HASAN CEMAL
(8 Mart 2012 Milliyet)
Tunus’a ilk kez 1986’da Cumhurbaşkanı Evren’le gitmiştim. Sonra 1998’in 28 Şubat döneminde Cumhurbaşkanı Demirel’le, şimdi de Cumhurbaşkanı Gül’le. Ne Türkiye aynı Türkiye, ne de Tunus... Zaman ve tarihin sopası ite kaka da olsa değişimin yollarını açıyor.
TUNUS
Yıllar hakikaten çok çabuk geçiyor. Hayatın kıymetini bilin! Bu ne biçim yazı girişi?..
Belki haklısınız.
Ama Cumhurbaşkanı Gül’le Tunus’a uçarken yine böylesi duygulara kapıldım.
Tunus’a ilk kez 1986 yılında, 12 Eylül darbesinin lideri Cumhurbaşkanı Evren’le gitmiştim. Sonra 1998’in 28 Şubat döneminde Cumhurbaşkanı Demirel’le, 2012’de de Cumhurbaşkanı Gül’le...
Uçakta eski Tunus yazılarıma göz atarken, zamanın hızla akışı içinde yaşanan ‘değişim’i de düşündüm.
Evren, Demirel’i içeri attı, ona siyaseti yasakladı, partisini de kapattı.
Ama sonra Demirel önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı oldu milletin oyuyla.
Evren’in 12 Eylül darbesiyle Gül hapis yattı, partisi kapatıldı.
Ben 1998’de Cumhurbaşkanı Demirel’le Tunus’tayken Türkiye 28 Şubat’ı yaşıyordu. Gül’ün Refah Partisi kapatılmış, okuduğu bir şiir yüzünden mahkûm olan Tayyip Erdoğan’a hapis yolu gözükmüştü.
Bugüne bakıyorum.
Gül Cumhurbaşkanı, Erdoğan Başbakan.
Evren 12 Eylül’den yargılanacak.
28 Şubat yargı sahnesine çıkıyor.
Ama Tunus’ta da zaman boşa akıp geçmemiş, Akdeniz kıyısındaki bu güzel Magrip ülkesini değiştirmiş.
1986’da, Atatürk hayranı Habib Burgiba demir elle yönetiyordu Tunus’u. Türkiye gibi o da Fransa’nın dini fena halde kontrol altında tutan otoriter laiklik anlayışını benimsemişti.
Uzun sakal ve başörtüsü yasaktı kamusal alanda. Gerçek muhalefet yeraltına kaymıştı ve İslami karakter taşıyordu.
83 yaşındaki Habib Burgiba, 1986’da hatırlıyorum, Evren’i çok sıcak karşılamıştı.
1998’de Burgiba artık siyaset sahnesinden çekilmişti. 1987’de iktidarı bir saray darbesiyle ele geçiren eski İçişleri Bakanı Zeynelabidin bin Ali karşılamıştı Tunus’ta Demirel’i.
Şimdi Gül’le geldik Tunus’a.
Ülkeyi 23 yıl yöneten Bin Ali diktası da yok bugün. 2011 başında ‘Arap baharı’nı ya da ‘Arap devrimi’ni ateşleyen Yasemin devrimi Tunus’ta o diktayı yıktı.
Diktanın yirmi küsur yıl boyunca yeraltına ittiği, Türkçesi ‘yeniden doğuş’ olan ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler’le İslami kökten ya da gelenekten gelen Ennahda Partisi yüzde 41 oyla seçimleri kazandı. Şimdi iktidar iplerini uzun yıllar Londra’da sürgün hayat yaşamış olan Ennahda’nın lideri Raşit Gannuşi tutuyor.
Tarihin eli, en iyi rehber.
Darbeler, diktalar kalıcı olamıyor.
Cumhurbaşkanı Evren’le Tunus’tayken ilk yazım 17 Ocak 1986’da Cumhuriyet’in birinci sayfasında çıkmış.
Sıkıcı bir yazı.
Ama başlığı ilginç gelebilir.
Evren demiş ki:
“Demokrasimiz yavaş yavaş gelişiyor.”
Gazeteci milleti, Tunus’a uçarken Evren’e TRT’yi şikâyet ediyorlar. TRT o zaman tek tabanca. Özel televizyonlar yasak. Siyasal liderlerle yapılan ve önce banda alınarak yayınlanan açık oturumlara gazetelerin hakkaniyetle davet edilmediğini söylüyor bazı gazete temsilcileri.
Evren de her zaman ve her konuda olduğu gibi uzun uzun ‘yüksek fikirleri’ni anlattıktan sonra ekliyor:
“Bu da düzelir zamanla. Bakın demokrasimiz de yavaş yavaş gelişiyor işte. Bunlar da düzelir canım.”
Evet, biraz fazla yavaş ve inişli çıkışlı olsa da demokrasi sonunda kazanıyor, gelişiyor.
Bakın işte yaşananlara:
12 Eylül yargı sahnesine çıkıyor.
27 Nisan’a yargının eli dokunacak.
28 Şubat soruşturuluyor.
Tunus’ta diktalar yok artık.
Her şey güllük gülistanlık mı?
Elbette değil.
Ama tarihin eli doğru yönü, eski deyişle istikameti gösteriyor. Doğru yoldan sapanların kafasına da tarihin sopası er geç iniyor.
Yazılar birkaç gün Tunus’tan...
Gül’den 28 Şubat çıkışı: RÖVANŞİZM OLMAZ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün öğleden sonra Ankara’dan Tunus’a uçarken gezisini izleyen gazetecilerle ilginç bir sohbet yaptı.
Geçtiğimiz günlerde 15. yıldönümü nedeniyle yayınlar yapılan 28 Şubat’la ilgili “Bu konunun birinci dereceden şahidiyim ama artık Cumhurbaşkanlığı makamının verdiği bir mesafeden olaylara yaklaşmak durumundayım” diyen Gül, şöyle devam etti: “Olaya yaklaşırken dikkat edilmesi gereken birinci boyut bir daha bu tür şeylerin olmamasının sağlanması. İkincisi süreçten mağduriyet yaşamış olanların mağduriyetlerinin giderilmesi. Üçüncüsü ise yargıyla ilgili bir husustur ki, yasalarımız, o zamanki yasalar ve genel durum içinde ne yapılabileceği hususu yargıyla ilgili bir husustur. Bu konuda da dikkat edilmesi gereken şey rövanşist bir duruma düşmemektir. Rövanşizm her zaman kötüdür. Rövanşist bir düzeyde meseleleri ele alırsanız olayı bitmez tükenmez bir sıra meselesi haline getirmiş olursunuz. Sıra size geldiğinde rövanşı alırsınız ama bir sonraki sefere de diğerlerine bir sebep yaratmış olursunuz. Bu da yakalanmış olan demokrasi standardından geri düşmenin bir yoludur. Oysa yaşamakta olduğumuz demokratikleşme, normalleşme, iyileştirmeler veya ne derseniz deyin, bu süreçte geriye gitmememiz çok önemlidir.”
Tutuklu gazeteciler
Tutuklu gazetecilere ilişkin geçmişteki rahatsızlığının bir kez daha altını çizen Gül, bu durumun Türkiye’nin imajını olumsuz etkilediğini söyledi. Basın özgürlüğü konusunda Türkiye’nin çok önemli bir mesafe aldığını ifade eden Gül “Ancak tutuklu gazeteciler olarak yansıyan görüntü Türkiye’nin ulaşmış olduğu özgürlük standardıyla bağdaşmamakta. Adalet Bakanlığı da zaten bu konuda bir çalışma içinde. Hem ifade özgürlüğünün daha da genişletilmesi hem de tutukluluk hallerinin düzenlenmesine yönelik bir çalışma yapıldığını biliyorum. Şiddet içermeyen hiçbir düşüncenin ifadesi suç sayılmamalıdır” dedi.
Kürt sorunu
Sohbet sırasında Gül’e 3 yıl önce Tahran’a uçarken demokratik açılım sürecini başlatan işaret olarak okunan “İyi şeyler olacak” sözleri de hatırlatıldı. “Demek ki yeterince iyi şeyler olmamış. Veya PKK ya da birileri iyi şeylerin olmasını istemiyormuş” yanıtını veren Gül şöyle konuştu: Nihayetinde birileri bu meselenin çözüme kavuşmasını istemiyor ama bizim özgüvenle bu sorunun üzerine gitmemiz lazım. Ancak bunu demokratik standardı da yükseltmekten geri durmadan yapmak lazım.”
Başbakan’ın sağlığı
Cumhurbaşkanı Gül, Wikileaks’ten basına sızan raporlarla ilgili olarak da “Orada çıkan her şeyin doğru olmadığnı bilmek gerekir. Başbakan’ın sağlığıyla ilgili haberlerin doğru olmadığını söyleyebiliriz. Çok başarılı bir operasyon geçirdi ve bu konuda benzer operasyonlar geçirmiş etrafımızda birçok insan var, sağlıklı bir biçimde yaşamakta olan” diye konuştu.
Hocalı pankartları
Taksim’de Hocalı katliamının protesto edildiği mitingde açılan pankartları ‘son derece talihsiz olarak’ nitelendiren Gül, “Onları utanılacak şeyler olarak gördüm” dedi. Gül, İçişleri Bakanı’nın konuşma yaptığı sırada pankartı fark etmemiş olabileceğini söyleyerek “Yoksa bakan o pankartı okusa veya fark etseydi eminim müdahale ederdi” ifadesini kullandı.