Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Milli İstihbarat Teşkilatı’na kayıt dışı silah, araç ve cihaz alma yetkisi veren değişikliği yorumladı. Özkök, MİT’e verilen yetkinin kendisine “Acaba ufukta yeni bir Susurluk, yeni bir faili meçhul dalgası mı var…” diye düşündürdüğünü belirtti.
Özkök, Suriye politikasındaki başarısızlığın eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yıkılacağını ileri sürerek, “Otoriter kişilik psikolojisine göre... Lider yanlış yapmaz. Benim bildiğim lider, Suriye politikasındaki fecaati, er veya geç fark edip, Ahmet Davutoğlu’nun sırtına yükler, ellerini yıkar ve çıkar.” dedi.
Ertuğrul Özkök’ün bugün (27 Mayıs 2016) yayımlanan “Bir dönemin sonunu bu görüntü anlattı” başlıklı yazısı şöyle:
Önceki gün Türkiye'deki televizyonlara çok ilginç bir görüntü yansıdı.
Suriye’de YPG’nin denetimindeki bölgede Amerikalı bir er çok net şunu söylüyordu:
“Ben Amerikan ordusunun askeriyim. Şimdi onları (IŞİD) öldürmeye gidiyoruz.”
***
Bana göre bu görüntü, Türkiye’nin Suriye politikasının resmen çöktüğünün bütün dünyaya ilanıydı.
***
Geçen haftadan itibaren Amerikalı askerler, Suriye’deki Kürt militanlarla birlikte resmen savaşmaya başladılar.
Üstelik yanlarında laik ılımlı Suriyeli Araplar da var.
***
Amerikalı asker Kürtlerle omuz omuza savaşa giderken, İncirlik’ten kalkan jetler de IŞİD mevzilerini bombalıyordu.
Yani... Bir kırmızı çizgi daha tarih oldu.
***
Bu yol doğrudur
Çünkü artık iktidar kanadının makul insanları da bu politikanın hem Suriye, hem Türkiye, hem de dünya açısından tam bir felaketle sonuçlandığını biliyor.
Emevi Camisi fiyaskosu Davutoğlu’nun sırtına
Yakın çevreme daha 2 yıl önce söylemeye başlamıştım.
Otoriter kişilik psikolojisine göre... Lider yanlış yapmaz...
***
O gün demiştim...
Benim bildiğim lider, Suriye politikasındaki fecaati, er veya geç fark edip, Ahmet Davutoğlu’nun sırtına yükler, ellerini yıkar ve çıkar.
***
Seçim öncesinde MİT Müsteşarı’nın istifa edip kapağı siyasete atma girişiminin altında da Suriye politikasının feci gidişatının bulunduğunu tahmin ediyordum.
Bu tahminim hâlâ geçerli.
***
Erdoğan’a yakın medyada açıkça yazılmaya başlandı.
Suriye’de duvara toslamamızın faturası tahminimden de hızlı Ahmet Davutoğlu’nun sırtına yıkılmaya başlandı...
***
Geçmiş olsun Türkiye...
Geç de olsa bir felaketin farkına varılıyor.
Merak ediyorum içeride de dostlar çoğaltılacak mı
“DüşmanlarıI azaltıp dostları çoğaltmak...”
Bu kavramı ilk defa ben yazdım... Şimdi Başbakan Binali Yıldırım’ın ağzından işitince umutlandım.
Ancak merak ediyorum.
Bu cümle sadece dış dostlar ve düşmanlar için mi geçerli...
Yeni Başbakan içeride de iyice pekişen düşmanlıkları azaltmaya çalışacak mı...
Rabia selamının kullanım ömrü Mısır’da da doluyor
Hatırlayalım, sık sık yazıp hatırlatalım.
- Tunus Müslüman Kardeşler Partisi ne dedi:“Siyasi İslam’la demokrasi yan yana yürümüyor.”Nahda hareketinin efsane başkanı ne dedi:“Tunus demokratik bir ülke olacaktır.”
- Geçen perşembe günü Hürriyet yazarı Verda Özer’in köşesinde okudum.Mısır Müslüman Kardeşler hareketi de bölünmüş.Bir bölümü laik düşünceye geçiyormuş.
- Suriye Müslüman Kardeşler Hareketi zaten baştan bitmiş, bütün meydanı IŞİD ve Nusra’ya bırakmıştı.Kahire meydanında doğan Rabia selamı, önce Tunus meydanında bitti. Peki Türkiye hâlâ Müslüman Kardeş militanlığına devam edecek mi. Dostlukları çoğaltacaksak etmemeli.
Adını yine ben koyayım: Bu karar yeni bir Susurluk habercisi
MİT’e gizlice ve hiçbir denetimden geçmeden silah ve patlayıcı alma, nakletme izni verildi.
Herkes yazıyor ama kimse adını koymadı.
“Susurluk skandalı”nda en temel konulardan biri, devletin gizlice ve illegal yollardan aldığı silahlardı.
Bu silahların birçok faili meçhulde kullanıldığı anlaşıldı.
O yüzden bu haberi okuduğumda “Eyvah” dedim.
“Acaba ufukta yeni bir Susurluk, yeni bir faili meçhul dalgası mı var...”
Fısıltılar
Eski Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran bir süredir gazeteciliğe ara verdi. İngiltere’nin Oxford şehrinde bir programı izliyor. Ayrıca Türkiye üzerine İngilizce bir kitap yazıyor. Dün öğrendiğime göre Cengiz Çandar da sonbaharda Oxford Üniversitesi’nde ders vermeye başlıyormuş.Akıllı üniversite.
Ortadoğu sorununun bütün dünyayı allak bullak ettiği dönemde, en iyi Ortadoğu uzmanını kadrosuna katıyor.
Anlayacağınız Oxford’da güçlü bir “Genç Türk” hareketi doğuyor.
Gelinliği kimin diktiğini nihayet ilk ağızdan öğrendim
Belki inanmayacaksınız ama daha ilk gün, Sümeyye Bayraktar’ın gelinliğinin omzundaki pelerini andıran tasarımı görünce, “Ne kadar da Dice Kayek tasarımını andırıyor” diye sormuştum.
Dün bir tasarımcı dostum aradı.
“Kim” diye sorunca “Bilmiyorum ama tahminim Dice Kayek” dedi.
Ben de açıp sordum.
Dice Kayek’in iki kardeşinden Ayşe “Evet biz yaptık” dedi.
Peki niye açıklamadınız deyince, “Müşteri mahremiyeti. Sen sormasaydın kimseye de söylemezdik” diye cevap verdi.
Ece çizerken, eski bir bindallıdan esinlenmiş.
Peki niye Dice Kayek...
Devlet başkanları genellikle ülkelerinin milli tasarımcıları ile çalışıyor.
Prens Willams’la Kate Middleton’un düğününü hatırladım.
Gelinliği Alexander McQueen hazırlamıştı.
Başkan Obama’nın eşi, Amerikalı bir tasarımcı olan Jason Wu’dan giyiniyor.
Sümeyye Bayraktar’ın da bir Türk tasarımcıyı seçmesi güzel bir tercih.