Gündem

Ertuğrul Özkök: O 'Sözcü' yazarının bu fotoğrafta ne işi var?

"Acaba bu fotoğrafa bakıp, demediklerini bırakacaklar mı…"

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar - Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek

10 Mayıs 2022 11:53

Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, sınır güvenliği konusunda gazetecileri ağırlamasını konu alarak, "AKP iktidarının Milli Savunma Bakanı bunları Sözcü gazetesinin bir köşe yazarına, arkadaşımız Deniz Zeyrek’e anlatmıştı. Yani Türkiye’nin en etkili muhalif gazetesinin, yine muhalif bilinen etkili bir yazarına…" ifadelerini kullandı.

Özkök'ün "O 'Sözcü' yazarının bu fotoğrafta ne işi var" başlıklı yazısı şöyle:

O 'Sözcü' yazarının bu fotoğrafta ne işi var

Rahatsız bir geceden sonra bu sabah uyandığımda beni bir sürpriz bekliyordu.
Sürpriz Sözcü gazetesinin bir haberiydi…
Bana göre günün en önemli haberiydi.
Hem de iki bakımdan günün en önemli haberiydi.

Haberden bile önemli ikinci unsur

Birincisi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, son günlerin en önemli sorunu olan göçmen meselesinde görüşlerini anlatmıştı.
Hem de ikna edici şekilde anlatmıştı.
Belki ondan da önemlisi, bu görüşlerdi kime anlattığıydı.
Çünkü AKP iktidarının Milli Savunma Bakanı bunları Sözcü gazetesinin bir köşe yazarına, arkadaşımız Deniz Zeyrek’e anlatmıştı.
Yani Türkiye’nin en etkili muhalif gazetesinin, yine muhalif bilinen etkili bir yazarına…
Bekan Sözcü yazarının yanına başka kimleri almıştı?
Sabah gazetesinden Melih Altınok, Haber Türk’ten Mehmet Akif Ersoy, Kanal D’den Zafer Şahin ve Süper Haber Cengiz Er…
Cengiz Er Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuzenidir.
Tahmin ediyorum birlikte fotoğrafları vardır, ama ben göremedim.
Bir gazeteci bulursa ilginç olur.

"Sınırlarımız kevgire döndü" diyen muhaliflere, muhalif gazetede cevap

Ne diyordu bazı muhalefet yazarları ve konuşmacıları?
“Sınırlarımız kevgire döndü, gelen geçiyor…”
Hulusi Akar, bunun doğru olmadığını anlatıyor.
Sadece anlatmıyor, bir de yerinde gösteriyor.
Üstelik Deniz Zeyrek’i uçağına almış, sınıra götürmüş, karakolları gezdirmiş ve yerinde anlatıp göstermişti…
Üstelik aynı karede başkaları da vardı:
Yanlarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Musa Aysever de varmış.

Sahte videolar üzerine konuşuyorlar

Zeyrek gördüklerini, dinlediklerini çok çarpıcı ve renkli biçimde yazmış.
İlgiyle okudum.
Hulusi Akar, televizyonlara çıkan emekli subayların ve yorumcuların “Sınırımız kevgire döndü” sözlerine sitem etmiş.
“Sahte videolarla yalan haberler yapılıyor” demiş.
Ve Sözcü bu mülakatı şu başlıkla vermiş:
“Sadece emeğe saygı bekliyoruz…”
Bakanın konuşmaları bana ikna edici göründü.
Gerçekten de Türk Ordu’sunun bugün hem Ege’de hem doğu sınırımızda nasıl çalıştığını, ne büyük fedakârlıklarla mücadele ettiğini, teknolojik imkânlarının nasıl geliştiğini izliyor ve bunlar bir
vatandaş olarak bana güven veriyor.

Bakan muhalefete niye muhalif medyada cevap veriyor

Peki bakan bu mesajı niye muhalif bir gazetenin, muhalif bir köşeyazarına söylüyor?
Cevabı çok basit. Üç nedeni var:
(*) BİR: Çünkü muhalefetten gelen eleştirilere en ikna edici cevap verebileceği mecra orası.
(*) İKİ: Sözcü, bugün muhalif kesimin hiç tartışmasız en büyük gazetesi. Yazarları da muhalif kanat üzerinde etkili.
(*) ÜÇ: Deniz Zeyrek muhalif bir köşe yazarı ama fanatik değil. Vicdansız değil. Köşesini bir davanın mevzi olarak değil, gazetecilik için kullanan bir meslekdaşımız.
Yani bakan son derece mantıklı ve doğru bir şey yapmış.

Necati Doğru ile Ahmet Altan aynı karedeydi

Bu kareye bakarken bir başka fotoğraf karesini hatırladım.
1996 yılında Genelkurmay hepimizi şaşırtan, hatta şoke eden bir girişimde bulunmuştu.
O günlerde “İkinci Cumhuriyetçi” diye bilinen ve askerlerin çok kızdığı, bazı yazarların her gün kurşuna dizdiği bazı köşe yazarlarını, sınır bölgelerinde PKK’ya karşı mücadele eden karakollarımıza götürmüştü.
Dün o geziye katılanların listesine tekrar baktım.
Kimler var kimler…
Kimler kimlerle aynı uçakta, aynı karede…
Şimdi sıkı durun sayıyorum…
Necati Doğru ile o dönemde yerden yere vurduğu tescilli “İkinci Cumhuriyetçilerden” Oral Çalışlar, Yavuz Gökmen, Ahmet Altan, Mehmet Altan aynı uçakta, aynı helikopterde…
Cumhuriyet’in Yalçın Doğan’ı, Deniz Som’u ile Abdurrahman Dilipak ve Şahin Alpay, Ali Bayramoğlu aynı uçakta…
Fatih Altaylı ile İsmet Berkan, Gülay Göktürk, Neşe Düzel de aynı uçakta…
Enis Berberoğlu ile İlnur Çevik de o uçakta…
Üstelik gece karargahta kalıp, aynı Mehmetçik karavanasına kaşık sallamışlar…
Asıl şimdi sıkı durun…
Bu birbirine düşman köşeyazarlarını aynı uçakta aynı kareye sokan kimdi?
Dönemin güçlü komutanı Çevik Bir ve Erol Özkasnak’tı…
Şimdi bir düşünelim…
28 Şubatçı komutanlar bile bugününün köşeyazarlarına göre daha mı hoşgörülüydü…
Ve o dönemin birbirine düşman köşeyazarları bile aynı kareye girmekte sakınca görmüyor muydu…
Çok başarılı bir geziydi ve Genelkurmay doğru olanı yapmıştı…

Şimdi iktidar yazarları ne diyecek, muhalif yazarlar ne?

Şimdi merak ediyorum…
Acaba muhalif kanattan biri çıkıp Deniz Zeyrek için “Yıkama yağlama yaptı” diyecek mi? Yakasına yapışıp, “Ne işin var senin o uçakta” diyecek mi…
Dememeliler…
Çünkü arkadaşımız son derece normal bir gazetecilik olayını başarılı bir şekilde yapmış.
Ya iktidar kanadı…
Acaba bu fotoğrafa bakıp, demediklerini bırakacaklar mı…
Yapmamalılar…
Dediğim gibi bakan hem siyaset hem mesleğimiz açısından doğru bir şey yapıyor.
İtirazı olan varsa, bakanın söylediklerini eleştirerek yapabilir.

Acaba bu adım akreditasyon sistemininr kapısını aralar mı?

Bu sabah okuduğum bu haber beni umutlandırdı.
Kendi kendime “Acaba bu yanlış akreditasyon sistemi bitiyor mu?”
diye düşündüm.
“Keşke Cumhurbaşkanının uçağından da böyle bir kare gelse ve onlardan birinde ben de yer alsam diye hayal kurdum.
Hulusi Akar’a bir gazeteci olarak teşekkür ederim.
Bu ülkenin makul insanlarının alkışlayacağı bir adım attı.
İnşallah bu adım, seçimde Cumhurbaşkanı'nın uçağının da kapılarını bu gazetelerin köşe yazarlarına aralar.
O kişinin orada ne işi vardı, bu kişi niye yoktu gibi manasız bir tartışma ve linç de sona erer..