Bir dönem “Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz” sözleriyle gündeme gelen eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven, 17-25 Aralık operasyonu sonrası emniyetteki tasfiyelere ilişkin olarak, "Polisleri geçmişte kahraman ilan edenler, şimdi ihanetle suçluyor. Organize suç şebekelerine ‘Bu polislerden şikayetçi ol, dava açalım’ teklifi götürülüyor. En azılı suç örgütünün liderine polisten kurtulmak için imkan verilse, bu kadarını yapamazdı" dedi.
17-25 Aralık sonrası görevden alınan Güven, yaşanan süreci ‘akılalmaz’ diye niteledi. Polisin, meslektaşlarına karşı organize suç şebekeleriyle işbirliği yaptığını belirterek, “Bazı işadamları ve gözaltına aldığımız kişiler ‘Bizden rüşvet aldığınıza dair şikayetçi olmamızı istediler’ dedi. Bu polislik değil, devlet terbiyesiyle de bağdaşmaz” ifadesini kullandı. Ancak sürecin çok uzun sürmeyeceğini, bu kadar kurumsal dejenerasyonu devlet geleneğinin kaldırmayacağını söyledi. Teşkilattaki uzmanlaşmanın darmadağın edilmesinin güvenlik zafiyeti oluşturduğunu vurguladı.
Zaman'dan Doğan Ertuğrul'un sorularını yanıtlayan (4 Mayıs 2015) Recep Güven'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Sicili parlak 1776 emniyet müdürü neden tasfiye edildi?
Türkiye onu “Dağda ölen terörist için ağlamayan insan değildir. Ama teröristi enterne edemiyorsanız da devlet değilsiniz.” sözleriyle tanıdı. Çok tartışılan bu söz ulusalcı gruplar dışında kamuoyundan büyük destek gördü. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Yakından tanırım, çok başarılı bir emniyet müdürüdür.” diyerek kendisine sahip çıktı. İstihbarat daire başkan yardımcılığı da yapan 800 ödüllü Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Recep Güven, 1.776 emniyet müdürüyle birlikte resmi hiçbir suçu yokken casusluk ve ihanet gibi ithamlarla emekli edildi. Güven ile tasfiyenin ne anlama geldiğini konuştuk.
Hükümet darbe dönemlerini hatırlatan bir kararla 1.776 emniyet müdürünü birden emekli etti. Bu karar neden alındı? Neden emekli edildiniz?
Yaşananlar aklın alacağı bir süreç değil. Devletin normal işleyişinin çok dışında… Bir tasfiye sürecinden bir operasyondan bahsediliyor. Normal emeklilik işlemi gibi gösteriliyor ama açıkça devletin içindeki bir yapılanma, ajanlık, ihanet filan deniyor. Geçmişte sizi kahraman ilan eden insanlar, şimdi ihanetle suçluyor. Şimdi işadamı olan bir asker büyüğümüz şöyle derdi: ‘Yapmamız gerekenin yüzde birini, yapabileceğimizin onda birini yaptık, kahraman dediler.’ Yapmadıklarımızla ölçseler belki dayak yememiz gerekir. Ama yaptıklarımızla ölçtüler ve kahraman ilan edildik. Benim 800’den fazla ödülüm var. Sicilim yüzdür. Devletin mekanizması dışında hiçbir mekanizmaya devletin işleyişini anlatmadım. Çünkü ben polis kolejinden itibaren devlet terbiyesi ile büyüdüm.
Bu kadar emniyet müdürünün tasfiyesi teşkilata zarar vermez mi?
Yaşananlarla ilgili iç sesimi size aktarayım. En azılı bir organize suç şebekesinin lideri, polisten kurtulmanın yolu olarak bu kadarını yapamazdı. Çok insandan duydum, ‘bu insanlardan şikâyetçi ol dava açalım’ diye teklif yapıyorlar. Mesela ‘Bizden rüşvet aldığınıza dair sizden şikâyetçi olmamızı istediler’ diyenler oldu. İşadamları var, daha önce gözaltına aldığınız insanlar var. Polisin organize suç şebekeleriyle, illegal işlerle uğraşan insanlarla, üstelik başka polislere karşı, işbirliği yaptığı bir süreç yaşanıyor. Bu polislik değil. Bu devlet terbiyesiyle de bağdaşmaz. Bir organize suç örgütüne, ‘polisten kurtulmak için her şeyi yapabilirsiniz, ne yapardınız’ deyin bu kadarını yapamazlardı.
Bu tasfiyeler siyasi iktidarın kamu görevlilerini biat ettirme projesi mi?
Çok ağır bir cümle ama öyle görünüyor. Niye öyle görünüyor? Polis kolejinde, Polis Akademisi’nde devlet terbiyesi öğretilir. Bu insanlar şunun bunun emrinde hareket etmez. Kanunları eğip bükmez. Şu anki arkadaşlar polis tasfiyelerinde kanunu eğip büküyor mu? Her şey orta yerde… Herkes her şeyi görüyor… 260 bin tayin yaşanmış. Bu teşkilat kurulduğu günden bu yana, 1845’ten bu yana böyle bir şey görmedi. Kalp ameliyatı olan arkadaşın evine gece yarısı gidip emeklilik tebliğ ediyorlar. Bir telaş var. Ama bu süreç çok uzun sürmez. Bizim devlet geleneğimiz bunu kaldırmaz. Bu kadar kurumsal dejenerasyonu, kurumlarla oynanmasını devlet geleneğimiz kabul etmez.
Uzman polislerin görevlerinden alınması güvenlik zaafı yaratmaz mı?
Polislerin tasfiyesinin yarattığı güvenlik zafiyetini çok uzun sürmez ve görürüz. Zaten kısmen görüyoruz. Devleti sonradan tanımış insanların, ‘devlet idare ediyoruz’ diyerek kurumları çarçur etmeleri sıkıntısı yaşıyoruz. Bu teşkilat boşuna branşlaşmaya gitmedi ama hepsini darmadağın ettiler. Kriminalciden sokak polisi, karakolcudan terörcü olmaz. Bu hem hafızayı imha hem de birikimi hebadır. Suriye’de sokaklarda savaşmış şimdi İstanbul’da mafyaya dönüşmüş insanlarla kim mücadele edecek? Onların adam kaldırdığından bahsediliyor. Ortam suç işlemek için çok uygun ve uzman polisler tasfiye ediliyor.
Tasfiyelerin arkasında güvenlik kurumları arası çatışmanın etkisi olabilir mi?
Devlet kurumları arasında rekabet olur ama çatışma olmaz. Devlet bir mekanizmadır ona çomak sokarsanız sizin çomağınız kırılır. İstihbarat ve devlet akarsu gibidir, pis tutmaz. Bir gün gelir kenara atar. Bu süreç de öyle olacak.
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları olmasa bu tasfiyeler gelir miydi?
Gelmezdi. Aslında şöyle, gelebilirdi ama bu kadar çabuk olmazdı. Kısmen yine yapılırdı. Mesela adam karşılıksız çekten dolayı yurtdışına çıkarılmıyor… Çıkaran polis şah… Kural böyle diyen polis kötü polis... Şimdi ben kötü polisim.
Oysa siz iktidarın çok güvendiği bir emniyet müdürüydünüz. Başbakan Erdoğan’la sık sık görüşüyordunuz. Hatta kendi makam aracını size göndermişti…
Evet, emniyet istihbarat dairesinde operasyonlar şefiyken, başkanlığa da vekalet ettim. O dönemde sayın başbakanla çok sık görüşürdük. Kendilerine bölge ile ilgili projelerimi anlattım. Siirt’e emniyet müdürü olarak gönüllü gittim. Orada çok sayıda insan odaklı proje başlattık. Bu dönemde Sayın Arınç çok destek oldu. Dar gelirli ailelerin çocuklarının okutulması için bir dershane yaptık. 2011’de 800 çocuğu okuttuk. Diyarbakır’da görev yaparken sarf ettiğim ‘dağda ölen teröriste de ağlamıyorsanız insan değilsiniz’ açıklamasına Sayın Arınç destek verdi.
Başbakan siyaseten doğru bulmamıştı…
Doğrudur, tam ifadeyle öyle oldu. 8 Aralık 2012’de başbakanla görüştüm. Bazı projelerimi arz ettim. “Çok güzel, bunlar bizim için müjdedir. Zaten sana güvenmesem Siirt’ten Diyarbakır’a vermezdim.” dedi. Görevimin başına döndüm. İlk iş olarak 2013’te narkotik operasyonlarına başladık. Çünkü uyuşturucu çok ciddi sorundu. Türkiye’de üretilen esrarın tamamını bizim çocuklarımız kullanıyor. Aklı bunalmış insanlardan her şeyi bekleyebilirsiniz. 100 ton uyuşturucu yakalandı. Diyarbakır merkezde 85 torbacının 55’ini aldık. Bu çok ciddi bir iştir. Bizim için sokaktaki satıcı önemliydi.
Çözüm süreci nedeniyle operasyon yapmayın talebi ya da baskısı geldi mi?
Evet, çözüm süreci nedeniyle kırsala çok sık gidip gelmemiz ciddi sıkıntı oldu. Valilik kanalıyla bize ‘Ya teröristlerle karşılaşırsanız ve çatışma çıkarsa? Bu çözüm sürecine zarar verir.’ denildi. Ben de sürece zarar vermeyeceğini aksine halkın ciddi destek verdiğini anlattım. Ama birilerinin rahatsız olduğu belliydi.
İktidara yakın gazetelerde aleyhinize haberler çıkmaya başladı…
17-25 Aralık operasyonlarından önce bir gazetede ‘Emniyetin dinleme cihazları Diyarbakır’da bulundu’ diye bir haber çıktı. Valiye durumu anlattım. Cihazın ben gelmeden önce Diyarbakır’a gönderildiğini, dinleme cihazı da olmadığını, bazı örgüt mensuplarının telefonlarının yerini gösteren bir cihaz olduğunu anlattım. ‘Nedir peki?’ dedi. Sanıyorum benim burada görevim bitti. Bu geliş böyle, dedim. 17-25 Aralık operasyonlarının ardından da 8 Ocak’ta görevden alındım.
Hazırlığını yaptığımız operasyonu Kandil’den duyduk
Neden görevden alındığınızı öğrenebildiniz mi?
O dönemde HDP’li vekil ve siyasetçilerden büyük bir KCK operasyonu hazırlığı yaptığım gerekçesiyle bunu önlemek için görevden alındığımı duydum.
Bu bilgi HDP’lilere nasıl gidiyor? İktidar müzakere mi etti sizce?
Bilmiyorum. Emniyet müdürü yeni bir KCK operasyonu hazırlığı yüzünden alındı, diyorlardı. Çok yakın tanıdığım bazı AKP’li vekillere ise ‘17 Aralık gibi bir operasyonla sizi gözaltına alacaktı, bu yüzden görevden aldık’ denildiğini öğrendim. Tarımla ilgili bu operasyon hazırlığı vardı. Zaten hazır bulmuştuk.
Gerçekten yeni bir KCK operasyonu hazırlığınız var mıydı?
Evet. Ben bu operasyonu sayın başbakana da arz ettim. Yapılıp yapılamayacağını bile anlattım. Devletin elinin güçlenmesi gerekiyorsa bu operasyon yapılabilir. Yok, gerekmiyorsa benim işim olmadığını, talimatı gelmeden bu operasyonun yapılamayacağını, yapılırsa artık son nokta olduğunu aktardım. Daha sonra bu operasyon hazırlığını Kandil’den duyduk. Telsiz ve yardımcı istihbarat elemanı vasıtasıyla kriptolu olarak ‘Çenenizi tutamıyorsunuz, Diyarbakır Emniyeti hakkımızda çok şey biliyor’ denildiği bilgisine ulaştık. Devlet kendi unsurlarını pazarlık için kullanabilir. Biz bizim karşılığımızda neyin alındığına bakarız.
Siz başbakana operasyona onay almak için mi gitmiştiniz?
Onay almak için gitmedim, arz etmek için gittim. ‘Bu operasyon sizin emriniz olmadan yapılabilecek bir operasyon değildir çünkü insanların isyanını tetikler.’ dedim. Operasyon mantığı iyi anlaşılmalı. Bazen biz operasyon yapmayız. Çünkü yapılmaması yapılmasından daha iyi olabilir. Devlete daha çok kazandırabilir. Bizim görevimiz devletin yürüttüğü süreçlerin zeminini sağlamlaştırmaktır.
Siz KCK mı yoksa yolsuzluk operasyonu nedeniyle mi görevden alındınız?
Ben KCK operasyonu hazırlığından 13 ay sonra alındım. Alınma nedenimin sadece KCK olmadığı açık. Diğer operasyon bize adliyeden gelmiş bir operasyondu. Yani başlatılmıştı. Bir yerde büyük bir araziye el konulması arazinin yakınlara verilmesi ile alakalı bir sıkıntı vardı. Şimdi durdurulmuş olabilir.