Zaman yazarı Etyen Mahçupyan "20 Yıldır Refah Partisi ve AK Parti'ye oy veriyorum. Şu anki konjonktür benim kararımı değiştirecek bir şey değil" diyerek, "Bu seçimlerde de oyunu "AK Parti’ye verceğini" açıkladı.
Sabah.com.tr’ye konuşan Mahçupyan, “Bir tür halkın merkeze doğru gelerek Türkiye'yi demokratikleşmesine katkıda bulunduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu Türkiye tarihinde ilk kez oluyor. Türkiye'de eğer bir gün demokrasi olacaksa muhafazakar kesim üzerinden olacak. Bu nedenle oyumu AK Parti’ye vereceğim” şeklinde konuştu.
Twitter ve Facebook yasaklamalarının seçmenin seçim tercihlerini etkilemeyeceğini öne süren Mahçupyan, “Bunun Avrupa'da da örneklerini biliyoruz. Bu Avrupa'da anlatılamayacak bir şey değildi. Hükümet istese çok kolay bunu Avrupa'ya izah edebilirdi.” İfadelerini kullandı.
Ses kayıtlarının Fethullah Gülen Cemaati’ne zarar verdiğini öne süren Mahçupyan’ın sabah.com.tr’de yer alan söyleşisinin bir kısmı şöyle:
Bu konuda çok şey yazıldı çizildi. Seçimlere saatler kala, bugünden bakıldığında cemaat-AK Parti kavgasının neden çıktığı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bu kavganın en önemli nedeni AKP nin alternatifsiz hale gelmesi, Giderek de kendi tabanını genişleterek iktidarını sürdürme yeteneğini kazanması. AK Parti'nin %30'lardan başlayıp %50'lere gelme süreci insanların Müslümanlaştığını göstermiyor. Aksine toplum sekülerleşirken AK Parti oyunu artıyor.
Suriye gibi milli güvenliği doğrudan ilgilendiren bir meselede MİT Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı'nın dinlenmesi toplumda büyük bir tedirginlik yarattı. Bu dönüm noktasıydı. Bence toplum artık paralel yapıya "artık yeter" dedi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu dinlemelerin varlığını bilsek de rahatsız olmuyorduk. Çünkü görmüyorduk. Ama şimdi gördüğümüzde rahatsız oluyoruz, çünkü ilave bir anlam taşıyor. Yani "Ben seni dinliyorum" demenin ötesinde, "Ben sana dinlediğimi söyleme cesaretine sahibim, sıkıysa çık meydana" anlamı var burada. Davutoğlu'nun "Bu bir savaş çağrısıdır" demesi de doğru. Bu tabi insanı tedirgin eden bir şey. Çünkü Türkiye'yi Ortadoğu'da belirli noktalara doğru çekmek, istikrarsızlık yaratmak, çözüm sürecini baltalamak istedikleri çok açık ortada.
Bu kavga öyle bir noktaya geldi ki, "bu tapeleri kim hazırlıyor" sorusundan bağımsız olarak, cemaat medyası yasadışı dinlemelere öylesine sahip çıktı ki, bundan sonra ne çıkarsa çıksın cemaate maledilmesi mümkün hale geldi. Bu da cemaate büyük bir zarar. O yüzden şu andaki olay hükümete karşı ama cemaate de karşı. Cemaatin içinde birileri yapmış olsa bile cemaate zarar veriyor.
Bu kavgada siyaset daha az zarar görür
Ortada siyasi krize yol açacak bir kavga olduğu çok açık. Sizce bu kavgayı Cemaat mi kazanır AK Parti mi?
Siyaset daima daha az zarar görür. Çünkü siyaset değişen koşulları bir şekilde direksiyonunu tutma maharetidir. O koşullar sürekli değişir. Sürekli yeni siyasetçiler üretilir. Yeni siyasetçiler o koşulları taşımaya çalışır. Cemaatler ise bu gündemi aşan bir varoluş üzerine oturur. Yine kaçınılmaz olarak bir ahlaki zemin üzerine oturur. Bu ahlaki zemini elinizden kaçırırsanız kolay kolay yeniden restore etme şansınız olmaz.
Kavganın kendisi de zaten her aktörü bir noktadan sonra ahlaki zeminden uzaklaştırır. Çünkü herkesi kontrol edemezsiniz. Cemaat de bugün kendi içinde herkesi kontrol edemiyor bence. O zaman da cemaat adına davranan, aslında hiç öyle bir sorumluluğu, yetkisi, yeteneği olmamasına rağmen, öyle davranan insanlar var. Sonra onların davranışları gelip cemaate yapışıyor.
Siyaset-vesayet kavgası yaşıyoruz. Bu kavganın aktörlerinden biri de Gülen Grubu. Siz bu kavgada bir sulh ihtimali görüyor musunuz?
AK Parti ve Tayyip Erdoğan, "bu kavga herhangi bir ara yolla çözülemez, bu kavgada sonuna kadar gitmek gerekir" gibi bir karar almışsa, bunu yürütmek üzere bir eylem planı yaparsa, o zaman cemaat de kendini savunmak için elinden ne gelirse yapar hale gelecektir. Onun da ne olacağını bilmiyoruz. Ama bir konuşma ve diyalog şartlarının giderek ortadan kalktığı bir zeminine doğru gittiğimizi biliyoruz. Bunun tamir edilmesi denenmesi gereken bir yoldur, cemaat açısından baktığımız zaman…
Twitter, Youtube sınırlaması seçmeni etkilemez
Seçimlere kısa bir süre kala Twitter ve Youtube yasağı ile karşı karşıya kaldık. Bir iki gün içinde açılacağı yönünde bilgiler de geliyor. Sizce bu yasaklar seçmen tercihini değiştirir mi?
Etkilemeyeceği çok ortada. Seçmen niçin oldu diye bakıyor. O kadar siyasallaşmış bir seçmen var ki şu an ortada. Kararsızların hiç olmadığı bir seçim dönemi yaşıyoruz. Bu yüzden seçmen davranışını etkileyecek bir tarafı yok. Öte yandan sosyal medyada alınan önlemlerin gerekçesi de mantıklı bir gerekçe. Bunun Avrupa'da da örneklerini biliyoruz. Bu Avrupa'da anlatılamayacak bir şey değildi. Hükümet istese çok kolay bunu Avrupa'ya izah edebilirdi.
Oyumu AKP'ye vereceğim
Yazarlar arasında moda oldu. Bazı yazarlar seçimlere kısa bir süre kala bu tercihlerini kamuoyu ile paylaşıyor. Siz oyunuzu hangi partiye vereceksiniz?
Ben oyumu AK Parti'ye vereceğim. O zaman da söyledim. Başbakan'ın üslubunu çok beğendim için falan değil. Türkiye'de sosyolojik bir olay oluyor. Bir tür halkın merkeze doğru gelerek Türkiye'yi demokratikleşmesine katkıda bulunduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu Türkiye tarihinde ilk kez oluyor. Türkiye eğer bir gün demokrasi olacaksa muhafazakar kesim üzerinden olacak. Muhafazakar kesim ne kadar demokrat olabilirse o kadar olacak. Bunun taşıyıcısı olan AK Parti bunu kendi içinde ne kadar taşıyabilirse, Türkiye o kadar başarılı olacak. Dolayısıyla benim oyum, tarihsel olarak Türkiye'nin şu anki dönüşümüne ve şöyle ya da böyle o dönüşümün AK Parti tarafından taşınıyor olmasına.
AK Parti'ye ilk kez mi oy vereceksiniz?
94'teki yerel seçimlerden beri ben Refah Partisi ve AK Parti'ye oy veriyorum. Dolayısıyla 20 yıldır bu çizgiye oy veriyorum. Her seferinde de bu mantıkla oy verdim. Benim şu anki konjonktür benim kararımı değiştirecek bir şey değil.
Başbakan'dan balkon konuşması beklemiyorum
Herkes Başbakan'dan gerilimi düşürecek bir balkon konuşması bekliyor. Sizin böyle bir beklentiniz var mı?
Balkon konuşması beklemiyorum. Balkon konuşması "Ben ne yaparsam yapayım, sen çıkacaksın benim istediğim gibi Başbakan olacaksın" dayatmasıdır. Başbakan'ın balkon konuşması yapmasının asgari koşullarından biri de karşı tarafın ne yaptığıdır. Karşı taraf şu anda doğru davranmış değil. Bence AK Parti bir balkon konuşması yapmayacak ama balkon eylemi yapacak. Yani seçimlerden sonra özellikle Kürt meselesi bağlamında atılacak adımlar, bir konuşmaya ihtiyaç duymayacak şekilde Türkiye'nin nasıl yeniden bir Cumhuriyet inşasında olduğunu tüm dünyaya söyleyecek. Bunu görmezlikten gelmek de çok mümkün olmayacak.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız...