Gündem

Faruk Bildirici: Tık avcılığı uzun vadede okur kaçırır

"Çarpıcı olsun ve okutsun diye haberin içeriği ile örtüşmeyen başlık atılmamalı"

29 Ocak 2018 12:20

Hürriyet Okur Temsilcisi, okurların  internet haberlerinde en çok “tık avcılığı” yapan aldatıcı başlıklar ve uzayıp giden foto galerilerden şikayetlerini yazdı. Okurlara hak vermemek elde değil diyen Bildirici, "Elbette başlığın haberi okutmak, okuru çekmek için çarpıcı olması gerekli. Ama çarpıcı olsun ve okutsun diye haberin içeriği ile örtüşmeyen başlık atılmamalı. Okurların tepkilerinden de görüleceği gibi içerikle örtüşmeyen haber başlıkları, inandırıcılığı ve güvenilirliği zedeler. Tıklanma sayısını bugün için artırsa da uzun vadede okur kaçırır" ifadesini kullandı.

Bildirici'nin "Tık avcılığı ve galeriler" başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2018) yazısı şöyle: 

Okurlar, internet haberlerinde en çok “tık avcılığı” yapan aldatıcı başlıklar ve uzayıp giden foto galerilerden yakınıyor.

Her iki yöntem de okurları çileden çıkarıyor desem yanlış olmaz. Gönderdikleri e-postalardaki ağır ifadelerden anlıyorum ne kadar çok sinirlendiklerini.

Tepkinin boyutunu anlatabilmek için okurların yazdıklarından birkaç örnek vereyim. Haluk Pehlivan adlı okur, “Fatih Terim sürprizi” başlığına tepki gösterirken, “O sayfaları istediğiniz gibi tıklamama rağmen Fatih Terim’le ilgili bir sürprize rastlayamadım ve kendimi kandırılmış hissettim” diyordu.

Vedat Kaplanoğlu da “G.Saray bombayı Çin’den patlatıyor, resmen açıklandı”başlığına kızmış, “‘Resmen açıklandı’ diyorsunuz ama transferi iki tarafın resmen onaylaması gibi bir durum yok” diyordu. Kaplanoğlu, “tıklanma sayısını artırmaktan başka amacı olmayan haber yazmışsınız” diye tepki gösteriyordu.

Ahmet Uçar, “hafif karla karışık yağmur” bilgisinin “Meteorolojiden İstanbul’a kar uyarısı” başlığı altında verilmesini eleştiriyor, bu başlığın son bir ay içinde beş altı kere kullanıldığını, okurların yanıltıldığını savunuyordu.

Bir haberin çok sayıda “tık”lamayla okunabilen “galerilere” dönüştürülmesine itiraz eden okurlardan Özgür Altın, “İnternet sayfanızda hemen her gün gördüğüm ‘Oraya hemen girin değiştirin’ gibi başlıklarla insanları 30-40 sayfayı tıklanmaya yönlendirmeniz gazetenize yakışmıyor” diyordu. Abidin Halıcı, “Fransız kanalı: Türk askeri kararlı, morali yüksek”haberinin 28, “Teröristlerin attığı roket Kilis’te camiye isabet etti” haberinin 11 sayfaya bölünmesini eleştiriyor; “Bari her fotoğrafın altında birkaç cümlelik bilgi olsa ama o da yok” diye yakınıyordu.

Tümer Küçük adlı okur da “Bu köyde 300 yıldır kimse boşanmıyor nedenini öğrenince çok şaşıracaksınız” haberine sinirlenmişti. Düşüncesini “31 kere tıkladım. Sonunda bu başlığın kandırmaca olduğunu anladım. Üstelik tarihi bir uygulamayı anlamsız ve gereksiz cümlelerle boşu boşuna uzatmayı başarmışsınız” diyerek dile getiriyordu.

Okurlara hak vermemek elde değil. Elbette başlığın haberi okutmak, okuru çekmek için çarpıcı olması gerekli. Ama çarpıcı olsun ve okutsun diye haberin içeriği ile örtüşmeyen başlık atılmamalı. Okurların tepkilerinden de görüleceği gibi içerikle örtüşmeyen haber başlıkları, inandırıcılığı ve güvenilirliği zedeler. Tıklanma sayısını bugün için artırsa da uzun vadede okur kaçırır.

Aynı şekilde, doğru düzgün bilgi içermeyen, sırf sayfa sayısını artırmak için uzatılan “galeriler” de gazete-okur ilişkisini yıpratacak bir yöntem. Önceki gün bu yazıyı hazırlarken, altta ve üstte yer alan 30 manşetin 7’si galeriydi. Spor (futbol) haberlerinin ise büyük çoğunluğu...

Araştırmalar, insanların dijital mecrada her habere ayırdıkları sürenin giderek kısaldığını gösteriyor. Hız ile özdeşleşen bir mecrada, okuru başlıktaki bilgiyi bulması için onlarca sayfa tıklamak zorunda bırakmak doğru ve rasyonel bir yöntem olamaz.

Yerel mağduriyet

Muhammet Taşçılar, Şanlıurfalı bir gazeteci. 18 Temmuz 2016’da gözaltına alınmış, sekiz ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmış. Taşçılar, gönderdiği e-postada hem durumunu anlatıyor hem de medyanın tutumunu eleştiriyordu:

“Ne banka, ne ByLock, ne okul, ne dernek, FETÖ ile ilgili hiçbir şeyim yok. Yargılama sürüyor ama ‘FETÖ ile irtibatlı’ denilerek işyerime, özel aracıma hatta kiraladığım araçlara bile el konuldu. TMSF’ye devredildi. Şimdi de satılacağını duydum. ‘Satılsın’ diye bir mahkeme kararı yok. Bugüne kadar medyada yerel medyanın sorunları gündeme getirilmedi. Araştırdım, bize yapılan birçok yerel gazeteye yapılmış. Biz sanliurfa.com sitemizde gazetecilik yapıyorduk, bitirmek istediler. FETÖ ile ilgili mahkemem olduğundan iş kuramıyorum. SGK’da 36 kodu koymuşlar, işe giremiyorum. Bir arkadaşım bana para göndermek istese, paraya el konuluyor. Peki ben ve çocuklarımız ne yiyip içeceğiz?” Yazdıkları özetle böyle. İddianameye baktım. Hakkındaki suçlama “sanliurfa.com adlı sitede FETÖ/PDY örgüt adına propaganda haberleri yaptığı, bu haberlerin altında yorum kısımlarının kapatılarak FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgili olarak vatandaşların yorum yapmasının engellendiği” olarak belirtilmiş. Ayrıca AKP’li Mazhar Bağlı da Ş.Urfa’dan 2014’te milletvekili adayı olduğu dönemde “Yıllık 15 bin lira vermezsen hakkında olumsuz haberler yaparak seçim sürecinde zarar veririz”diye tehdit edildiği şikâyetinde bulunmuş.

Gerek örgüt üyeliği iddiası, gerekse Mazhar Bağlı’nın şikâyeti konusunda yargı karar verecek. Ama bu yargılama bitmeden ve herhangi bir yargı kararı olmadan sanliurfa.com’a ve sahibinin mallarına el koymanın, üstelik de satmanın adil ve hukuka uygun olduğu söylenemez. Yerel medyaya yönelik bu tür uygulamalar ne kadar yaygın onu bilmiyoruz. Ama ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un açıkladığı 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu’nda, Türkiye’nin “özgür olmayan ülkeler” kategorisine alınmasında bu tür uygulamaların da etkisi olduğu muhakkak.

Okurdan kısa kısa

Serpil Turan: Kelebek ekinizde moda sayfanızı ilgiyle izliyor ve üzülüyorum. Lüks markalar, pahalı giysiler... Gelir dağılımındaki uçurumları siz de biliyorsunuz.

Ayla Kutan: “Afrin paylaşımlarına yedi tutuklama” haberinde “... propagandası yapan ve gerçekdışı bilgi paylaşanlara yönelik soruşturma kapsamında beş kişi tutuklandı” diyorsunuz. Girişteki “Beş kişi” yanlışını geçelim ama neden iddia değil? Neden peşin hüküm veriyorsunuz? (24 Ocak)

Mualla Kır: Dünya sayfasında “Leopard krizi” başlığının hemen yanındaki başlıkta sözcük yarım kalmış, “... yeni hükümete bırakı” olmuş. Herhalde “bıraktı” yazmak istiyordunuz (26 Ocak)

Eylem Korkmaz: İnternetteki “Hafta sonunun en güzel adresleri!”nde görsel üzerinde “hem yakın hem çok ucuz” yazmakta. Yakınlıktan kastınız ne? İstanbul’da yaşayan insanlar için mi yakın, Iğdır ya da Antalya’da yaşayanlar için mi? Peki haber başlığında “İstanbul’a yakın” denmiş mi? Hayır. (25 Ocak)

Erkan Aksu: Gülse Birsel’e gönderdiğim mail, adres yanlışlığı gerekçesiyle geri geldi. Yazılarının başında Gülse Hanım’ın mail adresi neden var? Var olduğuna göre neden kendisine bu adreste ulaşılamıyor?

Erhan Zerayak: Ekonomideki haberlerde ve “Teknoloji” köşesinde ısrarla “sömestr”olarak yazılıyor. TDK, daha önce “sömestr” olarak kabul ettiği bu sözcüğü “sömestir” olarak değiştirmiştir. (21 Ocak)

Çetin Çavuşoğlu: Ortada iki ölü var ve yaptığınız başlık “Havlıyor dediler kurşunu yediler” şeklinde. Hani kurşunlar havaya atılsa bir nebze. (27 Ocak)