Ertuğrul Özkök, "Tansu'ya mektuplar" başlığı altında, yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün, Ramazan ayında ekranlara gelen Nihat Hatipoğlu'na "sakız çiğnemek orucu bozar mı?" şeklinde sorular gelirken, Ahmet Taşgetiren'in Karar gazetesinin 23 Mart tarihli köşesinde "Kul hakkı yemek orucu bozar mı?" diye yazdığını hatırlattı. Özkök, "Müslüman mahallede Ramazan’ın ilk günü sorulan bu yeni sorular, 'Yeni bir Türkiye’nin' habercisi mi, 14 Mayıs’ta göreceğiz…" ifadelerini kullandı.
Özkök'ün "Müslüman mahallenin hocası Ramazan'ın ilk günü Nihat Hoca'dan ne fetvası istedi" başlıklı yazısı şöyle:
Müslüman mahallenin hocası Ramazan'ın ilk günü Nihat Hoca'dan ne fetvası istedi
Mübarek Ramazan başladı.
Ama nedense bu yıl, Londra’nın Picadilly Meydanı'nın mahyalara benzeyen biçimde ışıklandırılması dışında bir heyecan yok.
En sessiz Ramazan başlıyor…
Oysa bir zamanlar Ramazan’ın daha ilk gününden itibaren özellikle televizyonlarımızda ne eğlenceli sohbetler izlerdik.
Ne sorular sorulurdu.
Nihat Hoca'nın Tik Tok fenomeni olup İslam tarihine geçen meşhur cevabı
Mesela Ramazan aylarının süperstarı Nihat Hatipoğlu Hoca’ya sorulan sorular:
“Sakız çiğnemek orucu bozar mı, denize girmek orucu bozar mı, iğne yaptırmak orucu bozar mı hocam“
Tabii ki, Tik Tok fenomeni olan o meşhur soru:
“Ablam ölmüş babam adına Hacca gidebilir mi…”
Tabii ki Nihat Hoca’nın Tik Tok fenomeni haline gelip, bir mahya gibi hafızamıza asılan meşhur cevabı:
“Ölmüş babanız yaşıyor mu?”
Ey Müslüman mahallenin kibirli münevveri hâlâ yaşıyor musun?
Bugün aynı soruyu ben de sorayım…
Müslüman mahallenin bir zamanlar yeri göğü inleten o “Kibir abidesi” münevverleri, hocaları neredesiniz…
Ey Müslüman mahallesi…
Ölmüş münevverleriniz yaşıyor mu…
Hadi ses verin ve süperstar Nihat Hoca’ya siz de aklınıza takılan soruları sorun.
Ahmet Hoca'nın bugünkü yazısının başlığındaki soru
Öteki hocaların, Ramazan’ın ilk gününde ne sorduklarını bilmiyoruz.
Ama o mahallenin çok saygın ve itibarlı bir başka hocası var ki…
Adı Ahmet Taşgetiren…
Karar gazetesindeki köşesini açtım…
Ve orada Ramazan'ın ilk günü onun sorduğu soruyu heceleyerek (böyle daha etkili oluyor) kelime kelime okudum.
Aynen şöyleydi:
“Kul pakkı yemek orucu bozar mı…”
Sondaki “mıı”yı” biraz daha uzatarak okursanız etkisi daha da artıyor.
Mütedeyyin arkadaşım "Müslüman mahallesine burnunu sokma" der
Mütedeyyin arkadaşlarım yıllardır bana “Müslüman mahallesinin işine burnunu sokma” tavsiyesinde bulunur, ben de onları dinlerim.
O nedenle, başlığı verdikten sonra aradan çekiliyor ve sizi o mahallenin en itibarlı insanlarından biri olan Ahmet Taşgetiren’in, Ramazan’ın ilk günü oruçlu ağzı ile bugün, inançlı Müslümanlara sorduğu sorularla baş başa bırakıyorum.
Ben de Nihat Hoca'ya "forward" ediyorum
O bu soruları bütün Müslümanlara soruyor… Ben de alıp Nihat Hoca’ya forward ediyorum…
Ramazan ayında programdan programa koşuyor, çok meşgul belki görmemiştir…
İşte o sorular:
Kamu malına konmak, eşini dövmek, ihaleye fesat karıştırmak orucu bozar mı?
(*) “Mesela bütün toplumun hakkı bulunduğu için “kamu malı” diye nitelenen bir şeyi haksız yere ele geçirmek, kullanmak orucu bozar mı?”
(*) “İhaleye fesat karıştırmak ve birilerine haksız kazanç sağlamak mesela…”
(*) “Trafik kuralını ihlal etmek mesela…”
(*) “Eşini dövmek, hakaret etmek mesela…”
Sosyal medyada trollük yapmak, iftira atmak bozar mı?
(*) “Sosyal medyada bir insan hakkında iftira atmak, “harp hiledir” mantığıyla her türlü bilgiyi paylaşmak mesela.”
(*) “Devletin birilerinden topladığı paraları KKM diye birilerine aktarması mesela…”
Göz kaş işaretiyle haysiyet cellatlığı yapmak bozar mı?
(*) “Siyaseten hareketli günler yaşıyoruz. “Bu süreçte her şey normal” diyerek doğru mu yalan mı olduğuna bakmaksızın rakiplerin haysiyetini rencide edici sözler söylemek mesela…”
(*) “Kur’an’ın ifadesiyle “Göz kaş işaretiyle bile olsa birisiyle alay etmek”mesela…”
Mülakatta hak yemek, akrabaya eşe dosta, partiliye iş vermek
(*) “Mülakatta hak yemek mesela…”
(*) “Rakiplerimiz için suç üretmek, mahkemeleri rakiplerimizi tasfiye etmek için kullanmak, yargı yetkisini kullanıyorsak, haksızlıklara araç haline gelmek mesela…
Ne dersiniz, bunlar orucu bozar mı?”
Ahmet Taşgetiren Hoca sordu, ben de Nihat Hatipoğlu hocadan televizyondaki o leziz sohbetlerinde cevap vermesini diliyorum.
Hocam soruları ölmüş rahmetli babam değil, Ahmet Hoca soruyor…
İkinci yazı: Hazır dindar mahallesine gelmişken biraz dolaşayım
Bir zamanlar Hürriyet’in Müslüman mahallesinin dedikodularını yazan çok eğlenceli bir yazarı vardı. Ahmet Arsan… Sonradan bıraktı gitti ve unutuldu. Oysa çok keyifle okuyordum ve iki mahalleyi birbirine yaklaştıracak bir karakteri vardı. Ramazan'ın ilk gününde hazır Müslüman mahallesine gelmişken biraz onun boşluğunu doldurayım dedim.
Dindar münevverin vazgeçtiği kavramlar
Bugünlerde bu mahalle münevverinin jargonunda büyük bir değişiklik göze çarpıyor. Bazı kavramlar kadük olmuş durumda. Mesela “Eski Türkiye” deyimi… Çünkü “Yeni Türkiye’nin” bu hallerini gördükten sonra o sözü ağızlarına almak istemiyorlar belli. Mesela “Beyaz Türk” diye bazı insanları aşağılama alışkanlığı… Önceki hafta, Serdar Turgut “Beyaz Türklerin etkisi azalınca şimdi Türkiye daha mı güzel oldu yani” diye sorunca, o kavram da kadük oldu.
"Alnı secdeye varan insan" kavramı ne oldu
Müslümanlar için kullanılan çok güzel bir söz vardı mesela: “Alnı secdeye varan…” Başta FETÖ darbesi olmak üzere, son 7-8 yılda yaşananlar bu güzel sıfatı da yok etti. Şu an için ellerinde kala kala bir iki kelime kaldı: “Kutsal Dava…”
Ramazandan bir gün önce "dava" kelimesini öldüren soru
Ancak o deyim de hızla değer kaybediyor.? Mesela Karar gazetesinde Mehmet Ocaktan’ın dünkü yazısının başlığı “Alnı secdeye değen dindar” yerine yeni bir ‘Dindar’ kimliği çiziyordu: “Kıblesi cüzdanına ayarlı dindar…” Ve soruyor: “Kıblesi cüzdanına ayarlı dindarların davası olur mu?”
Kıble ve cüzdan başlığı internette ne oldu?
Ancak yine de mahallelerine karşı saygıda kusur etmiyorlar. Ocaktan’ın gazetedeki yazısının başlığı buydu ama internet sitesinde nedense biraz yumuşatmışlar. Başlık şöyle olmuş: “Düşman unsurlar (!) seçimi kazanırsa ‘davamız’ kazanır mı?” Sansür mü? Sanmıyorum çünkü “Kıble ve cüzdanlı” o cümle internetteki yazının içinde aynen kalmış. Herhalde gazetedeki başlık biraz sert bulundu ki, “Yazının içinde kalsın” denmiş. Ama bence ikinci hali daha da etkili olmuş. Neticede dindar mahallenin elinde kalan son koz olan “Kutsal dava” da kutsaliyetini kaybetmiş. Müslüman mahallede Ramazan’ın ilk günü sorulan bu yeni sorular, “Yeni bir Türkiye’nin” habercisi mi, 14 Mayıs’ta göreceğiz…
|