Hasan’ın vermesi gereken zor karar, ses duymaması durumunda o enkazı terk ederek bir sonraki enkaza geçmekti. Cesetleri değil, yaralıları çıkarmak istiyordu.
Hasan enkazda ahşap bir gardırobu gösteriyor, “Altında üç kişi bulduk: Dede, baba ve iki yaşındaki oğulları. Oğlu canlı çıkardık. Burnuna kadar molozların arasında kalmış dede de sağ çıktı. Ama üstüne ahşap kiriş düşen baba ölmüştü” diye anlatıyor.
‘Karım, oğlum ve kızım öldü’
Depremden önce burada yaşayan ve ardından şoku atlatamamış Ed-Abdullah’la da konuşuyoruz.
Deprem olduğunda iş için gittiği Marakeş’teymiş. Yanındaki oğluyla birlikte motosiklete atlayarak köylerine doğru yola çıkmışlar.
Normalde iki saatten az süren bu yolculuk, yoldaki hasar nedeniyle altı saat almış:
“Yola düşen kayaların üstünden motosikleti kaldırarak geçebildik ancak.
“Köye döndüğümüzde evin yıkıldığını gördüm. Enkazın önünde ‘Fatima, Malak, Ayman’ diye bağırdım.”
Komşularının yardımıyla 12 saat boyunca kazmışlar. Sonunda eşi Fatima, 17 yaşındaki oğlu Malak ve 13 yaşındaki kızı Ayman’ın cansız bedenleriyle karşılaşmışlar.
‘Ev istiyoruz’
Köyün girişinde buldozerler enkaz kaldırma faaliyetlerine başlamış durumda.
Arama kurtarma çalışmalarının yürütüldüğü son evdeki faaliyetler tamamlanınca, o evin de enkazı kaldırılacak.
Douar Targa’da yaşayan 500 kişiden yaklaşık 20’si hayatını kaybetti. Ama evlerin hiçbiri oturulabilir durumda değil.
Pek çok kişi köyden geçen yolun kenarına kurdukları derme çatma çadırlarda kalıyor.
Bölgeye tekrar gıda ve su ulaşmaya başlamış.
Yolda bir ağacın gölgesinde oturan bir grup insana, neye ihtiyaçları olduğunu soruyoruz.
İçlerinden biri “Bir ev” diyor:
“Kış gelmeden başımızı sokabileceğimiz bir ev istiyoruz.”