Gündem

Fahrettin Altun'dan "göçmen sorunu" yorumu: Bu yangın Batı merkezli yeni sömürgecilik siyaseti nedeniyle çıktı

''Göçmenler, sığınmacılar sorunun kaynağı değil, mağdurlarıdır"

26 Ocak 2022 13:54

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Uluslararası Medya Enformasyon Derneği koordinasyonunda düzenlenen "Göçmenler ve Medya Çalıştayı"nın açılış konuşmasını yaptı. Altun burada, “Bugün tüm dünya göçmen sorunu ile karşı karşıyadır. Bu yangın neden çıktı? Açık ve net olarak ifade edelim. Batı merkezli yeni sömürgecilik siyaseti nedeniyle çıktı” ifadelerini kullandı.

''Yerinden yurtlarından edilmiş mazlum insanların onurlu, güvenli ve gönüllü şekilde ülkelerine dönmelerini temin etmeyi çok önemsiyoruz" diyen Altun, ''Göçmenler, sığınmacılar sorunun kaynağı değil, mağdurlarıdır" dedi.

Uluslararası Medya Enformasyon Derneği’nin düzenlediği çalıştayda konuşan Altun, Suriyeli mülteciler başta olmak üzere dünyada gündeme gelen insani ve toplumsal konularda Türkiye'nin duruşuna ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Göçmenlik söz konusu olduğunda medyaya çok önemli görevler düştüğünü ifade eden Altun, şunları kaydetti:

"Küreselleşme söyleminin ve liberalleşme eğilimlerinin zirve yaptığı bir dönemi geride bıraktık. Öte yandan Batı dünyasının bir yandan sosyal devlet krizine tanıklık ettiğini diğer yandan siyasal çözülme yaşadığını gözlemliyoruz. Geldiğimiz noktada Batı dünyası ne yazık ki ırkçılığın derinleştiği, yabancı düşmanlığının yükseldiği, sosyal gettolaşmaların arttığı bir coğrafya olarak karşımıza çıkıyor. Sorunların ulusal olmaktan çıkıp uluslararası boyut kazandığı yeni bir dönemi tecrübe ediyoruz. Böylesi bir ortamda Türkiye olarak ağır insani ve siyasi krizlere şahitlik eden zorluklarla dolu bir coğrafyada var olma, büyüme, gelişme mücadelesi veriyoruz."

“Bu sorunla en ciddi şekilde yüzleşen ülke Türkiye’dir”

“Özellikle 2010 sonrasında bölgemizde yaşanan gelişmeler bölünmüş devletlerin ortaya çıkmasına, terörizmin yaygınlaşmasına, küresel göçmen ve mülteci sorunun baş göstermesine neden oldu” diye devam eden Altun, şunları ekledi:

"Bu dönemde Türkiye hem kendi güvenliği ve istikrarı hem de bölge ülkelerinin güvenliği ve istikrarı için sahada ve masada mücadele verdi. Türkiye gerçekçi ve insani göçmen politikası ile dünyaya örnek oldu. Bugün tüm dünya göçmen sorunu ile karşı karşıyadır. Fakat bu sorunla en ciddi şekilde yüzleşen ülke Türkiye’dir. Bunu biz tercih etmedik. Bölgemizde büyük bir yangın çıktı. Bu yangını biz çıkarmadık, aksine bu yangını söndürmek için çok büyük gayretler sarf ettik ve etmeye de devam ediyoruz. Dahası bu yangının mağdurlarının yaralarını sarmaya çalıştık. Sayın Cumhurbaşkanımız insanlığın vicdanı olarak yürüttüğü siyasetle mağdurların ve mazlumların yanında yer aldı. Bu yangın neden çıktı? Açık ve net olarak ifade edelim. Batı merkezli yeni sömürgecilik siyaseti nedeniyle çıktı. Batıcı siyasetin bölgemizdeki işbirlikçilerinin tamahkâr ve tahripkâr uygulamaları nedeniyle çıktı. Dış güçlerin vesayetinde, kendi toplumuna yabancılaşmış azınlık yönetimlerinin yanlışları nedeniyle çıktı. Ve bu yangın çok ağır maliyetler üretti."

“500 binden fazla Suriyeli döndü”

Altun, Suriyeli mültecilerle ilgili yapılan çalışmalar ve ülkelerine dönüş yapmalarıyla ilgili de rakam verdi:

"Sözde değil özde çaba gösteriyor. Bölgenin barış, güven ve istikrarına katkıda bulunuyoruz. Bugüne kadar kendi ülkelerinde inşa edilen güvenli yaşam alanlarında kalmak üzere 500 binden fazla Suriyeli kardeşimiz onurlu bir şekilde vatanlarına geri döndü."

İletişim Başkanı Altun, göçmenler ve sığınmacıların sorunun kaynağı olmadığını belirterek, "Onlar, sorunun mağdurlarıdır. Bugün medya ve siyaset dünyasındaki popülist eğilimler göçmenlere, sığınmacılara yönelik nefreti körüklemekte, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yükselmesine maalesef neden olmaktadır. Medyada ve siyaset dünyasında sığınmacılara ve göçmenlere yönelik ön yargıları yeniden üretmek zulmü kalıcı hale getirmektir. Medyada göçmenlerin temsili noktasında adil bir tutuma ihtiyacımız var. Veri temelli haberciliğe, gerçek insan hikayelerine ve birleştirici, bütünleştirici bir dile ihtiyacımız var. Bunu başarabiliriz ve başarmalıyız. Tarihte örneğini çok defa gördüğümüz üzere, nefret söylemi, geriye sadece ve sadece utanç sayfaları bırakır. Korku iklimi oluşturma çabalarına hiçbir şekilde prim vermemeliyiz. Dileriz ve umut ederiz ki; hiçbir millet, hiçbir toplum, doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmak zorunda bırakılmasın. Hiçbir insan barış ve huzurdan mahrum bırakılmasın. Yüzyıllardır bu tür sorunlara muhatap olan insanlık, bundan sonraki dönemler için hafızasını diri tutmalı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici politikaları bir kenara bırakmalıdır" dedi.