Suriye'de Beşar Esed'in gitmesi durumunda iktidar kimin ele geçecek? Uzmanlar, Suriyeli Müslüman Kardeşler'in şansının yüksek olduğunu düşünüyor.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Başkanı Rami Abdülrahman, Esed yönetimini, silahlı Sünni grupların kendi saflarında çatışmalarına izin vererek ülkedeki iç savaşı tırmandırmakla suçluyor.
Suriye'deki dinî ve etnik kökenli çatışmaların tırmandığını düşünen birçok uzman, Beşar Esed iktidardan çekilse bile ülkede barışın sağlanabileceğine pek ihtimal vermiyor.
Avrupa Parlamentosu'nun Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili üyesi Elmar Brok, muhalifler arasındaki görüş ayrılıklarına dikkat çekerek şunları kaydediyor: “Muhalifler arasında birlik yok. O nedenle Esed olmadan da Suriye’de farklı grupların çatışmaya devam etmeleri ve iç savaşın sürmesi tehlikesi çok yüksek.”
Müslüman Kardeşler'in gücü
Peki, Esed rejimi devrilirse, ülkede kim söz sahibi olacak ve Suriye’nin geleceğine kim yön verecek?
Suriye Ulusal Konseyi, uluslararası arenada kendini ülkedeki devrimin öncüsü olarak gösteriyor. Ancak uzmanlar bu oluşumun farklı muhalif grupları bir şemsiye altında toplayamayacağını düşünüyor.
Suriye’de en büyük güç olarak görülen gruplardan biri de Müslüman Kardeşler. Suriyeli Müslüman Kardeşler, Suriye Ulusal Konseyi’nde etkin konumda. Bu grubun sözcülerinden Melhem El Droubi, temmuz ayı başlarında ekonomik ve politik planlar yapmaya başladıklarını ve Esed sonrası döneme hazır olduklarını belirtmişti.
El Kaide bağlantıları
Diğer yandan ne zaman Müslüman ülkelerden birinde silahlı çatışmalar yaşansa, akıllara hemen El Kaide veya El Kaide bağlantılı silahlı İslamcı gruplar geliyor. Suriye’de de kendilerini cihatta gören bazı gruplar göze çarpıyor. Bunu Suriye’den yurtdışına yansıyan videolardaki çeşitli aksesuar, bayraklarda ve internetteki reklamlarda görmek mümkün. Birçok Ortadoğu uzmanına göre Suriye’deki son intihar saldırılarında da El Kaide’nin parmağı bulunuyor.
Suriye Ulusal Konseyi üyesi Esad El Adci, El Cezire televizyon kanalına verdiği demecinde El Kaide’nin muhaliflerden oluşan Özgür Suriye Ordusu’nun bir parçası olduğu iddialarını geri çevirdi. El Adci, “Kendilerini cihatta gören bazı grupların bulunduğunu yalanlamayacağım. Ama ben bu grupları Özgür Suriye Ordusu’nun bir parçası olarak görmüyorum. Onlarda kendilerini öyle görmüyorlar ve farklı bir şekilde tanımlanmak istiyorlar” diye konuştu.
İran - Suriye ittifakı
Öte yandan, Beşar Esed rejiminin en sıkı müttefikleri arasında yer alan İran’dan da çatışmalara ilişkin bir açıklama geldi. İran Genel Kurmay Başkanı General Mesud Cezayiri, “Düşmanın Suriye'ye ilerlemesine izin vermeyeceklerini” kaydetti ama hâlihazırda doğrudan müdahale gereği de duymadıklarını söyledi. İran'da yayınlanan Şark gazetesinde yer alan haberde Cezayiri, “Özel durumlarda bölgedeki (İsrail karşıtı) direnişi ve dostlarımızı nasıl korumamız gerektiğini düşünüyoruz. Gelecekteki durumu ve şartları görmek için beklememiz gerekli” diye konuştu.
Suriye’de Esed rejimine yakınlığı ile bilinen El Vatan gazetesinin pazartesi günkü baskısında da İran’ın Türkiye’yi Suriye’ye topraklarına karşı askerî bir saldırı konusunda uyardığı ifadelerine yer verildi. Haberde İran’ın böyle bir durumda müttefiklerini korumak için en sert şekilde tepki vereceği kaydedildi.
Mültecilerin durumu
Suriye’den kaçan mültecilerin durumu ile ilgili endişeler de giderek büyüyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre sadece son 4 günde Türkiye sınırından geçen mültecilerin sayısı 2 bini buldu. Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre Ürdün’deki 5 bin kişi kapasiteli mülteci kampına sadece pazar gününden bu yana da 900’den fazla kişi geçti. (Deutsche Welle Türkçe
Esad'dan sonra
Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakı Beşar Esed'ın gitmesi durumunda Suriye'nin geleceğiyle ilgili olarak kritik soruların neler olduğunu sıralıdı. Çakır'ın Vatan'da 'Esad’dan sonra' başlığıyla yayımlanan (2 Ağustas 2012) yazısı şöyle:
Beşşar Esad babası Hafız Esad'ın ölümünün ardından Suriye Devlet Başkanı seçilince Ortadoğu'nun bu kilit ülkesinin demokrasiye doğru evrilebileceği yolunda zayıf da olsa bir umut doğmuştu. Örneğin AKP hükümeti genç Esad'ın reform potansiyeline epey angaje olup Suriye'yi uluslararası topluluğa yeniden kazandırma gibi zorlu ve iddialı bir misyonu üstlenmişti. Ancak içerde ve dışarda ortaya çıkan reform beklentileriyle Baas rejiminin statükoyu koruma kaygıları arasında sıkışıp kalan Esad tercihini ikinciden, yani rejimin bekasından yana yaptı. Aslında bunda şaşıracak bir şey yoktu çünkü meşruiyetini doğrudan halktan değil de babasından alan bir yöneticiye demokratik bir rejimde pek bir iktidar alanı kalmayacağı açıktır. Diğer bir deyişle Beşşar Esad, Baas rejimiyle kendi kaderinin özdeş olduğunun farkına vardı ve reform hayallerini sonlandırıp iktidarını yine baskıyla, silahla, katliamla korumaya yöneldi.
Ama Esad ve Baas rejiminin ayakta kalması imkansız. Ortada dolanan senaryolardan hangisi geçerli olur bilmiyorum ama Suriye rejiminin günlerinin sayılı olduğuna inanıyorum. Rejimin sonu geldikçe Suriye halkının ödeyeceği bedelin de ağırlaşacağını söyleyebiliriz. İşin kötüsü bu bedel ödeme rejim değişikliğinden sonra da devam edecek. Hatta Suriye'yi Esad sonrasında daha kanlı ve korkunç bir dönemin beklediğini bile ileri sürebiliriz. Kuşkusuz bu olasılığa bakıp Baas rejiminin varlığını sürdürmesini istemek son derece yanlış olacaktır. Şunu söylemeye çalışıyorum: Suriye'nin özgür, demokratik bir ülke olması için Baas rejiminin gitmesi şart ancak tek başına Baas rejiminin gitmesiyle özgürlük ve demokrasinin geleceğine inanmak saflık olur.
Kritik sorular
Esad sonrası Suriye'nin geleceğinde şu sorular kritik öneme sahip:
1) Ülke tek parça halinde kalabilecek mi? Burada akla ilk olarak, yıllardır ülke yönetiminde baskın olan Nusayri azınlığın ve Kürtlerin durumu geliyor.
2) Ülke bölünmese bile Lübnan'daki gibi etnisite ve mezhebe dayalı bölgelerin ortaya çıkma ihtimali var mı?
3) Ülkede çoğunluğu oluşturan Sünniler iktidarı ele geçirdikten sonra bunu azınlıklarla paylaşmaya yanaşacaklar mı?
4) Sünniler yılların Baas diktatörlüğünden hesap sormaya gidecek mi? Bu hesap sorma durumunun sivilleri de kapsama ihtimali var mı?
5) Baas rejiminin yerini demokratik bir sistem mi alacak yoksa yeni tür otoriterveya totaliter bir rejim mi inşa edilecek?
6) Baas rejiminin laikliğinin yerini ne alacak? Birçok Arap ülkesinde olduğu gibi İslamcılar iktidarın ana unsuru mu olacak?
7) Bölünmeye yüz tutmuş Irak'taki Sünni Araplarla yeni Suriye yönetimi arasında nasıl bir ilişki ortaya çıkacak?
8) Bölgedeki en önemli müttefikini kaybedecek olan İran'ın buna cevabı ne olacak?
Soruları burada keselim ve tüm Suriyeliler için kansız, acısız bir geçiş süreci ve bunun ucunda çoğulcu demokratik bir sistem temenni edelim. Tabii bunun imkansıza yakın bir zorlukta olduğunuda akıldan çıkarmadan.