Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyum atanmasına karşı CHP’lilerin ilçede başlattığı Demokrasi Nöbeti sürüyor. Bugünkü nöbette konuşan CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, "Biz biliyoruz ki eğer bu ülkede adalet olsaydı bugün o belediye binasında kayyumun yanında bir masada oturan, Esenyurt'u bir şehir suçları müzesi haline getiren, rant merkezi haline getiren, hortum düzeni kuran o kişi cezaevinde olurdu, cezaevindeki Ahmet Hoca da belediye binasında olurdu. Ben bugün size soruyorum Ahmet Özer, Cumhuriyet Halk Partisi'nden başvuru yapmasaydı da AKP'den başvuru yapsaydı belediye başkanı seçilseydi bugün cezaevinde mi olurdu? Yoksa bu iktidarı ona devlet üstün madalyası mı verirdi?" dedi.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in 30 Ekim’de görevden alınarak yerine kayyum atanmasının ardından CHP’nin başlattığı Demokrasi Nöbeti sürüyor. Bugünkü nöbete CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal da katıldı. Nöbette konuşan CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, şunları söyledi:
"Ahmet Özer, CHP'den değil de AKP'den başvuru yapsaydı ve belediye başkanı seçilseydi bugün cezaevinde mi olurdu?"
"Cumhuriyet ne dediğimiz de Cumhuriyet iki başlıkla anlatılır. Birincisi adalettir yani eşitliktir ikincisi milli iradedir. Yani seçme ve seçilme hakkıdır. Biz bugün Esenyurt'ta gerçekleşen bu olayı Cumhuriyet Halk Partililer olarak şahsi almıyoruz. Bu bizatihi Cumhuriyet’e yapılan bir saldırıdır. Çünkü Cumhuriyet sayesindedir ki Van'ın bir köyünde doğup, büyüyen, okuyan akademisyen olan biri gelip Esenyurt'ta seçme seçilme hakkına dayanarak belediye başkanı olmuştur. İşte Cumhuriyet’ten hoşlanmayanlar, Cumhuriyet ile hesaplaşmak isteyenler bu iradeyi tanımamaktadır. İkincisi nedir? İkincisi adalettir. Adalet herkese eşit mesafede olması gerekir. Ben bugün size soruyorum Ahmet Özer, Cumhuriyet Halk Partisi'nden başvuru yapmasaydı da AKP'den başvuru yapsaydı belediye başkanı seçilseydi bugün cezaevinde mi olurdu? Yoksa bu iktidarı ona devlet üstün madalyası mı verirdi?
"Esenyurt'u rant merkezi haline getiren, hortum düzeni kuran o kişi cezaevinde olurdu, cezaevindeki Ahmet Hoca da belediye binasında olurdu"
Biz biliyoruz ki eğer bu ülkede adalet olsaydı bugün o belediye binasında kayyumun yanında oturan bir masada oturan Esenyurt'u bir şehir suçları müzesi haline getiren, rant merkezi haline getiren, hortum düzeni kuran o kişi cezaevinde olurdu, cezaevindeki Ahmet Hoca da belediye binasında olurdu. Sanmayın ki biz bu bunları görmüyoruz, bilmiyoruz. Elbette ki bununla hesaplaşacağız. Biz çok zor yollardan geçtik. Zaman zaman milletvekillerimiz, zaman zaman belediye başkanlarımız, il başkanlarımız tutuklandı. Zaman zaman gerçek anlamda gazetecilik yapanlar düşünürler, yazarlar tutuklandı. Ama biz vazgeçmedik. Büyük bir yolculuk içerisindeyiz. Bizim yolculuğumuz sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarı değil. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi, eşitliği, adaleti getirecek gerçek bir iktidarı kurana kadar yolumuzda yürümeye devam edeceğiz.
"Bizi yargıyla çok oyaladılar, geçmişte adı Ergenekon oldu, Balyoz oldu ama pes etmedik"
Karşımıza çıkan engelleri de bir bir aşacağız. Ben gündüz Ahmet Hoca'yı ziyaret ettim. Kendisi gayet moralli, azimli, kararlı. Emin olun değerli arkadaşlar bakın bizi yargı ile çok oyaladılar. Niye? Bu ülkedeki işsizlik, adaletsizlik, bebek ölümleri, haksızlıklar konuşulmasın diye oyaladılar. Biz biliyoruz ki bu düzende bu ülkedeki her dört çocuktan biri beslenemiyor. On milyon işsiz var. Bizi yargıyla çok oyaladılar. Geçmişte adı Ergenekon oldu, Balyoz oldu. Başka davalar oldu. Ama pes etmedik. Biz bu engeli de aşacağız. Önce Ahmet Hoca'yı çıkarıp sonra da o belediye binasında hak ettiği koltuğa oturtacağız. Bunun için sonuna kadar mücadele edeceğiz."
Orhan Sarıbal: Yaşamı boyunca, sarayda kalmak için bunu yapmaktadır
Ardahan'da bir muhtarın görevden alınıp yerine kayyum atanmasını anımsatan CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal da iktidarın kayyum politikasını eleştirdi. Sarıbal şunları söyledi:
"Zorba rejimler böyledir. Ahlaksızca ve utanmadan ülkenin bütün kaynaklarını yağmalarlar. Ormanını, suyunu, toprağını ve var olan bütün kazanımlarını kendileri mutlu ve saltanat içerisinde yaşarken yarattıkları ekonomik bunalımların tümünü halkın sırtına sararlar. Bu faşist düzenin, totaliter düzenin, baskıcı düzenin, temel dinamiğidir. Bugün saray iktidarının uyguladığı iş bir rejimdir. Bu rejimin adı kayyum rejimidir. Neden mi? Ardahan'da, Damal'da bir muhtar alınıp kayyum atanmadı mı? Yine bundan iki yıl önce Gaziantep'te koyun keçi birliğinin başına seçilen görevden alınıp kayyum atanmadı mı? Belediye başkanlarımıza, hatta kendi belediye başkanlarını görevden alıp kayyum atamadı mı? Demek ki bu sıradan bir şey değil. Bu bir rejim, bunun adı kayyum rejimi. Peki gerekçesi nedir? Gerekçe. Yaşamı boyunca, sarayda kalmak için bunu yapmaktadır.
"Halk pazarlardan kalanlarla akşam evlerine bir şeyler götürmenin peşindedir. Ama o sarayda manda yoğurdu, kestane balı krallar gibi yaşamaktadır"
Bütün zulmü halka dayatmaktadır. Kendisinin de bir eli yağda, bir eli balda. Halk pazarlardan kalanlarla akşam evlerine bir şeyler götürmenin peşindedir. Ama o sarayda manda yoğurdu, kestane balı, değil mi? Nerede bakarsanız bakın, krallar gibi yaşamaktadır. Dolayısıyla işin adını doğru koyacağız. İşin adı zorbadır ve düzendir. İşin adı faşizmdir, işin adı dayatmadır. O yüzden, bugün Esenyurt'ta yapılan kardeşliğe, barışa, dayanışmaya, siyasal darbedir. Çünkü bu bir hukuki dava değildir. Ahmet Başkanın görevden alınması bizzat saray merkezli bir siyasal darbedir. Kimdir Ahmet Başkan? Bilim insanıdır. Kimdir Ahmet Başkan toplumsal dayanışmanın, Esenyurt'un bütün barıştan yana, demokrasiden yana, özgürlükten yana olan halkların bir araya gelmesidir. Peki neden bunu yaptılar? Korktular arkadaşlar. Bilin korkuyorlar. Yan yana gelmemizden korkuyorlar. Omuz omuza yan yana gelmekten korkuyorlar.
"Bu ülkede kendilerinden başka hiç kimseye nefes alma imkanı tanımamaktadırlar"
Dün bu halkı Kürt, Türk diye ayıran Alevi, Sünni diye ayıran, laik, muhafazakar diye ayıran, zengin, fakir diye ayıran başörtülü, başörtüsüz diye ayıran o ceberut o faşist düzenin bütün oyunları tükendi de ondan. Şimdi onun yerine yeni bir süreci başlatmak istemektedirler. Bu ülkede kendilerinden başka hiç kimseye nefes alma imkanı tanımamaktadırlar. Biliniz, tanırız, farkındayız, not ediyoruz. Bütün bu faşizan tutumları tek tek, tek tek not ediyoruz. Açık ve net bir şekilde şunu yapmaktalar. Korkuyorlar dedim. Bu dünyada en çok kim kendini güvenlik içerisinde güvenlik elemanlarıyla koruyorsa en korkak odur. En korkak odur. Bunu bilin. Net bir şekilde.
"Her gün, her dakika sizin burada olmanız onları korku içerisinde boğuyor”
Eğer bu halkın, bu halkın Esenyurt'un gerçek yönetici iseler sırtına halkaya dayamışlarsa halktan destek alıyorlarsa o kayyumu buraya davet ediyoruz. Varsa yüreği, varsa cesareti, varsa bu ülkeye dair buyursun gelsin buraya. Halk burada, kayyum nerede? O yüzden bilin. Biz güçlüyüz, biz kararlıyız, biz çoğuz, biz kazanacağız. Onlar gidecek. Yeter ki biz dostluğumuzu, dayanışmamızı hiçbir şekilde kaybetmeyelim. Onlar kamu kaynaklarını kullanarak yargıyı da vesayet aracına dönüştürerek, vesayet aracını bütün olanaklarını kullanarak korku ve adeta yok etme imparatorluğu kurmak istemektedirler. O yüzden saraylarında korkuyorlar. Her gün, her dakika sizin burada olmanız onları korku içerisinde boğuyor. Bizler, devrimciler, solcular, yoldaşlar bir kez ölürüz. Onlar her gün ölürler" (ANKA)