Gündem
BBC Türkçe

Eski ABD Büyükelçisi Jeffrey: Erdoğan, Trump'ı ikna edebilir

BBC Türkçe'ye konuşan ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD'nin yeni başkanı seçilen Donald Trump'ı, IŞİD'le mücadele konusunda taktik değiştirmeye ikna edebileceğini söyledi. Jeffrey'ye göre Trump yönetimi, Gülen'in iadesi konusu

11 Kasım 2016 16:13

ABD'nin eski Ankara ve Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey, ülkesinin 45. başkanı seçilen Cumhuriyetçi Donald Trump'ın yönetiminde Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceğini BBC Türkçe'ye değerlendirdi.

Hem George W. Bush, hem Barack Obama döneminde Ankara'da görev yapan ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Vekilliği de dahil Washington'da üst düzey görevlerde bulunan Jeffrey'e göre Trump yönetiminde ABD'nin Türkiye politikasında etkili olabilecek üç unsur var: İran, Irak Şam İslam Devleti ile (IŞİD) mücadele ve Rusya ile ilişkiler.

Jeffrey, Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açısından olumlu bir gelişme olduğunu söyledi.

Eski büyükelçiye göre, Erdoğan'ın Obama'ya kıyasla daha fazla kişisel uyum sağlayacağı Trump'ı, IŞİD'le mücadelede taktik değiştirmeye ikna edebilir.

Türkiye, Donald Trump'tan ne bekliyor?Trump, Türkiye'yle ilgili hangi politikaları savunuyor?Donald Trump kimdir?

Halen düşünce kuruluşu Washington Institute'ta Türkiye ve Ortadoğu uzmanı olarak görev yapan Jeffrey, Trump'ın, 1999'dan beri Pennsylvania'da yaşayan ve Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olmakla suçlaıdğı Fethullah Gülen'in iadesi konusunda, Erdoğan'ın argümanlarını dinlemeye daha istekli olabileceğini de vurguladı.

Trump'ın seçim zaferinin ardından BBC Türkçe'nin görüştüğü Jeffrey'nin sorularımıza yanıtları şöyle:

İlk olarak şunu söyleyeyim, bunun yanıtını kimse bilmiyor. Trump'ın fikirleri net değil. Bu, kimleri danışman olarak seçeceğine ve o danışmanları dinleyip dinlemeyeceğine bağlı. İkincisi, Trump, ABD'nin uluslararası güvenlik sistemindeki merkezi rolünü, küresel güç şeklindeki geleneksel rolünü devam ettirdiği ölçüde, Türkiye'yle geçmişte olduğu gibi gelecekte de çok derin ve kapsamlı ilişkilerimiz olacak. Üçüncü olarak Trump, insan hakları gündemi konusuna şimdiki yönetimden ve özellikle Avrupalılardan çok daha az yoğunlaşacaktır. O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından bakıldığında, bu, olumlu bir şey. Türkiye'deki muhalefetin çoğunluğunun bakış açısından bakıldığında ise olumlu bir şey değil. Dördüncüsü, Trump'ın Ortadoğu'daki önceliği IŞİD'le savaşmak ve İran'la yapılan nükleer anlaşmayı ortadan kaldırmak.

Bence IŞİD'le mücadele, hem Trump hem de ABD'lilerin birçoğu için önemli bir hedef. Ama bu, Orta Doğu'daki düşmanlarımıza karşı sertleşmenin kısa yolu. Musul operasyonunun devam edeceğini varsayarsak, Trump'ın başkanlık görevini devraldığında karşısında bulacağı şey, çok iyi biçimde çevrelenmiş ve Rakka dışında yenilgiye uğratılmış bir IŞİD.

İran'la ilgili bulacağı şey ise Orta Doğu'daki sorunları, tehditleri ve zorlukları, şu haliyle görevini iyi yapmakta olan nükleer anlaşmadan çok daha fazla olan bir ülke. O anlaşmayı bir başkasıyla değiştirmek ya da yeniden müzakere etmek kolay bir şey değil, o nedenle onu yeniden müzakereye açmada zorluk çekecek. Ama anlaşmayı ortadan kaldırmak, kısa yoldan İran'a karşı daha sert bir tutum takınmak olur. Bu, Türkiye de dahil tüm bölgede memnuiyetle karşılanır, zira bunun (Suriye Devlet Başkanı Başar) Esad rejimi, Rusya ve benzeri aktörler açısından sonuçları olur. Trump'ın Rusya ile ilişkileriyle ilgili olarak ise, bunun Türkiye açısından nasıl gelişeceğini görmemiz lazım. Dolayısıyla bunlar, yani İran, IŞİD ve Rusya üç önemli unsur.

Erdoğan ile Trump arasında, Obama ile olduğundan daha iyi bir kimya (kişisel uyum) olacak. Her ikisi de bende iş görmeye meyilli oldukları izlenimi bıraktı. Yani her ikisi de iş bitirmek, anlaşmalara varmak istiyor. Ve bu önemli bir husus. Bence Erdoğan'la anlaşmalar yapabilirsiniz, bunu biliyorum. Ama bir nevi yapmanız gereken şey, o anlaşmaları soyut değerlere bağlı kılmaya çalışmak. Dolayısıyla evet, o kişisel uyum konusu olumlu bir gelişme.

IŞİD'le savaşa öncelik vermek, Başkan Obama'nın pozisyonu. Ve inanın bana, bu oldukça dikkatli biçimde düşünülmüş, çokça ileri-geri gidip gelmiş ve şu anda sağlam biçimde yerine oturmuş bir pozisyon ve Türkiye ile ABD arasında pek çok gerginliğe neden oluyor. Ama Trump için o kadar derin biçimde düşünülen bir şey değil. Trump'a gidip, "Bakın, şu anda IŞİD esasen kontrol altında. Ama Orta Doğu'daki temel sorunlar devam ettiği sürece, ABD'ye ve dost ve müttefiklerimize yönelik yeni tehditler, yeni IŞİD'ler olacak. Buna, Sünni İslamcı aşırılar ve bu terörün pek çoğunu yaratan İran'ın Sünni Arap bölgelerine yaptığı provokasyon da dahil" derseniz, bu argümanı Trump'a kabul ettirebilirseniz, o zaman da o tehdide karşı bir müttefikiniz olur.

Doğrusunu isterseniz bunu yapmak, Erdoğan gibi bir kişiye düşen bir iş. Trump, taktik açıdan değişik bir tavır takınmaya ikna edilebilir. Stratejik pozisyonu, Orta Doğu'daki terörün bizlere genel bir tehdit teşkil ettiği şeklinde. Ama İran bize yönelik bir tehdit, IŞİD ve İslamcı terör bize yönelik bir tehdit ve ABD'nin bu konuda daha güçlü olması gerekiyor. Bu strateji değişmeyecek. Ama Trump ikna edilirse ve karşılığında iyi bir anlaşma elde ederse, bu stratejinin detayları değişebilir.

Eminim getirir. Bu her zaman Amerika'nın çıkarına olan bir şey ve bunu bir derece Iraklı Kürtlerle yapmayı başardık. Olmaması için bir neden yok. Daha doğrusu sanırım bunun nedeni, Türkiye'nin iç politikası. Türk ordusu ve PYD (Demokratik Birlik Partisi), hiçbir ateş açmadan oldukça uzun bir sınırı paylaşıyor. Dolayısıyla bir anlaşmaya varabilirsiniz, ama önce o anlaşmayı yapmak zorundasınız. Ve bu, örneğin Rakka olabilir.

Rakka bu yönetim sırasında alınmayabilir. Dolayısıyla Türklerin rol oynayacağı bir anlaşma yapmaya çalışırsanız, ki bizim bu rolü onlara söz verdiğimiz söyleniyor, ama ne kadar samimi olunduğunu bilmiyorum. Sanırım Trump daha samimi olur. Bence bu yönetim ve içindeki bazı askerler, PYD'ye fazla bel bağlamış durumdalar.

Sanırım bu konu, yeni yönetimde daha fazla değerlendirmeye açık olur.

Bu ilginç bir soru. Bakın, tıpkı ABD'de herkesin anlamak zorunda olduğu gibi Türkiye'de de herkes, darbe girişiminin arkasında Gülencilerin bulunduğunu anlamak zorunda. Bu, ABD'de herkesin anladığı bir durum değil. Türkiye'de de herkes, ABD'de hiçbir yönetimin birisini öyle basit biçimde iade edemeyeceğini anlamak zorunda. İkinci olarak, bir yönetimin böyle bir şeyi kendi çıkarı için bir baskı aracı olarak kullanması, oldukça ihtimal dışı. Konu bu şekilde kullanılamayacak kadar ciddi. Hukuki bir konuyla diplomatik politika yapmaya kalkarsak, başımız anayasal sistemimizle, kendi hukuk sistemimizle derde girer. Bu, temelde hukuki bir konu.

Trump'ın bu konuda Obama'dan farklı olabileceği yer açısından şunu söyleyebilirim: Obama yönetimi, Fethullah Gülen'e karşı herhangi biçimde harekete geçmek konusunda oldukça isteksiz, zira bunu şu argümana dayandırıyor: Eğer herhangi bir idari adım atarsak, bu, mahkemenin iade konusundaki kararını etki altında bırakabilir. Bunun doğru bir argüman olduğundan emin değilim.

Mahkemenin ne zaman karar vereceğini ya da bu kararın olumlu olup olmayacağını bilmiyorum. Dolayısıyla bence biraz risk alıp bu kişi üzerinde bazı kısıtlamalar getirmeliyiz. Ve bunu yapabiliriz de. Bence Trump, o noktada Erdoğan'ın tezlerini dinlemeye daha istekli olabilir. Ve bence bu iyi bir şey olur.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir