Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, TL’deki temel sorunun iletişim eksikliği ile ilgili olduğunu belirterek, yatırımların yapılabilmesi için düşük faiz için yola çıkıldığını ama varılan noktada hem faizin hem de kurun yükseldiğini söyledi.
Para Analiz'de yer alan habere göre, TÜSİAD&Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu “Türkiye Ekonomisi 2017” konulu konferansta yaptığı konuşmada Yılmaz, “Şu anda TL’nin sorunu iletişim sorunudur ve de yönetseldir” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortada bir olay varsa, özellikle finans aleminde bunu öyle bir dil ile öyle bir seçilmiş kelimelerle söylememiz lazım ki olanı örtbas etmememiz lazım. Mümkün olduğu kadar doğru bilgiyi kamuoyu ile paylaşmamız gerekir ki alacağımız önlemler etkisini göstersin…. Enflasyonda şunun için başarılı olamadık, olamıyoruz. Aldığımız kararların sonucunu görecek kadar sabrımız yok. Aldığımız kararları çok erken, sonucu görmeden değiştiriyoruz. Yatırımların yapılabilmesi için düşük faiz için yola çıkıyoruz ama vardığımız noktada hem faizimiz yüksek oluyor hem de kurumuz yüksek oluyor. TL’nin temel sorunun iletişim olduğunu düşünüyorum.”
Alınan kararların etkisini görmen için beklenmiyor
Günübirlik karar alınsın şeklindeki havanın yanlış olduğunu ve TCMB kararlarının minimum 3-9 ay arasında etkisini gösterdiğini vurgulayan Yılmaz, “Alınan kararlar şimdiye kadar devam ettirilseydi enflasyon da aşağıdaydı, faiz de” diye konuştu.
Piyasaların enflasyonda beklenen yükseliş ve TL’deki değer kaybını sınırlamak adına TCMB’nin faiz artırımı beklerken banka bu hafta yılın ilk Para Politikası Kurulu toplantısında faiz koridorunun alt bandı ve politika faizini sabit tuttu, üst bant ve geç likidite faizlerinde artırıma gitti. TCMB piyasaları günlük olarak likidite adımları ile oluşturacağı faiz politikasına yönlendirirken faiz koridoru ve daha önce politika aracı olarak kullanılmamış bazı cezai nihai kredi merci faiz oranlarını da içeren bu politika bileşimi piyasalarda soru işaretleriyle karşılanıyor.
“Enflasyonu kontrol altına alamadığımız için bu bant sistemi popüler hale geldi” diyen Yılmaz, “Enflasyonu kontrol edemediğimiz için, TL maliyeti de yüksek olduğu için biz böyle dolambaçlı yollara girdik. Bu dolambaçlı yollar sonucunda da iletişim karmaşık hale geldi. Bu iletişim sorunu halledilemediği için de bugün bu durumu yaşıyoruz” dedi. “Öncelikle piyasa oyuncuları ile iletişim kuramadık” diyen Yılmaz, piyasaların geç de olsa TCMB’nin politikalarını kavradığını belirterek, siyasi cephenin ise bunu bir türlü anlayamadığını ya da çok geç anladığını söyledi. Yılmaz şöyle devam etti: “Merkez Bankası kendi dokümanlarında politika faizinin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu söylemesine ve bunun da sıkılaştırıcı yönde örneği olduğunu söylemesine rağmen, ortalama fonlama maliyetinin yüzde 11’lere çıktığı dönemde ilgili bir bakan çıktı ve ‘TCMB goygoya gelmedi, faizi artırmadı’ dedi. Faiz 7.5’ta duruyor ama piyasanın muhatap olduğu faiz yüzde 11. Bu maalesef anlaşılamadı. Anlaşılamadığı için de Merkes Bankası’nın faizleri artırmayacağı bir inanç da ortaya çıktı. Şimdi biz bu inancın sonucunu yaşıyoruz. Ve Merkez Bankası da bir türlü bu faizi artıramıyor.”
"Koridor sistemi kurumsallaştı"
Yılmaz piyasanın alışılagelmiş para politikaları dışında gösterilen faiz koridoru sistemini “Günübirlik ortaya çıkabilecek kriz ortamında etkilere yanıt verebilmek için ortaya konuldu” sözleriyle yorumlarken, bunun zaman içinde kurumsallaştığını söyledi. Bu kurumsallaşmanın sonunda iletişimin bozulduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Artık kendi basmadığımız yabancı para üzerinden ve kendimizin çok fazla üretmediğimiz altın üzerinden para politikası yürütür hale geldik. Yapılması gereken şey … para politikasının enflasyon düşünülerek Türk Lirasının maliyeti üzerinden, yabancının parası üzerinden değil Türk Lirası ile para politikasının yürütülmesinin yollarını aramamız lazım” diye konuştu.
Yüzde 11 faiz az buz değil ama...
Düşük faiz için kısa dönemde yüksek faize razı olmak gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Düşük faizin olabilmesi için kısa vadede yüksek faize razı olacaksın ki enflasyonu kontrol altına alacaksın. Ama maalesef bu toplumda henüz kabul görmüş bir şey değil. Twitter’da aklı başında bildiğiniz insanlar bugün itibarıyla faiz 200 baz üzerinde ama kurlar 50 kuruş daha yukarıda, dolayısıyla yüksek faiz bir işe yaramamış diyor. Dışarıdan bakınca doğru, ama yanlış. Çünkü o faiz doğru yerde artırılmadı ve iletişimi kurulmadı” dedi ve ekledi: “Bugün itibarıyla Merkez Bankası’nın yüzde 11 faizi az buz bir faiz değil, önemli bir sıkılaştırma. Ama bunun doğru zamanda doğru iletişimle doğru faiz oranı ile yapılması lazım… Değiştirmedim faizi dersen, işte piyasa bunu satın almıyor. Dolayısıyla yüzde 11 faiz bunu önleyemiyor. Belki yüzde 9-10 da bunu önleyebilirdi ama doğru yerde doğru iletişimle yapmak şartıyla.” Bu iletişimin sadece TCMB aracılığıyla yapılamayacağına da dikkat çeken Yılmaz, “Bu iletişim de sadece TCMB’nin yapacağı söylem değil, ekonomi yönetiminin bunu güçlü bir koordinasyonla tek elden yapması lazım. Şu anda koordinasyon bozuk, orkestra bugün aynı nota ile çalmıyor. Böyle devam ederse bir süre daha yüksek enflasyonla yaşamak zorunda kalacağız” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Cemil Ertem, TCMB’nin politika faizini tutarak “Ben piyasalara güveniyorum, yakın gelecekte bir finansal kriz görmüyorum” mesajı verdiğini, kendisinin de bunu doğru bulduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise her fırsatta yüksek faize karşı olduğunu belirtirken söylemler ve TCMB’nin para politikası bileşimi nedeniyle TL’deki değer kaybı da hızlanıyor.
Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bugüne dolar karşısında yaklaşık yüzde 25 değer kaybeden TL yıl başından bu yana ise yüzde 8 civarı kayıpla gelişmekte olan ülke para birimleri arasında en çok değer kaybeden para birimi konumunda. Kuru baskılayan lokal unsurlar arasında TCMB’nin siyasi endişelerle TL’nin sert değer kayıplarına karşın faiz adımlarını yeterince kullanmaktan çekinebileceği endişesi, faiz adımlarının kullanılması halinde siyasilerle yaşanabilecek gerilim ihtimali, Türkiye’ye tek yatırım yapılabilir notu veren Fitch’in bugünkü değerlendirmesi ile siyasi ve jeopolitik gelişmeler öne çıkıyor. TCMB’nin büyümeye en büyük katkısının fiyat istikrarı ile sağlanabileceğini de hatırlatan Yılmaz, “Reel faizin yüzde 8-9-10 olduğu dönemde de insanlar Türkiye’ye yatırım yaptı. Bugün volatilite ortadan kalksa, kur bu yüksek seviyede kalsa, insanlar yine yatırım yaparlar. Şu anda kurun yüksek olması sorun ama asıl sorun volatilitenin çok yüksek olması. Yarın ne olacağını bilmiyorsun. Bunu da bozan siyasetçilerin bu işe yaklaşımı” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasetçi hesap veriyor, bu nedenle de konuşmak zorunda, konuşmalı ama bunu yaparken ilgili birimlerle oturur, konuşurlar. İletişim tek elden yapılırsa bu topluma daha fazla fayda sağlar. Şu anda bir koordinasyonsuzluk var. (Başbakan Yardımcısı) Sayın Mehmet Şimşek bir notadan çalıyor, öbür taraf bir başka notadan çalıyor.”
Yılmaz TCMB’nin her daim kredibilitesinin yüksek olması gerektiğini de belirterek “‘Merkez Bankası dedi mi yapar’ dedirtebilmek lazım” ifadelerini kullandı. Enflasyon hedefinin tutmadığı dönemde kredibilite kazanılamayacağına da dikkat çeken Yılmaz şöyle devam etti: “Son dönemde hem (enflasyon) hedefi tutturamıyoruz hem öte taraftan da yapılan doğru işler var ama o doğru işlerin doğruluğuna şüphe yaratacak söylemler gelişmeye başlandı. Bundan bir an önce vazgeçilmesi lazım. Eğer bu yapılmazsa bu karmaşa bu şekilde devam eder.” Yılmaz bir soru üzerine ise, 2017’de büyümenin bankaların vereceği kredilerden geleceğini söyledi. Yılmaz, “İçeride büyümeyi belirleyecek olan kredi genişlemesi. Merkez Bankası özellikle reel sektöre verilen kredilerde çok fazla titiz değil, genişlemesi tarafında. Ama tüketici tarafında biraz daha dikkatli. 2017’de belirleyici olacak şey kredi büyümesi. Kredi büyümesini belirleyecek olan da yabancı sermaye girişi. Onun için 2017 ‘nin 2016dan çak fazla değişiklik görüleceğini düşünmüyorum” diye konuştu.