Gündem

Eymür: ‘MİT'in 300 milyarı borsada battı’

Eski MİT Kontrterör Başkanı Mehmet Eymür, üç yıldır ara verdiği internet sitesini yeniden faaliyete geçirdi. MİT’in 300 milyar lirasının borsada batırıldığ

30 Ekim 2008 02:00

Eski MİT Kontrterör Başkanı Mehmet Eymür, üç yıldır ara verdiği internet sitesini yeniden faaliyete geçirdi ve birçok gizli bilginin yer aldığı Danıştay dosyasını açıkladı. Eymür, MİT’in 300 milyar lirasının borsada batırıldığını açıkladı. Özer Çiller de MİT’ten bilgi alıyormuş…

Milli İstihbarat Teşkilatının olay ismİ eski Kontrterör Başkanı Mehmet Eymür, üç yıldır ara verdiği ‘’atin.org’’ adlı internet sitesini yeniden faaliyete geçirdi ve bir çok gizli olayın yer aldığı ‘’Danıştay Dosyasını’’ açıkladı. Susurluk sürecinde MİT’teki görevinden alınarak Şeker Fabrikalarına tayin edilen ve bu tayini durdurmak için Danıştay’a başvuran Eymür’ün dosyasında, MİT’in faaliyetleri, operasyonları, Susurluk’ta yaşananlar ve birçok olay yer alıyor.

Eymür’ün başvurusu Danıştay tarafından kabul edilmiş ve yapılan ataması iptal edilerek MİT’e dönmüş, bir süre sonra da emekliye ayrılmıştı. MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun ile mahkemelik olan ve Emre Taner’in bu göreve gelmesinin ardından Taner’i ziyaret eden Eymür, teşkilatın yeni yönetimi ile barışıp, internet sitesini de 7 Temmuz 2005’de kapatmıştı. Ancak hafta başında Star TV’de Uğur Dündar’ın konuğu olan ve Ergenekon konusunda açıklamalar yapan Eymür, internet sitesini de dün yeniden faaliyete geçirdi. Eymür’ün açıkladığı dosyada, kendi savunmaları ve MİT’in Danıştay’a gönderdiği cevaplar da bulunuyor. Dosyadaki bazı önemli olay ve iddialar Eymür’ün ağzından şöyle:

MİT’e dönüş: Tekrar teşkilata dönme teklifini 1993 yılı sonlarında bugünkü MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun yaptı. Atasagun, "Terörle mücadeleyi ve operasyonel faaliyetleri daha iyi sevk ve idare edecek bir aday olmadığını" belirterek beni memuriyete dönmeye ikna etti. Bunun üzerine kurulu düzenimi bozarak Ankara'ya geldim ve "Özel İstihbarat Daire Başkanı" olarak MİT'teki memuriyet hayatına döndüm.

Odamı bastı: Yakın tarihte meydana çıkan Yavuz Ataç, Alaattin Çakıcı, Erol Evcil Mesut Yılmaz arasındaki ilişkiler benim teşhislerimin ne kadar doğru olduğunu ortaya koydu. Yavuz Ataç'ın beline silahını koyup, sekreterin engellemesine aldırmadan zorla makam odama girip tehdit etmesi ve itişip kakışmaya kadar varan vahim gelişmelerden birinci derecede sorumlu olan kişi zamanın Operasyon Başkanı Şenkal Atasagun'dur. Atasagun, Yavuz Ataç'ı himayesine almış, Teşkilatın üst yöneticiler arasındaki konuşmaları Yavuz Ataç'a aktarmış, onu tahrik ederek yöneltmiştir.

Devletteki kirlenme: MİT’te özellikle organize suçlar ve kaçakçılıkla ilgili birçok görevler aldım. Yeraltı dünyasında, menfaat, para ve güç dışında hiç bir ideoloji geçerli değildi. Kahraman bir polis şefi, silah kaçakçıları ile ortaktı, Cinayet Masası Amiri yeraltı dünyasınca işlenen cinayetleri ört bas ediyordu. Valiler babalardan makam arabası alıyordu. Emniyet Genel Müdürü ünlü bir baba tarafından tayin ettirildi. Üst rütbeli bazı subaylar, gazinoda bedava bir yemek veya çocuklarının düğününe sanatçı yollanmasına karşın, babaların askerlik işlerini takip ediyorlardı. Polis şefleri ünlü babaların silahlarını taşıyor, fedailiğini yapıyorlardı. İhtilal lideri generallerden birine dünyaca ünlü bir uyuşturucu kaçakçısının İsviçre'de villa aldığı ve çantayla para verdiği söyleniyordu.

Mehmet Ağar: Mehmet Ağar'ın adı, İstanbul’da Asayiş Şube Müdür yardımcısıyken ünlü bir filmcinin de isminin geçtiği bir rüşvet olayına karışmıştı. MİT İstanbul Başkanlığına konuyu ilettim. Olay kapandı. Bu olaydan sonra Mehmet Ağar bana son derece yakınlık gösterdi. İstanbul'a gidişlerimde beni havaalanından alıyor, dönene kadar hiç yalnız bırakmıyordu. Ankara'ya geldiğinde evimde kalıyordu. Bu yakın ilişki, kaçakçılık olaylarıyla ilgili çalışmalarımız arttığı nispette azaldı. Her taşın altından Mehmet Ağar çıkıyordu. Kendisini bir kaç kez uyardım, sonra yollarımız ayrıldı. Benim Mehmet Ağar ve çevresi ile yıllardan beri çekiştiğim doğrudur. Ancak bu kişisel bir çekişme olmayıp, mesleğimin gereği olarak yürüttüğüm bir fazilet mücadelesidir.

Avcı telefonlarımızı dinledi: Hanefi Avcı'nın ifadelerinden MİT mensubu Yavuz Ataç, Kaşif Kozinoğlu, Duran Fırat ile Kontr Terör Merkezine ait ve operasyonel amaçla çeşitli kişilerce kullanılan bazı cep telefonlarının da polisçe kanunsuz bir şekilde dinlendiği anlaşılmaktadır. Bizim dairenin "gizli ve operasyonel faaliyetlerde kullanılan" ve MİT içinde dahi bilinmeyen tüm telefonları, başında Emin Aslan'ın olduğu Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığınca, Hanefi Avcı ve Osman Ak kontrolünde dinlenmiştir

Yeşil’e ev mi aldın? : ABD’deyken Müsteşarlıktan bir yazı aldım.‘’Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile ne zaman tanıştığım ve Antalya’da Yeşil’e ev alıp almadığım’’ soruluyordu. Buna karşılık MİT’’e ‘’ Yeşil, Müsteşar Sayın Sönmez Köksal’ın bilgisi dahilinde üç operasyonda kullanıldı. Planlarıı Müsteşar onayladı. Atasagun, Mahmut Yıldırım'ın kullandığı operasyonların hepsini gayet iyi bilmektedir. Bu sualler taciz edicidir’’ cevabını verdim. Ben Yeşil'in yapısını biliyorum. Hayatta olsaydı muhakkak bir açıklama yapar, bazı mesajlar gönderirdi. Kesinlikle yaşadığını sanmıyorum.

Tarık bana bir bant verdi: Tarık Ümit, 2-3 yıl kadar önce başına bir şey gelebileceği düşüncesiyle bana bir bant verdi. Yaşadığı evde Korkut Eken'den aldığı silah ve patlayıcıları sakladığı gizli bir bölmesi olduğunu tarafıma bildirmişti. Daha önce bu hususu ilettiğim yakınları bu gizli yeri bulamadılar. Bantta genel Olarak Mehmet Ağar ve Korkut Eken'le çalışmalarından bahsedilmekte ve Korkut Eken'in kendisini tehdit ettiği ve öldürtmeye çalıştığı Tarık Ümit'in sesi ile anlatılmaktadır.

MİT oğlumu izliyor: Oğlum Alp Eymür ve yakın arkadaşı İsmail Özbahar, Ankara Bölge başkanlığınca kontrole alınmış, özel hayatları incelenmiş, telefonları dinlenmiş, yaşantıları fotoğraflarla dokümante edilmiştir. Oğlumun ve arkadaşının yaşadığı ve benim de bazı şahsi eşyalarımın bulunduğu ev illegal olarak aranmış, İsmail Özbahar, Şubat ayının ilk haftasında beyaz Ford Escort (06 R 5162) ve beyaz Toros marka otomobilleri kullanan takip memurlarınca Ahlatlıbel'de önü kesilip kıyasıya dövülmüştür.

MİT’in parası borsada batırıldı: Şenkal Atasagun Londra'ya tayin edildiğinde, zamanın Personel Başkanına telefon açarak galiz bir şekilde küfür etmiş ve hesap soracağı şeklinde tehditlerde bulunmuş, bilahare kapı kapı dolaşarak eski amirlerini ve meslektaşlarını suçlayan, aşağılayan konuşmalar yapmıştı. MİT'in örtülü ödeneğinden sorumlu Özel Muhasebe Sorumlusu Kani, 1998 yılı içinde zimmetinde bulunan 300 milyar lirayı borsada kullandı. Disiplin suçunu da aşan ve cezai davası açılması gereken bir eylem olmasına rağmen her nedense sessiz sedasız emekli edildi ve olay kapatıldı. Benim davranışlarımın bu şekilde yüz kızartıcı ve gayri ahlaki bir yönü de yoktur.

Benden kim rahatsız: 1994'de Müsteşara bağlı olarak faaliyet gösteren Özel İstihbarat Daire Başkanlığını devraldım. Bu gelişme, Teşkilatta yükselmek isteyen ve Müsteşarlık yarışı içine giren, hizmetten ziyade kendi avantajlarını düşünen bazı yöneticileri rahatsız etti. Bundan rahatsızlık duyanlar, teşkilat dışından Mehmet Ağar ekibi, Nuri Gündeş gibi bazı eski teşkilat mensupları, Alaattin Çakıcı gibi yeraltı dünyasının önemli isimleri, Mehmet Ağar ile yakın ilişki içinde bulunan İstihbarat Başkanı Mikdat Alpay ve yandaşları ve Özel İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Yavuz Ataçtır.

İlginç isim: Yavuz Ataç tarafından MİT'e takdim edilen Mehmet Kulaksızoğlu isimli bir şahıs, Nisan 1995'de denenmek üzere görevlendirilerek ve kendisine Mikail Sarı adına kimlikler verilerek yurtdışına yollanmıştır. Dört ay sonra Kapıkule hudut kapısından giriş yaparken kendisini MİT mensubu ve Bulgaristan ve Romanya sorumlusu olarak tanıtan Mehmet Kulaksızoğlu gümrükte aranmamasını sağlamıştır. Kulaksızoğlu'nun ilişiği tarafımdan kesilmiştir. Kulaksızoğlu'nun banka dolandırıcılığından arandığını, captagon ve uyuşturucu dahil her türlü karanlık ilişki içinde olduğunu öğrendim.Daha sonra Operasyon Başkanı Şenkal Atasagun'un talimatı ile bu kimlikler geri verilip, şahsın teşkilatla ilişkisinin devam ettirildiğini öğrendim. Kulaksızoğlu Ekim 1998'de Akın Birdal suikastının faili ve Türk İntikam Tugayı'nın mensubu olarak yakalandı.

Çakıcı tehlikeli hale geldi: MİT'in Kontr Terör Merkezi Alaattin Çakıcı'nın tehlikeli hale geldiği, siyasi cinayetlere yönelik planlar yaptığı konusunda bilgi toplamaktadır. MİT Operasyon Başkanlığı ise Çakıcı'yı çalışmalarında kullanarak, ona bazı kolaylıklar sağlamaktadır. MİT'in Avrupa'daki birimlerinden gelen Çakıcı ile ilgili bilgiler Operasyon Başkanlığında ve bu bölgeden sorumlu Daire Başkanı Yavuz Ataç'ın çekmecesinde takılıp kalır, bilgiler Kontr Terör Merkezinden saklanır.Şenkal Atasagun ve Yavuz Ataç Çakıcı’yı kullanmıştır.

Özer Çiller devrede: Budapeşte’deki yumruk olayından sonra ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın evine giderek geçmiş olsun dileğini ilettim.Teşkilata yeniden nasıl döndüğümü anlattım. Müsteşar Sönmez Köksal ile Özer Çiller'in desteğini aldığımı söyledim. Özer Beye doğru bildiği hususlarda düşüncelerini açıkça söylediğini, bazı ilişkiler konusunda kibarca ikazda bulunduğumu açıkladım. Mesut Yılmaz "Size bilmeden kötülük yapmışız. Görevden alınmanızı istemiştim. Ancak telefonumun dinlenmesi işini bana sizin Teşkilatınızdan Nuri Gündeş söyledi. Ben de buna inandım" demiştir.

Organize sindirme amaçlı: Mesut Yılmaz, Budapeşte'ye gidişi hakkında kumarhaneye, bankalarda bulunan parasını çekmeye gittiği gibi çeşitli teoriler üretildiğini, bunların hiç birinin doğru olmadığını söyledi ve kendisine yapılan saldırı için yorumumu sordu. Organize ve sindirme amaçlı yapıldığını söyledim. 10.12.1996 günü saat 23.00'de Yusuf Namoğlu ile birlikte Mesut Yılmaz'a ikinci kez gittim. Yılmaz bu görüşmede bana Susurluk konusundaki soruşturmayı Kemal Yazıcıoğlu ile birlikte yürütmeyi teklif etti.."Alaattin Çakıcı'nın elinde çok bilgi var, onu getirtsek faydası olur mu" diye de sordu.

Yeşil estetik oldu: Başbakan Yılmaz ile yaptığımız toplantıya, Kutlu Savaş'ın yanı sıra Eyüp Aşık da katıldı. Arada, pide de yedik. Eyüp Aşık, Yeşil'in yaşadığını ve bu hususta kendisine bilgi geldiğini söyledi.’’Yeşil'in estetik ameliyat geçirip halen cezaevinde olan Osman Gürbüz'ün yerini alıp alamayacağını sordu. Ben de ‘’ Bu kadar olayın içinde olduğu iddia edilen bir adam, kendisi kadar suçlu bir diğerinin kimliğine niye girsin. Girse girse tanınmayan, düzgün birinin kimliğine girer" diye yanıt verdim.

Eymür Çetesi: Benim Kontr Terör Merkezi'ndeki personelinden Taşkın Ünalp, Hilmi Karaer, Duran Fırat, ve Halit Baltaoğlu ile Operasyon Başkanlığından İsmail Buğday, Mehmet Eymür'ün Çetesi'ne mensup olmakla suçlanmış ve emekli dilekçesi vermeye zorlanmışlardır. 02 Temmuz 1988 tarihinde bu personeli makamına çağıran MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, "Siz Mehmet Eymür Çetesisiniz.Yürüyüşünüz bile başka. Teşkilat'tan kendi arzunuzla ayrılmanızı bekliyorum’’ demiştir. Personelden Taşkın Ünalp bunun üzerine "Sayın Müsteşarım, benim suçum nedir? Ne ile suçlanıyorum?" diye sormuştur. Atasagun, "Senin ordudaki sicillerin düzgün ama sen de bu işlere bulaşmışsın" mealinde cevap vermiştir. Taşkın Ünalp de "Sayın Müsteşarım, ben sivilim. Ordudan gelmedim’’ yanıtını vermiştir. Bu bile mizah kitaplarına geçecek olaydır.