14 Nisan 2017 20:32
İrem Köker
Anayasa değişikliği referandumuna kısa süre kala Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 'eyalet sistemi' çıkışı, bu modeli yeniden gündeme getirdi. Ancak bu sisteme yönelik tartışmalar, Türk siyaseti için yeni değil. Eyalet sistemi Türkiye'de 30 yıldan uzun süredir siyasetin farklı kanatlarından liderlerin dile getirdikleri bir konu oldu.
Eyalet sistemi tartışmalarının kalbinde ise bu modelin Türkiye'nin üniter yapısını bozacağı ve sonunda ülkenin bölünmesine yol açacağı kaygıları var.
Bu nedenle de eyalet sistemi ile Kürt sorunu arasında bir ilişki kuruluyor olsa da, geçmişe bakıldığında sisteme yönelik tartışmaların sadece Kürt siyasetçilerin tekelinde olmadığı ve farklı siyasi yelpazeden siyasetçilerin de bu sisteme destek verdiği görülüyor.
Bugüne kadar hem sağdan hem de soldan birçok siyasetçi doğrudan eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini telaffuz etmiş ya da en azından tartışılması gerektiğini savunmuş. Bu konuda bazı devlet raporları hazırlanmış olmasına karşın somut bir adım atılmış değil.
MHP'nin ise eyalet sistemini başından beri reddetmiş ve bu konu her gündeme geldiğinde tutarlı bir çizgi izlemiş bir parti.
Türkiye'de eyalet sistemi denildiğinde, akla ilk olarak 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal gelse de esasen bu konuyu gündeme getiren 1980 askeri darbesi sonrası 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren oldu.
Sabah gazetesinde 2007 yılında yayımlanan bir haberde Türkiye'nin sekiz eyalete bölünmesini öngören bir harita yer aldı.
Bu habere göre, Ekim 1983'te bölge valilikleri kararnamesi hazırlandı ve kararname kısa süre sonra göreve başlayan Özal hükümetine gönderildi.
71 Sayılı Bölge Valiliği Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de Türkiye'nin, her birinde merkez bir ilin bulunduğu sekiz bölgeye bölünmesi ve zamanla valilerin halk tarafından seçileceği "bir eyaletler yönetim biçimine" geçilmesi öngörülüyordu.
Ancak Özal hükümeti, selefi Bülend Ulusu tarafından Evren'in talebiyle hazırlanan bu kararnameyi reddetti.
Sabah'ın haberinde dönemin bakanları, kararnamenin reddedilmesinde "üniter devlet itirazları ve ordunun yaklaşımıyla ilgili kaygıların" önemli rol oynadığını söyledi.
Bununla birlikte kararnamenin reddi, eyalet sistemini gündemden düşürmeye yetmedi.
Özal önce reddediyor, sonra model açıklıyor
Bu kez, 1987 genel seçimlerinden hemen önce Türkiye'deki yedi coğrafi bölgenin eyalete dönüştürüleceği yönünde haberler basında yer aldı.
Bu haberlere göre, Özal hükümeti, yedi coğrafi bölgenin eyalet yapılması ve yerel yönetimleri güçlendirecek adımlar üzerinde bir çalışma yaptı.
Ancak seçim gecesi Milliyet'e konuşan Özal, bu haberlere ilişkin, "Uydurma, Türkiye'de eyalet sisteminin olması mümkün değil" dedi.
O tarihte bu sözleri sarf etmiş olmasına karşın çok değil, iki yıl sonra Özal'ın ağzından "eyalet sistemi" önerisi çıktı.
Özal'ın Mart 1989'da Konya'nın Ereğli ilçesinde açıkladığı model de eyalet sisteminin örneği olarak görüldü.
Buna göre, büyükşehir ilan edilen illerin çevresindeki illerle irtibat halinde olması öngörülüyordu.
Özal'ın Konya gezisini takip eden gazeteciler Şamil Tayyar ve Ekrem Hortu da Milliyet'teki haberlerinde, "Başbakan Özal'ın Konya için açıkladığı yeni idari düzenleme 'yarı eyalet sistemi' biçiminde yorumlandı" diye yazmışlardı.
Almanya gezisi dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özal ise kafasında sistemi şu sözlerle biraz daha netleştirdi:
"İller sayısı 100'ü aşarken, büyük şehirli iller de 'büyük il' olacak. Türkiye'de bu özelliğe sahip 16 il var. O 16 il, civarlarındaki illerle irtibatlı olacak. Ama bu demek değil ki, Türkiye'deki bütün illerin bir 'büyük il'le irtibatı olsun. Ona belki zamanla gidilir. Ama bu, belki 'eyalet sistemi'ne doğru gidişin başlangıcı olur."
Bu sözlerden birkaç ay sonra da Özal, 8. cumhurbaşkanı seçildi.
1990 yılında ise İçişleri Bakanlığı, Türkiye'nin 13, 15 veya 18 eyalete bölünmesi önerisini getiren bir rapor hazırladı.
Gazetelerde yer alan haberlere göre, başka bakanlıkların da görüşleri alınarak hazırlanan bu raporda, ABD'dekine benzer bir sistemin kurulması, il sayısının artırılması ve hatta 120'ye kadar çıkartılması ile valilerin halk tarafından seçilmesi gibi öneriler yer aldı.
Haberlerde, dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun masasına giden bu rapordaki önerilerin Özal tarafından da desteklendiği vurgulanıyordu.
Özal'ın hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı döneminde zaman zaman hem eyalet hem de başkanlık sistemiyle ilgili kamuoyunun nabzını yoklamasına karşın tam olarak nasıl bir sistem planladığını açıklamaya ise ömrü yetmedi.
Bunu açıklamak ise Özal'ın 17 Nisan 1993'te hayatını kaybettikten 20 yıl sonra o dönem en yakın danışmanlarından biri olan Cengiz Çandar'a kaldı.
Çandar, Nisan 2013'te Radikal gazetesindeki yazısında Özal'ın 10-12 eyalete bölünen bir idari yapılanmanın hem gerçekçi hem de Kürt sorununun çözümüne önemli katkı yapacağı kanısında olduğunu belirterek şunları yazdı:
"Sekiz-on ilin bir eyaletin içinde toplanacağı bir 'eyaletler' yapısı vardı kafasında. Ege, İç Ege, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Güneydoğu, Doğu, Akdeniz, Marmara gibi isimler alacak, bazılarına farklı isimler verilebilecek olan eyaletler. Güneydoğu ve Doğu eyaletlerinde öyle bir yapılanmaya gidilebilirdi ki, örneğin, ezici Türk kökenli nüfusa sahip olan birkaç vilayet de merkezi Diyarbakır olacak bir eyaletin içinde yer almış olurlar; böylece bir yandan 'etnik temelli bir idari yapılanma' da olmamış olur ama seçimle gelecek valilerin yöneteceği eyaletlerde, eyalet nüfusunun çoğunluğu Kürt olacağı için, vali de muhtemelen 'seçilmiş bir Kürt vali' olacaktır."
Çandar ayrıca, Özal'ın kafasında ABD modeli bir başkanlık sistemi bulunduğuna ve eyalet düzeni de bu sistem ile uyumlu olduğuna dikkat çekti.
Eyalet sistemi tartışmaları neredeyse Özal'la özdeşleşmiş gibi olsa da 1990'lı yıllarda başka siyasetçiler tarafından da gündeme getirildi.
1991 yılında Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Erdal İnönü, Milliyet gazetesine verdiği mülakatta, o dönem hazırladıkları yerel yönetimler raporunda eyalet sisteminin yer almadığını söyledi. Ancak İnönü bu sisteme kapıyı kapatmadı:
"Yerel demokrasinin güçlenmesi, yerel vergi alınması, yerel masrafların bir kısmını yerel kaynaklarla toplamak... Bunlar düşündüğümüz modelde olan şeyler. Bunlar hep olacak. Eyalet sistemi ayrıca düşünülebilir."
Bu sözlere rağmen, bundan sonraki yıllarda sistem tartışmalarının güneydoğu artan şiddet olayları ve PKK ile yaşanan çatışmaların gölgesinde ilerledi.
Özellikle de başta MHP başta olmak üzere, sağ partiler ve zaman zaman sol siyasetçilerin de Kürt sorununun çözümü konusunda o dönemde gündeme getirilen siyasi ve kültürel bazı adımlara devletin üniter yapısını bozacağı gerekçesiyle itiraz etti.
MHP'nin o dönemdeki genel başkanı Alparslan Türkeş ise 1993 yılında İzmir'de yaptığı açıklamada dönemin hükümetini şu sözlerle eleştirdi:
"Ülkeyi yönetenler; Kürtçe eğitim, eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi sözler ederek, Türk milletini iğfal etmektedir."
1990'ların sonuna gelindiğinde de o dönem, hem PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanması hem de PKK ile çatışmaların önemli ölçüde azalmasıyla birlikte eyalet sistemini ima eden sözler yine devletin en üst kademelerinde dile getirildi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, reform çağrısı yaptığı bir konuşmasında, mülki idarenin sil baştan değiştirilmesi gerektiğini savundu:
"Bizim korkumuz, üniter devletiz. Üniter devlete zarar gelir diye, eyalet sistemini düşünmüyoruz. Düşünmediğimiz için de merkeziyetçiliğe saplanıp kalmışız."
2000'li yıllara gelindiğinde ise Türkiye'nin gündemini ekonomik krizden çıkış süreci ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) tek başına iktidara gelmesiyle yeniden ateşlenen laiklik tartışmaları meşgul etmeye başladı.
Bu dönemde, AKP'li yetkililer iktidarlarının ilk yıllarında başkanlık ve eyalet sistemi gibi tartışmalı konulardan uzak durmaya çalışırken, bu konuyu gündeme çok da beklenmedik bir isim getirdi.
1984 yılında hazırlattığı eyalet sistemi kararnamesi Özal hükümeti tarafından reddedilen Evren, 23 yıl sonra konuyu bir kez daha tartışmaya açtı.
Evren, 2007 yılında yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Şimdi bölge veya eyalet sistemine geçilirse belki daha iyi olur. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için vergi bile alabilirler. Dünyanın birçok yerinde var. Almanya'da, ABD'de var. Biz bunu sekiz vilayet için düşünmüştük."
Evren, hazırlanan kanunun o dönem yapılan seçimi kazanan Özal'ın hükümetindeki içişleri bakanının "yetkileri bölünsün istemediği" için reddedildiğini de öne sürdü. Eyalet sistemi için öne sürdüğü şart ise güvenlik teşkilatı ve hizmetin tek elde kalmasıydı.
O dönem bu sözler büyük bir tartışma yarattı, hatta Evren hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından inceleme başlatıldı.
Gelen tepkiler ve inceleme üzerine Evren, farklı televizyon ve haber ajanslarına mülakat vererek, sözlerine netlik getirmeye çalıştı. Eski cumhurbaşkanı eyalet sistemi önermediğini, teklifinin "bölge valilikleri" olduğunu öne sürdü.
Yine aynı, bu kez siyasi yelpazenin çok farklı bir ucundan eyalet sistemi önerisi getirildi.
Kürt siyasetinin sembol isimlerinden Leyla Zana da 2007'de Iğdır'da yaptığı bir konuşmada, Kürt sorununun çözüm reçetesini şöyle açıkladı:
"Kürt sorununun çözümü için öncelikle bir genel affın çıkarılmasını ve eyalet sistemine geçilerek Kürdistan eyaletinin kurulmasını istiyoruz. Biliyorum, bu onlar için tabu ama tek çözüm bu. Kürdistan eyaleti Türkiye'yi bölmez."
Bu sözlerinden dolayı kısa bir süre sonra Zana hakkında da dava açıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduğu 2003 yılından bu yana başkanlık sistemi arzusunu sıklıkla dile getirdi. Ancak iş eyalet sistemine geldiğinde Erdoğan daha ketumdu.
Daha önce bu konudaki en net açıklaması 2013 yılında olan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaşık bir yıl kala Kanal D ve CNN Türk'te katıldığı canlı yayında muhalefeti "tarih bilmemekle" suçladı ve eyalet sistemiyle ilgili şu sözleri söyledi:
"Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme alametidir... Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş. Şimdi ben MHP'ye endişeyle bakıyorum. Haydi CHP'yi bu konuda farklı düşünürüm de. Ama MHP bir taraftan 'Osmanlı'nın devamıyız' diyecek veya 'Osmanlı'yız' diyecek. Öbür taraftan Osmanlı'nın bu devlet yapısındaki yaklaşım tarzını görmezlikten gelecek."
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Konya mitinginde yaptığı konuşmada ise "Kardeşlerim Türkiye'nin üniter yapısının en büyük savunucusu, şahsım olarak biz olduk. Eyaletmiş, federasyonmuş, şuymuş buymuş, hiçbiri bizim gündemimizde yoktur, olmayacaktır" dedi.
Eyalet sistemi tartışmaları, Türk siyasetini 30 yılı aşkın bir süredir zaman zaman meşgul eden gündem maddeleri arasında yer aldı.
Son olarak Pazar günü yapılacak anayasa değişikliği referandumu öncesi kritik bir dönemde bu tartışmalar yeniden gündeme geldi.
Eyalet sistemi tartışmalarının ve MHP'nin buna tepkisinin sandığa nasıl yansıyacağı ise Pazar günü belli olacak.
© Tüm hakları saklıdır.