Diyarbakır'ın merkez Sur ilçesinde 100 günü aşkın devam eden operasyonların sonlanması ve sokağa çıkma yasağının kaldırılmasının ardından bölge halkı hayatını yeniden eski düzenine getirme uğraşında. Çatışmalar ve operasyonlardan dolayı evlerini terk etmek zorunda kalanlar geri döndüklerinde enkaz haline gelmiş evleriyle karşılaştı. İsmini yazılmasını istemeyen bir Sur sakini, "Sur'da evimiz vardı, yerle bir oldu. Şimdi ne olacak bilmiyoruz, bekliyoruz. Bana evimi versinler" dedi. Bir başka Sur sakini de 38 yıl boyunca yaşadığı evlerinin yıkıldığını görmesi üzerine "Bütün hayatım ve çocukluğum gitti" ifadesini kullandı.
BBC Türkçe'de Burhan Ekinci'nin haberine göre, kamyonlar, kepçeler gün boyu çalışıyor. Hafriyatlar kamyonlarla kentin dışına taşınıyor. Bu günlerde Sur'dan göçedenlerden en çok duyduğum söz, "Evlerimiz yıkıldı, peki bundan sonra ne olacak?"
"Müteahhitler şimdiden hareket geçmişler bile, tapusu olanları arıyor. Sur'daki evlerini satın almak istiyorlar" söylentileri de kentte yayılıyor.
Sohbet ettiğim Sur mağdurları, evlerinde yaşamak istediğini söylüyor. Tapusu olanlar, "Eğer evimiz verilmezse dava açarız" diyor.
Kentte, "Sur'un yeniden inşa sürecinin nasıl olacağı" tartışmaları da başlamış bile.
İlçede, birçok tescilli tarihi yapı ve geleneksel evlerin bulunması, alanda çalışma yürütülmeden, hafriyatların taşınması da kaygılara neden oluyor.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum, Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral Halifeoğlu, alanda çalışma yürütemedikleri için kaç tarihi yapının tahrip edildiğinden emin olamadıklarını belirtiyor.
Halifeoğlu, sadece görüntülerden elde ettikleri bilgileri paylaşıyor: "Geleneksel sokak boyutlarının tamamen bozulduğunu, geleneksel evlerinin yapı kanatlarının yıkıldığını avlularınsa adeta yol şekline dönüştüğünü görüyoruz. Mimari bütünsellik büyük oranda bozulmuş durumda." Meral Halifeoğlu, hafriyatların kontrol edilmeden alandan taşınmasından kaygılı.
Hafriyatların içinde tarihi yapılara, geleneksel evlere ait detayların olduğu bilgisini veren Yrd. Doç. Dr. Halifeoğlu, "Bu detayların kaybı bundan sonraki çalışmalarımızda ve restorasyonda veri kayıpları oluşturacaktır. Veri kayıplarının fazlalıkları bizi, özgün dokudan daha fazla uzaklaştıracaktır" diyor.
O'na göre, koruma çalışmalarına başlamak için önce alanda kapsamlı bir tespit gerekiyor.
"Enkaz diyeceğimiz bir tablo var"
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı ile makamında görüşüyorum.
O da tahribatla ilgili net verinin olmadığını söylüyor.
Anlı, "Çünkü o bölgede sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Bugün itibariyle birçok mahalleye giremez durumdayız" diyor, ardından genel bilgiler veriyor.
Anlı'nın anlatımlarına göre, üç mahallede yüzde 60 yıkım var.Bu durumu "Enkaz diyeceğimiz bir tablo" sözleriyle tanımlıyor.
Uluslararası PEN Türkiye Merkezi Diyarbakır Temsilcisi yazar Şeyhmus Diken ise, "Sur'daki tarihi yapıların hepsi yıkıldı, tahribat yapıldı diyemeyiz. Galeyana gerek yok" ifadelerini kullanıyor.
Medeniyetlerin izleri var
Sur, camileri, kiliseleri, hanları, evleri, kalesi, köprüsü ve çarşılarıyla bölge insanın "Amed" dediği Diyarbakır'ın ilk yerleşim yeri.
İlçe adını, Diyarbakır'ın tarihi surlarından alıyor.
Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken ilçedeki tarihi yapılar, surlar ve Hevsel Bahçeleri, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alıyor.
Sur, çok sayıda uygarlığın izlerini taşıyor. Zengin tarihi ve kültürel birikimi ile farklı uygarlıkların, medeniyetlerin yerleşim alanı ve merkezi oldu.
İlçede sırasıyla Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asurlar, Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Osmanlılar'ın da aralarında yer aldığı 30'a yakın uygarlık hüküm sürdü.
Zarar gören tescilli yapılar
Sur'da farklı medeniyetlere ve dönemlere ait cami, kilise, kale, han, ev, çarşı ve köprü olmak üzere 612 kültür varlığı bulunuyor.
Yapılan tespit ve tescil çalışmalarında, 5 bin 800 metrelik iki kale, 18 idari yapı ve köşk, 53 cami ve kilise, 51 hamam, çeşme, değirmen, üç medrese, 12 han ve çarşı, 19 türbe, 447 tarihi ev, iki mimari kalıntı ve arkeolojik sit olmak üzere 612 kültür varlığı belgeli.
'Sur mekanları travma yaşıyor'
Yazar Şeyhmus Diken, Sur'un fiziki mekanlarıyla bir travma yaşadığını söylüyor.
Hem Diken'in hem de Fırat Anlı'nın verdiği bilgilere göre, Sur'da zarar gördüğü bilinen tescilli yapılarsa şöyle: Kurşunlu Camii, Paşa Hamamı, Çardaklı Hamamı, Surp Giragors Ermeni Kilisesi, Ermeni Katolik Kilisesi, Haci Hamit ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare'nin bulunduğu Şeyh Mutahhar Camii.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı, bu yapılarda ciddi bir hasarın olduğunu belirtiyor.
Anlı, geleneksel evler ve yapılarla ilgiliyse "Bir kısmı tamamen enkaza dönüşmüş, yapı bütünlüğü bozulmuş, bir kısmı duvarları, kolonları yıkılmış. Ağır silah kullanıldığından dolayı tahribatlar var" ifadelerini kullanıyor.
Aynı zamanda Kırklar Meclisi Sözcüsü olan Diken, Cemilpaşa Konağı'ndaki envanteri eserler, malzemeler iki ay önce belediye tarafından korumaya alındığı bilgisini paylaşıyor.
Dicle Üniversitesi öğretim görevlisi Meral Halifeoğlu, Sur'a giderek inceleme yapacaklarını belirtiyor ve ekliyor:
"Tespitlerimizin durumuna göre, yapıların deforme veya kayıp durumunu ölçülendireceğiz. Kısmen müdahale edilecekler veya askıya alınması gerekenler diye bir çalışmaya gideceğiz.
"Genel bir koruma ilkeleri çıkarılacaktır. Bu çalışmaları Valiliğe bağlı kamu kurumları, belediye, Alan Yönetimi ve biz üniversite olarak elimizden geleni yapmaya çalışacağız" diyor.
İnşa süreci nasıl olmalı?
Telefonla ulaştığım Diyarbakır İl Kültür ve Turizm Müdürü Şükrü Dursun'a konu hakkında görüşme talebimi iletiyorum. Diyarbakır Valiliği'ne yönlendiriyor. Valilikten bir yetkiliyle telefonla görüşüyorum. Tarihi yapıların hasarıyla ilgili Fırat Anlı ve Şeyhmus Diken'in verdiği bilgilerin aynısını o da anlatıyor.
Sur'un yeniden inşasının nasıl olması gerektiğiyle ilgili kentte kiminle konuşsanız "Tarihi dokusuna uygun inşa edilme, insanlar da mağdur edilmemeli" düşüncesinde hemfikir.
Fırat Anlı, yeni bir yapılaşmaya gitmeden Sur'un kendi orijinine ve orada yaşayan insanların tercihine uygun yeniden inşa süreci istediklerini açıklıyor.
Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlesi Halifeoğlu, tarihi dokuya uygun inşanın önemli olduğuna vurgu yapıyor, UNESCO sürecini hatırlatıyor. Şeyhmus Diken ise, şöyle diyor: "Yıkım oldu bittiye geldi. Gönül isterdi ki yıkmasalardı. Maden yıktılar o zaman Sur'un tarihi dokusuna uygun yapılmalı. Amaç, tarihi, kültürel dokuyu öne çıkarmak olmalı. Bazalt taşlarla bir iki katlı evler yapılmalı. Çok katlı betonerme evlere asla izin verilmemeli."
Valilik yetkilisi, Sur'da yıkılan tarihi yapıların aslına uygun yeniden yapılacağını belirtiyor ve konuşmasına "Kesinlikle aslına uygun yapılacak. Yüksek katlı betonerme yapılar olmayacak" açıklamasını ekliyor.
12 Mart'ta geldiği Diyarbakır'da Vali Hüseyin Aksoy, kamu kuruluşlarının müdürleri ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya gelen Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da, "Sur'da öncelikle şunu belirteyim, sıradan bir çalışma yapmayacağız. Kentsel dönüşüm diye de bir kavram da kullanmıyoruz, Sur için. Kentsel koruma ve yenileme kavramı çerçevesinde Sur'a yaklaşıyoruz" açıklamasında bulunmuştu.
'Surlular sürece dahil olmalı'
Fırat Anlı'ya açıklamayı hatırlatıyorum ve yeniden inşa sürecini soruyorum. Anlı'nın yorumu, "Birinci öncelik Sur'da oturan insanların bu sürece katılmasıdır. Sur'da oturan insanlar konu mankeni değil, birer nesne değil. İkincisi Sur'da yaşayan insanların tekrardan Sur'da yaşayacakların dair bir çalışma gerekiyor. Üçüncüsü teknik ve bilimsel bir çalışmadır" oluyor. Konuyla ilgili Valilik yetkilisi, çalışmanın yerel dinamikler ve orada yaşayan vatandaşlarla ortaklaşa bir plan dahilinde hayata geçirileceğini belirtiyor.
Belediye olarak kendilerinin ve Sur mağdurlarının kendi imkanlarıyla yapamayacaklarına dikkat çekerek, şöyle diyor: "Mutlak surette devletin ciddi bir destek katkı sunması gerekiyor". Fırat Anlı, ama devletin bunu yaparken de katılımcı olmasını istiyor.
Arkadaşlarının Valilik ile temas halinde oldukları bilgisini de paylaşan Eş Başkan Anlı, "Ortak çalışma yapılacağına dair inancımızı hala koruyoruz. Umarız bu beklentimiz ve inancımız karşılık bulur. Yeni bir kavgaya ve gerginliğe kimsenin ihtiyacı yok" diyor. Anlı'nın isteği, Alan Yönetimi'nin süreçte öncülük etmesi.
Fırat Anlı, hükümetin ticari bir perspektifle yaklaştığı iddiasında.Buna kanıt olarak şu bilgiyi paylaşıyor: "İlk toplantılar Sivil Toplum Örgütleri, kentteki yurttaşlarla ya da Sur'da mağdur olanlarla değil müteahhitlerle yapıldı. Bu sürecin ilk toplantıları Ankara'da, Diyarbakır'da müteahhitlerin öncülüğünde Sur için yapıldı."
'Suriyeli mülteciler mi yerleştirilecek?'
Fırat Anlı sohbetimizin sonlara doğru, Sur'un açık hava müzesi olduğuna dair söylemlere tepkisini ortaya koyuyor ve tartışma yaratacak şu soruları soruyor:
"Şu kaygımızı da var. Acaba demografik yapıyı değiştirmek mi istiyorlar? Acaba Sur'dan yoksul insanlar çıkarılarak oraya farklı etnik kimlikten politik inanç kimliğinden daha zengin bir sosyal sınıf mı oraya taşınmak isteniyor?
"Daha da provokatif sorular aklımıza geliyor. Acaba Avrupa'dan alınacak 3 milyon Avro ile oraya gönderilecek mülteciler buraya mı yerleştirilecek?."