Söyleşi

Ertuğrul Günay: MHP ve PKK’nın 1 Kasım'a giderken ortak bir amaca yardımcı olduklarını düşünüyorum

"Muhalefet, vahim olaylar karşısında Meclis'i bile toplamayı başaramadı"

04 Kasım 2015 00:12

Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, 7 Haziran seçimlerinde yüzde 60 oranında oy ve toplam 292 milletvekili ile sandıktan çıkan muhalefetin 1 Kasım’a kadar olan süreci kullanamadığını, vahim olaylar karşısında çoğunlukta olmasına karşın Meclis'i bile toplamayı başaramadığını söyledi. “7 Haziran'dan Suruç katliamının yaşandığı 20 Temmuz'a kadar geçen süre, muhalefet için kötü bir sınav oldu” diyen eski Bakan Günay, “1 Kasım'da 8 puanı AKP'ye bu faktörlerden daha çok, muhalefetin bir tek konuda etkili adım atamaması ve atabilme umudu vermemesi kazandırdı” dedi.

“MHP ve PKK’nın , 7 Haziran'dan 1 Kasım'a giden süreçte, karşıt görüş ve görünüşlerine rağmen, ortak bir amaca yardımcı olduklarını düşünüyorum” diyen Günay, önemli bir tartışma konusunu da gündeme taşıdı.

 

"MHP'nin uzlaşmaz tutumu, bu beklentileri zora soktu"

 

T24’ün AKP’ye 8 puanlık artış getiren 1 Kasım seçim sonuçlarına ilişkin sorularını yanıtlayan eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, şunları söyledi:

 

1 Kasım sonuçlarını, ‘halkın muhalefet partilerini cezalandırdığı’ biçiminde mi değerlendiriyorsunuz?

7 Haziran'da muhalefet toplam yüzde 60 oranında oy ve 292 milletvekili ile sandıktan çıkmayı başardı. Bu sonuçlar toplumda AKP dışında bir hükümet seçeneği ve daha farklı bir yasama süreci olabileceği konusunda umut ve beklenti yarattı. Ancak, daha ilk günden MHP'nin uzlaşmaz tutumu, bu beklentileri zora soktu.

Bu süreçte CHP de, hem Meclis Başkanlığı ve hem de hükümet konusunda bütün umut ve gayretini AKP'ye bağlamış görüntüsü verdi. Meclis Başkanlığı için muhalefetle -neredeyse- görüşme yapmak ve karşılıklı destek formülleri üzerinde çalışmak gereği duymadı. Hükümet görüşmelerinde boşa geçen 35 günlük sürede AKP'nin içtensizliğini ve isteksizliğini topluma aktarmakta yetersiz kaldı. Ülkenin yeniden seçime sürüklendiği süre boyunca muhalefet kendi içinde bir hükümet formülü üretemediği gibi, çoğunluğuna sahip olduğu Meclis'te Başkan seçmeyi bile başaramadı. Bu tablo toplumda "uzlaşamaz/ yönetemez/ başaramazlar" kaygısının, giderek hükmünün oluşmasına yol açtı. 7 Haziran'dan Suruç katliamının yaşandığı 20 Temmuz'a kadar geçen süre muhalefet için kötü bir sınav oldu.

 

"Muhalefet Meclis'i bile toplamayı başaramadı"

 

Muhalefet, bütün vahim olaylar karşısında -çoğunlukta olmasına karşın- Meclis'i bile toplamayı başaramadı. AKP de, bu görüntüyü 'tek başına iktidar/ istikrar' formülüyle kendi lehine kullandı. Tabii seçim sürecinde başta TRT olmak üzere medya egemenliği, idarenin baskısı, terör ve güvenlik sorunları, yardımlar, sandık/seçmen oyunları ve parasal vaatler de etkili oldu. Ama bunlar önemli ölçüde 7 Haziran'da da vardı. 1 Kasım'da 8 puanı AKP'ye bu faktörlerden daha çok, muhalefetin bir tek konuda etkili adım atamaması ve atabilme umudu vermemesi kazandırdı.

 

Sandık sonuçlarına baktığımızda 7 Haziran seçimleri AKP’ye kapanan kapıların aralandığını görüyoruz? Kürt seçmen kime ne demek istiyor?

AKP, 7 Haziran'da MHP'ye, HDP'ye ve SP/BBP gibi küçük partilere dağılan oylarını önemli ölçüde geri almış görünüyor. Çözüm söyleminden milliyetçi söyleme savrulması, eğer MHP uzlaşmaz bir görüntü vermeseydi, MHP'ye oy kaybettirmez, kazandırabilirdi. Ancak MHP, son 5 ay içindeki tutumuyla yeni oy alabilecek parti olmaktan çıktı.

 

"AKP'ye verilen Kürt oylarının 'def-i bela' kaygısıyla verilmiş olduğunu düşünüyorum"

 

Öte yandan Kürt siyasetinin inançlı taraftarı olmamakla birlikte, Demirtaş'ın CB seçiminden elde ettiği olumlu rüzgarın etkisiyle HDP'ye yönelen AKP tabanındaki muhafazakar Kürt seçmenler -eski kötü günlere dönmemek kaygısıyla- yeniden AKP'ye oy verdiler. Ancak geri dönüşün kalıcı değil, bu dönem yaratılan korkuları savuşturma, 'def-i bela' kaygısıyla verilmiş olduğunu düşünüyorum.

 

CHP’nin giderek kıyılara doğru çekildiği anlaşılıyor? CHP’nin muhafazakar açılımı tutmuyor mu?

On yılı aşkın süregelen ve son yıllarda kapitalizmin ilkel yöntemlerini kullanmaktan sakınmayan muhafazakar bir iktidara karşı, sosyal-demokrat iddiaları olan bir partinin tıkanmış görüntüsü gerçekten hazin..

 

"CHP, elitist-devletçi-popülist geleneğin ayak bağlarından kendisini kurtaramayan bir yapı"

 

İktidarın 2013 Haziran'ından beri sürdürdüğü demokrasiye ve saydam kamu yönetimine karşı tutumuna rağmen ana muhalefet partisinin yüzde 25 eşiğinde kalması, bu partinin kadro ve iddialarının tutarlılığını sorgulanır hale getiriyor.

İşin gerçeği CHP, evrensel anlamda bir sosyal-demokrat parti değil; elitist-devletçi-popülist geleneğin ayak bağlarından kendisini kurtaramayan bir yapı. Kurtarabilseydi, bugün AB bayrağını, yeni anayasa iddiasını, Kürt sorununu barış ve bütünlük içinde çözümü umudunu o temsil ederdi; etseydi AKP bu kadar kitleselleşemez, iç ve dış dünyada -bir sürede olsa- bu kadar ilgi göremezdi; edemedi.

CHP içinde sosyal-demokrat arayışları dillendiren unsurlar var. Ama bir fikir karışıklığı her konuda kendisini belli ediyor ve temel kararlarda devletçi yapı egemen oluyor. CHP'nin, 1970'lerde Ecevit'in yaptığı -ve halkta karşılık bulduğu- gibi köklü bir özeleştiri ve -kişilerden bağımsız olarak söylüyorum- yeni kadro ve program ihtiyacı var. Böyle köklü bir yeniden yapılanmayı gerçekleştirebilirse, belki yeni bir iktidar umudu oluşturabilir. Gerçekleştiremezse, bir süre sonra işlevsizleşir. Dünyada, komşularımızda bunun sıcak örnekleri var.

 

"MHP ve PKK'nın ortak bir amaca yardımcı olduklarını düşünüyorum"

 

Bu sonucun oluşumunda ‘MHP ve PKK'nın tamamen birbirine karşı görünen tutum ve eylemlerinin ortak etkisini gelecek günlerde tartışacağız’ demişsiniz. Bunu biraz açabilir misiniz...

MHP ve PKK, tarihen birbirine en karşı görünen iki yapı. Bu karşıtlığın bir görünüş değil, bir gerçek olduğunu da kabul ediyorum. Ancak, 7 Haziran'dan 1 Kasım'a giden süreçte, karşıt görüş ve görünüşlerine rağmen, ortak bir amaca yardımcı olduklarını düşünüyorum.

Tekrar seçimin temel amacı tek başına AKP iktidarı ve bu yolla yeniden 'Türk Tipi Başkanlık' modelini zorlamaksa, bunun için muhalefetin geriletilmesi ve en başta da HDP'nin baraja takılması gerekiyordu. AKP'yi tekrar seçime zorlayan 'üst akıl'ın temel hesabı buydu.

MHP, uzlaşmaz tutumuyla her türlü Meclis ve Hükümet ortaklığının yolunu tıkayarak, tekrar seçimin yolunu açtı.

 

"PKK, HDP'de filizlenen demokratikleşme umudunun yolunu tıkamaya çalıştı"

 

Ortaya çıkışından bugüne kadar şiddet eylemleriyle otoriter arayışların eline gerekçe veren PKK da, tarihsel işlevine uygun olarak, HDP'de filizlenmeye başlayan demokratikleşme umudunun yolunu tıkamaya çalıştı.

Bugün HDP barajı aşabildiyse, bunu bir yandan devletin ve iktidarın önceki aylara göre 180 derece değişen suçlayıcı söylemine ve öte yandan bu söyleme hak kazandıran PKK'nın eylemlerine rağmen başardığı görülüyor.

 

"Kadınlar, ne yazık ki, partilerde vitrin görüntüsü olmaktan ileri gitmekte zorlanıyor"

 

Peki ya kadınlar, onlar bu seçimlerin kaybedeni oldu?

Kadınlar, ne yazık ki, partilerde vitrin görüntüsü olmaktan ileri gitmekte zorlanıyorlar. Türkiye siyasetinin katı, kapalı, kavgacı yapısı, kadınların eşit ve yapıcı bir unsur olarak siyasette yer almasının önünü tıkıyor.

Kadınların siyasette daha etkin yer alması, partilerin sözde özendirici formüller üretmesiyle değil, siyasetin bütünüyle saydam ve katılımcı bir anlayışla yenilenmesiyle mümkün