T24 - Gazeteci Ertuğrul Özkök, Bekir Coşkun’un işine son verilmesine şaşırdığını söyledi. Özkök, “Umarım bir gazeteci Başbakan’a 'Bekir Coşkun için siz mi baskı yaptınız?' diye sorar” dedi.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Ruşen Çakır’ın sunduğu Yazı İşleri programına konuk oldu.
Ertuğrul Özkök, şunların söyledi:
“Bence geç kalınmış adımlar, eğer bir sorununuz varsa ve sorun toplumu virüs gibi kemirmeye başlamışsa bunu en akılcı şekilde çözmelisiniz. Daha ilk günden İmralı ile görüşülmeliydi. Patlayan bombalar ve silahlar bu işi zorlaştırıyor. Bizim eylemsizlik veya silah bırakmayı sağlamamız lazım, daha sağlıklı sonuç alınır.
2002 yılından beri AK Parti yönetiyor bu ülkeyi, bugün derin devlet diye bir şey varsa artık AK Parti'nin derin devleti olur bu. Mavi Marmara olayının PKK'ya uluslararası alanda çok büyük meşruiyet kazandırdığını düşünüyorum.
Ergenekon davası sırasında kamuoyu o kadar çok komplolara alıştırıldı ki, Devlet Bahçeli'nin de 'Bizi tasfiye edecekler' sözlerini garip karşılamıyorum. Erol Simavi, Turgut Özal'ın hayranıydı. Benim adım 'Özköşk'e çıkartmışlardı. Tam bir deli saçması, o kadar kolay mı insana katil demek. Ben de o zaman çıkayım 'Hayır Ahmet Özal katil, babasının katili' diyeyim, var mı böyle bir şey.
Referandumda MHP'nin yenildiğini düşünmüyorum, çünkü sandıkta bir takım insanlar inançlarıyla oy kullandılar, bir takım insanlar da bunu dikkate almadılar. MHP, Türkeş'ten sonra ve Bahçeli döneminde önemli rol oynadılar, MHP'yi hırpalamak Türkiye'ye zarar verir.
İki partili sistemler daha istikrarlı falan denir ama bir temsil sorunu da ortaya çıkardığı bir gerçektir. Türkiye 'ye pek yarar getirmedi, iki partili sistem. Şimdi Kürtlerin kendi partileriyle Meclis'e girmeleri daha yararlı olur. Her zaman görüşlerin Meclis'te temsil edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Demokrasi çoğunluğun iradesi değil, azınlığın görüşlerinin ne kadar korunduğuyla ölçülen bir sistemdir. Bizde milli irade her şeyi yapar gibi bir kanı var ancak bu yanlış, demokrasi azınlıkları en iyi kollayan sistemdir. Düşünceyi her an agresif bir ifadeye büründürebilen Türkiye gibi toplumlarda bütün görüşlerin Meclis'e girmesi önemli.
Türkiye'nin batı sahillerinde etnik aidiyet kadar kuvvetli bir yaşam tarzı hissi var, bunu görmezden gelemeyiz. Başbakan'a söylediğim bir şey var, 'bir balıkçıya gidip içinde su olan bir kadehi kaldırın'. Hayat tarzlarımıza karşı töleranslı olmamız gerektiğini ilk Başbakan göstermeliydi. Tophane'deki saldırı umarım mahalli bir olaydır, umarım bir işaret fişeği değildir. Bazı toplumsal olaylar bir işaret fişeğiyle başlar. İstanbul Valisi gayet serinkanlı bir değerlendirme yaptı. Ben böyle olayların üzerine çok alarm halinde gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hrant Dink'i katleden Trabzonlu gençleri incelemedi psikologlarımız, nedir buradaki duygu diye? 'Derin devlet yaptı' deyip geçtik, onları incelemedik. Başbakan'ın yerinde olsam 'Bu insanlar neden hala benden korkuyor' diye sorardım.
Ortega Y. Gasset'in 'Kitlelerin Ayaklanması' isimli kitabım bugünlerde başucu kitabım, herkes bu kitabı okumalı.
Bekir Coşkun biraz şaşırmış vaziyette, tahmin ediyorum beklemiyordu böyle bir şeyi. Ben çok üzüldüm, çok okunan ve sempatik bir yazar. Bekir olmadan Türk basını çok önemli bir rengini kaybetmiş olur. Özal'la sohbet ediyorduk, uzun yıllar önce. Özal dedi ki, 'Basında benim 4 düşmanım var.' Bekir Coşkun'u saymamıştı Özal. Ve Özal, Bekir'e kızmadığını, komik bulduğunu söylemişti. Bekir insani yanları çok güçlü bir yazardır. En çok şuna şaşırdım, 'Patron ve genel yayın yönetmenim de kalmamı istiyordu' dedi Bekir. Başbakan haftaya cumartesi medya grup başkanlarını ve genel yayın yönetmenleriyle buluşuyor, umarım orada biri sorar, 'Bekir Coşkun için siz mi baskı yaptınız?' diye."