... Bu ilişkiye bir kez daha tanıklık ediyoruz. Aynı film bir kez daha vizyonda: Fatih Terim Galatasaray'da
Gölgede kalmayı sevmeyen adamların iktidar savaşı
Terim, Türkiye Futbol Direktörlüğü’nden neden alındı? Resmen ilan edilmese de bardağın kebapçı baskınıyla taştığını biliyoruz. Ve o günün Türkiye’sinde ‘çoğunluk’, Terim’in bu baskın sonrası ay yıldızın başında kalmasının etik olmayacağında anlaşmış gibiydi. Bu etik olmayan davranıştan ötürü Terim ise pişmanlık duymamış bilakis, “Yaptım, yine yaparım” demişti. Milli Takım koltuğundan ayrılmayı gerektiren davranış, bugün görülüyor ki Galatasaray koltuğu için etik anlamda bir sorun teşkil etmiyor. Esasen bu tutum da memleket için çok şaşırtıcı değil. Bu fasılları bir kenara bırakalım.
Dursun Özbek, iktidarını kaybetmemek için direndi. Bu yüzden ilk gün en kolay olanı yapıp, Terim’i getirmek yerine başkanlığını riske etti. Terim’le daha yıllarca ‘Galatasaray Başkanı’ sıfatını taşıyacak ama kendisi ‘gölge’de kalacak! İşte, önce bunu istemediğinden “Terim değil, seçim” dedi. Ama hesap şaştı çünkü karşısına ciddi bir aday çıkacağını görünce ‘gölgede iktidar’ı seçti. Peki bir kulüp başkanı ta en baştan, başarıyı büyük ölçüde garanti eden bir hocaya neden anahtarları verip arkasına yaslanmayı yeğlemez? Çünkü Türkiye’de başkanlar esasen kulübü değil, futbol takımını yönetmek istiyor. Basketbol, voleybol vs gibi tâli
branşlardaki başarılar ancak futbolda geride kalınırsa öne çıkartılır ve başkan da başarı pozunda yer alır. Mevcut haliyle Türkiye’de kulüp başkanlığı istisnalar hariç, ‘bedelsiz bir şöhret yolu’dur. Zira başkanlık sayesinde dünya alem sizi tanırken, yaptığınız idari ve mali hataların bedelini ödemeden çekip gidersiniz. Oysa, ‘şahsi sorumluluk’ olsa, o zaman başkanlar iktidarlarını değil, kulüpleri korumak için çalışır.
Terim’in Galatasaray’a bir kez daha hoca olarak dönmesinin hiçbir esprisi yok. Daha neyi kaç kere ispatlayacak. Ama bir kez daha kongre hesaplarının aktörü olmaya rıza gösterdi. Elbette o da gölgede kalmayı çok sevmediği için geri döndü. Lakin kendi camiası dahil, birçok kimse onunla yine sahici olmayan bir ilişki kuracak. Başarılarından sözde sevinç duyup, başarısızlığındaysa kapalı kapılar ardında puro yakacak!