Sevan Nişanyan blog'unda Hz. Muhammed'e hakaret ettiği gerekçesiyle 13.5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Daha önce sabıkası olduğu için Nişanyan'ın cezası ertelenmeyecek, ancak temyiz hakkı bulunuyor.
Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, blog'unda ifade özgürlüğünü test etmek amacıyla yazdığı yazı sonucunda Nişanyan'ın ceza almasını 'ironik' ve demokrasiye, hukuka aykırı bulduğunu ifade etti. Can, "Sevan Nişanyan'ın sözleri de ifade özgürlüğüne ilişkin tezi de problemli. Ama 13,5 ay hapis cezası alması da öyle."
İşte Eyüp Can'ın Radikal gazetesinde yayımlanan (23.05.2013) 'Nişanyan'ın ifade özgürlüğü' başlıklı yazısı:
Ne zaman ifade hürriyeti ile ilgili bir yazı yazsam “O hakaretler sana, karına, annene, babana yapılsa yine ifade hürriyeti der misin?” sorusu geliyor.
Haklı bir soru...
Gerçi kimi okurlar sormayıp direkt ‘ananı avradını...’ diye başlayan ağır ifadelerle yedi sülaleme saydırıyor ama olsun, fark etmez.
Ringe çıkan terler...
Benim için prensip basit...
Kimsenin kutsalına hakaret etmem...
Prensip olarak edilmesini de istemem.
Ama edeni de kendi seviyesi ile baş başa bırakırım.
Ben bırakırım ama mahkemelerimiz maşallah önüne geleni ‘hakaret’ suçundan mahkûm ediyor.
Son örnek yazar Sevan Nişanyan.
Maalesef Fazıl Say’ın ardından Sevan Nişanyan da hapis cezasına çarptırıldı.
Suçu ne?
‘Hz. Muhammet’e hakaret, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama.’
Fazıl Say 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı, bir daha tekrarlamaması kaydıyla cezası ertelenmişti.
Oysa Nişanyan’ın 13,5 aylık cezası, sabıkası olduğu için para cezasına çevrilemiyor.
Eğer üst mahkeme bozmazsa Nişanyan hapis yatacak.
* * *
İronik olan şu:
Nişanyan geçen yıl blogunda yayımladığı yazıyı nefret söylemi ve ifade hürriyetinin sınırlarını test etmek için yazmıştı.
Nefret söylemine ‘azınlık-çoğunluk’ kriteri getirmişti.
Özetle Fransa’da Fransızlara hakaret nefret söylemine girmez çünkü onlar zaten çoğunluk ama Fransa’da bir Yahudiye, Arap’a hakaret girer çünkü onlar azınlık ve nefret suçunun potansiyel hedefi demişti.
Bu tezini desteklemek için...
“Bundan yüzlerce yıl önce Allah ile kontakt kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir” cümlesini kurmuştu.
Nişanyan’ın tezi şu:
“Türkiye’nin çoğunluğu Müslüman, dolayısıyla Müslümanların peygamberi ile dalga geçmek nefret suçu değildir.”
Tıpkı İsrail’de Yahudilikle dalga geçmenin nefret suçu olmaması gibi.
Ama Nişanyan’a göre eğer Müslümanların ya da Yahudilerin tehdit altında olduğu bir ülkede bunu yaparsan nefret suçuna girer.
Gerçekten öyle mi?
* * *
Nefret suçuna şiddetten sonra bir de azınlık-çoğunluk kriteri getirilmeli mi?
Çok net söyleyeyim, ben Nişanyan’ın ortaya attığı bu tezi kesinlikle problemli buluyorum çünkü bir söylem ya da eylemin niteliği nüfusun niceliği ile değişmez.
Kürtler azınlıkta diye Türklerle nefret suçunun eteklerinde dolaşarak dalga geçemez, tıpkı Türkler gibi.
Ya da Katolikler azınlıkta diye Protestanların kutsalına, Müslümanlar azınlıkta diye İsrail’de Yahudilerin kutsalına saldıramaz, saldırmamalı.
Bu çok önemli bir entelektüel tartışmanın konusu. Katılırsınız katılmazsınız.
Söyledim, ben Nişanyan’a katılmıyorum.
Bu yüzden de Hz. Muhammet ile ilgili sözlerini, incitici, haksız ve hatta insafsız buluyorum.
Kendisine dalga geçtiği peygamberin şu sözünü hatırlatmak istiyorum: Hiçbiriniz kendisine yapılmasını istemediği şeyi mümin kardeşlerine, başkalarına yapılmasını istemedikçe gerçekten iman etmiş sayılmaz.
Böylesine incelikli ve evrensel bir düsturu iman etmenin şartı olarak gören bir peygamberi o ifadelerle anlatmak her şeyden önce hakikate hilaf (aykırı).
Ama böyle bir tartışma başlattı ve bu ifadeleri kullandı diye Nişanyan’a 13,5 ay hapis cezası vermek de başta adalet, demokrasi, hukuk ve uymakla yükümlü olduğumuz AİHM kararlarına hilaf.