31 Ağustos 2010 03:00
T24 - Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Üyesi Ali Suat Ertosun, şahsına ve kurula yönelik eleştirilere yaptığı basın toplantısıyla sert yanıt verdi. Ertosun, kişisel geçmişi ile inancına ve mezhebine ilişkin bazı yazıların da kaleme alındığını belirterek, "Laik, demokratik, din ve vicdan hürriyeti olan bir ülkede bu tür davranış biçimleri kabul edilemez. Bu durum her şeyden önce temel insan haklarına aykırıdır" dedi. Ertosun HSYK'daki krizle ilgili olarak da "Adalet Bakanlığının toplantıyı terk etmesinin asıl nedeni, referandumdan ’evet’ çıkması halinde, hakim ve savcıların kaderi adalet bakanının iki dudağı arasından çıkacak talimatlar ile şekillenecek olmasıdır" diye konuştu.
Ertosun, HSYK’da düzenlediği basın toplantısında, şahsına ve Kurul’a yönelik basın-yayın organlarında yer alan iddialara cevap verdi.
Konuşmasına Pakistan’da yaşanan sel felaketi nedeniyle Pakistan halkına geçmiş olsun ve başsağlığı dilekleriyle başlayan Ertosun, Pakistanlı şair Muhammed İkbal’in Kurtuluş Savaşı’nda Türk halkı için yaptığı konuşmanın da bir bölümünü okudu.
Son aylarda şahsına ve HSYK’ya yönelik "eleştiri sınırlarını aşacak şekilde hakaret içeren maksatlı yayınlar" yapıldığını belirten Ertosun, "eleştiri amacı taşımayan, sadece hakaret etme, küçük düşürme ve karalama düşüncesiyle yapılan yayınlarla" ilgili olarak yasal yollara başvuracağını söyledi.
Ertosun, kişisel geçmişi ile inancına ve mezhebine ilişkin bazı yazıların da kaleme alındığını belirterek, "Laik, demokratik, din ve vicdan hürriyeti olan bir ülkede bu tür davranış biçimleri kabul edilemez. Bu durum her şeyden önce temel insan haklarına aykırıdır" dedi.
HSYK üyelerinin zaman zaman adliyeleri, bölge idare ve idare mahkemelerini ziyaret ederek, buralardaki hakim ve savcılarla adli sorunlara ilişkin fikir alışverişinde bulunmalarıyla ilgili de basında haberler yer aldığına işaret eden Ertosun, bu ziyaretlerin "mutad bir uygulama" olduğunu, ancak kurul üyelerinin ziyaretlerinin referandumla ilişkilendirilmesinin hiçbir insaf ölçüsüyle bağdaşmadığını ifade etti.
"Yasal yollara başvuracağım"
Ertosun, HSYK üyelerinin seçilmeleri, görevleri, yetkileri ile çalışma usul ve esaslarının Anayasa’nın 159. Maddesi’ndeki ilkelere uygun şekilde kanunlarla düzenlendiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"(Korsan) olarak nitelendirilebilecek bir davranış varsa, bu korsanlık anayasal teminat altındaki HSYK üyelerinin anayasa ve kanunlar çerçevesinde görüşlerini toplantılarda serbestçe ifade etmelerinde değil, tek elden ve organize şekilde anayasal kurumlara ve bu kurumlarda görev yapanlara karşı basın ve yayın yoluyla hedef gösterilerek yapılan saldırılarda aranmalıdır.
Şahsımın ve şahsım hedef gösterilerek üyesi olduğum HSYK’nın anayasa ve hukuk kuralları çerçevesinde ifa ettiği görevi ideolojik olarak nitelendirmek haksız bir saldırıdır. Asıl ideolojik ve militanca tavır anayasa ve kanunları yok sayarak Kurulu çalıştırmayanlarda ve basın ahlak ilkelerini çiğneyerek kampanya yürüten odaklarda aranmalıdır.
Yine hedefinde bulunduğum odakların şahsımla ilgili başvurdukları diğer bir yöntem de doğrudan muhatap olmadığım kişilerin legal veya illegal yollarla tespit edilen konuşmalarının sanki tarafıymışım gibi manşetlere taşınmasıdır. Hiçbir hukuki ve etik dayanağı olmayan, dürüst ve yansız habercilik anlayışıyla bağdaşmayan, iyi niyet ve basın ahlakı ölçülerinin çok uzağında bulunan bu eylemlere ilişkin olarak da gerekli yasal yollara başvuracağım."
Ertosun, kendisini ve HSYK’yı hedef alan "karalama kampanyası"na malzeme olan bir başka konunun da HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’le birlikte hazırladıkları "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na İlişkin Anayasa Değişikliği Konusunda Analitik Bir İnceleme" isimli kitabın olduğunu anlattı. Bu kitapta HSYK konusunda yapılan anayasal değişikliklerin değerlendirildiğini belirten Ertosun, kitapçıkta ileri sürülen görüş ve fikirlerin çarpıtılıp değiştirilerek kendisinin ve HSYK’nın siyasallaştığı yönünde yayınlar yapılarak kamuoyunun yanıltılmaya çalışıldığını kaydetti.
Konuşmasında, HSYK’da yaşanan sorunlara da değinen Ertosun, unvanlı hakim ve savcıların atamalarına ilişkin kararnameyle ilgili de "Adalet Bakanlığının toplantıyı terk etmesinin asıl nedeni, referandumdan ’evet’ çıkması halinde, hakim ve savcıların kaderi adalet bakanının iki dudağı arasından çıkacak talimatlar ile şekillenecek olmasıdır" dedi.
Ertosun, "kararnamenin tamamlanamayan bölümlerinin, kurulun anayasal görevlerini yapmasını engellemek için anayasa ve yasa hükümleri hiçe sayılıp çiğnenerek geri çekildiğini, Adalet Bakanlığının toplantıları terk etmeyi aynı kasıt ve kararlılıkla geçmişten beri sürdürdüğünü, kriz çıkarılarak da HSYK’nın yıpratılması ve çalışamaz hale gelmesinin istendiğini" iddia etti.
Ertosun, bir soru üzerine HSYK üyelerince halk oyuna sunulacak Anayasa değişikliğine ilişkin, hakim ve savcılara dağıtımı yapılan kitapçığın toplam maliyetinin yaklaşık 7-8 bin TL olduğunu ve dağıtımının posta yoluyla yapıldığını söyledi.
"Avcı ile aramızda birbirini teyit eden bir durum var"
Eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın kitabıyla ilgili soruları da yanıtlayan Ertosun, kitabı okumadığını, Avcı’yı tanımadığını belirtti. Ertosun, "Avcı’yı tanımam, ama bende dürüst bir imaj bıraktı. Yazdıklarının üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Bizim eskiden bu yana söylediklerimizi yazdı. Avcı ile aramızda çelişki değil, tam tersine birbirini teyit eden bir durum var" diye konuştu.
Bir gazetecinin "atamaların değişik kriterlerle yapıldığı" yönünde iddialar bulunduğunu anımsatması üzerine Ertosun, bu tür iddiaların her zaman olduğunu, fakat bunların gerçeği yansıtmadığını savundu. Ertosun, "Bu kurumun kapısından girmeyen bazı arkadaşlar Yargıtay üyesi olmuştur. Biz objektif kaldığımıza inanıyoruz. İddia sahiplerini iddialarını kanıtlamaya davet ediyorum" dedi.
HSYK toplantılarında bazı davalara ilişkin soruşturmaları yürüten savcı ve hakimlerin yerlerinin değiştirilmesi için önerilerde bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Ertosun, kamuoyuna yansıtıldığı gibi sadece bazı davalarla ilgili önerilerde bulunmadıklarını, basında yer alan her türlü davaya ilişkin de önerilerde bulunduklarını anlattı. Kurul olarak hakim ve savcıların hatalarını düzeltmek, sorunlarını çözmek gibi bir görevleri bulunduğunu anımsatan Ertosun, kamuoyunu meşgul eden davalarda Türkiye’nin daha sonra Avrupa İnsan Hakları ahkemesi’nde tazminat ödemeye mahkum olma durumuyla karşı karşıya kalabileceğini ve bu durumu engellemeye çalıştıklarını ifade etti.
HSYK’nın 1982 yılında kurulduğunu ve bugüne kadar sorunsuz bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlatan Ertosun, "Kurul, Anayasa’nın 15. maddesinde yazılı yetkilerini kullanmak istediğinde sorunlar ortaya çıktı" diye konuştu.
"HSYK, hakim ve savcıları korumakla görevli bir mekanizma değil"
Son dönemlerde yargı alanında yaşananların üniversitelerde doktora ve master tezleri olarak araştırılması gerektiğini belirten Ertosun, şöyle konuştu:
"Kurul’un girişimleriyle yargıya dair bazı konularda iyileştirmeler oldu. Ancak bazı davalarda hukuk ihlal ediliyor, bunlarla biz ilgileniyoruz, ama bizim ilgilenmemiz yetmiyor çünkü bize görev yaptırmıyorlar. HSYK, hakim ve savcıları korumakla görevli bir mekanizma değil. HSYK, Türk yargısının daha iyi çalışmasını hedefleyen bir kurul. Biz, meslektaşlarımıza karşı daha haşin davranıyoruz, adalet duygusunun zarar görmemesi için.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı hakkında geçen yıl suç duyurusunda bulunuldu, ancak Yargıtay’dan bize dönüş olmadı. Gayriresmi edindiğim bilgiye göre, başvurumuz Bakanlıkta bekletilmekte. Bakan, Müsteşar hakkında yargılama izni vermezse, durumu Kurul olarak değerlendiririz."
Ertosun, bir soru üzerine de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına uzun zamandır atama yapılmamasının sebebinin Kurul’un Danıştay ve Yargıtay’dan seçilen üyeleri olmadığını belirtti. HSYK’nın tarihinde ilk defa adli tatilde çalışma kararı aldığına dikkati çeken Ertosun, Kurul toplantısında "bunalım çıkartan tarafın Adalet Bakanı ve Müsteşarı olduğunu" savundu.
HSYK’nın seçilmiş üyelerinin önerilerini kararname toplantılarının başında veya öncesinde vermesi halinde hiçbir kararnamenin tamamlanamayacağına ve atamaların yapılamayacağına işaret eden Ertosun, bazı mahkeme başkanlarının heyetlerine hakim üye takviyesi yapılması yönünde talepleri bulunduğunu ve bu konuların da Kurul toplantısında gündeme getirildiğini anımsattı.
Ertosun, "Hakim ilavesi yapılırken neden mevcut hakimleri oradan almaya çalıştınız, bu çelişki değil mi diye soruluyor. Bu çelişki değildir. Aldığınız kadar hakim verirsiniz, üzerine ilave yaparsınız. Bütün hakim ya da savcılar elindeki dosyayı bitirmeden atama yapılıyor, zamanı gelen elindeki dosyayı bırakıp yeni yerinde görevine başlıyor. Gidenin yerine gelen hakim ya da savcı oradaki dosyalara bakmaya devam ediyor" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün bir konuşmasında "dedelerin talimat verdiği dönemler bitiyor" dediği hatırlatılarak, bu konuda değerlendirmesi istenen Ertosun, Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerini "seçim atmosferinde söylenmiş sözler" olarak nitelendirdi.
Adalet akademisinden Kurul'a üye seçimi
Halk oyuna sunulan Anayasa değişikliği paketiyle Adalet Akademisi’nin HSYK’ya üye seçeceğinin ve durumun Kurul’u nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Ertosun, kendisinin de Adalet Akademisi Olağan Genel Kurul üyesi olduğunu söyledi.
HSYK üyesi olarak Adalet Akademisi Yönetim Kurulu’na aday olduğunu ancak seçilemediğini anlatan Ertosun, şöyle devam etti:
"Maça 13-0 geriden başlıyorsunuz. Seçimlere 29 üye girdi, orada Bakanlığın iradesi dışında kimsenin seçim kazanması mümkün değil. Böyle bir akademiden nasıl bir üye gelir. Bir Kurul üyesinin bile mülakat heyetine girmesi istenmiyor. Mülakatlarla ilgili konu Danıştay’a kadar geldi, mülakatlara kamera konulması gündeme geldi. Kamera koyalım, biz bunu savunuyoruz. Sınavı Kurul yapsın diyoruz, olmaz diyorlar. Kurul’dan bir kişinin sınav komisyonuna girmesini istiyoruz ona da olmaz diyorlar. Son yıllarda alınan hakim ve savcılar, yakında Kurul üyelerini seçecekler. Bunlar hatalı işlemdir. Akademide Bakanlığın iradesi dışında Olağan Genel Kurul üyeliğine kimse seçilemez.
Adalet gerçekten çok zor durumda. Adalet, yargı savunma halinde. Bu kadar saldırılan bir yargı nerede var? Yargı, gözümüz gibidir. Korunması gereken en önemli organdır, ama bugün yargı, ayaklar altına alınmak isteniyor. Amaç ne, neyi değiştirmek isteniyor? HSYK değişince bütün sorunlar bitecek mi? HSYK’nın kararlarının şeffaf olmasını, incelenmesini en fazla isteyen benim. Bugüne kadar Bakanlık, Kurul üyeleri ne yapmış, her şey ortaya çıksın. Kim hangi olayda nasıl oy vermiş, görülsün."
Anayasa Mahkemesi’nin mevcut Anayasa çerçevesinde, anayasa değişikliklerine ilişkin karar verdiğini anlatan Ertosun, kitapçıklarında olması gerekenleri anlattıklarını, Kurul’un tüm disiplin kararlarının da yargı yoluna açılması gerektiğini ifade ettiklerini belirtti.
"Kurul seçimleri siyasi bir areneya dönecektir"
HSYK üyelerinin de HSYK’nın değiştirilmesinden yana olduklarını kaydeden Ertosun, "Biz bu şekilde değişsin istemiyoruz. Türk halkının gerçek beklentilerine uygun bir Kurul haline getirelim istiyoruz. İleriki yıllarda Kurul seçimleri siyasi bir arenaya dönecektir. Bundan Türk halkı çok büyük sıkıntı çekecektir ve kısa bir süre sonra bunun tekrar değiştirilmesi gündeme gelecektir" diye konuştu.
Kendisine ve diğer yargı mensuplarına ait bazı davaların sanıklarıyla yaptıkları konuşmalar ilişkin ses kayıtlarının ve fotoğrafların basında yer aldığının hatırlatılması üzerine de Ertosun, "Bunları eğer devlet yapıyorsa ortada çok vahim bir durum vardır ve bunların devletten ayıklanması gerekir. Devlet değil, başka güçler izliyorsa da bunların devlet tarafından araştırılması, ortaya çıkartılması gerekir" dedi.
Ertosun, basın toplantısını Roma Hukuku’nda "torba kanun" olarak nitelendirilen kavramı açıklayarak bitirdi. Birbiri ile ilgisi olmayan maddelerin bir arada oylanmasının "torba kanun" olduğunu anlatan Ertosun, Romalıların buna "siyasi rüşvet veya muaza" dediklerini ve Milattan Önce 98 yılında bunu yasakladıklarını ifade etti.
Ertosun, "Bugün ise 2108 yıl sonra Türk halkının önüne torba bir kanun getiriliyor, evet veya hayır denilmesi isteniyor. Biz bunun doğru olmadığını, kriterlere aykırı olduğunu söyledik ve Romalıların 2108 yıl önce yasakladıkları bir uygulamanın doğru olmadığını belirttik. Bugün fakültelerimizde Roma Hukuku kaldırılıyor" diye konuştu.
© Tüm hakları saklıdır.