Özgür Gündem Gazetesi’nin nöbetçi genel yayın yönetmenliğini yaptığı için tutuklanan Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu serbest bırakıldıktan sonra DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem Gazetesi’ne nöbetçi genel yayın yönetmenliği yaptıkları gerekçesiyle tutuklanan Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu tutuklanmalarına yapılan itirazı kabul etti. Önderoğlu ve Fincancı cezaevinden salıverilmesinin ardından dosyası başka bir mahkemede olan Ahmet Nesin de tahliye edildi. Serbest bırakıldıktan sonra DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, kendisine destek veren Türk medyasında ve uluslararası medyada çalışan meslektaşlarına teşekkür etti.
DW Türkçe: Tahliye kararı sizin için ne ifade ediyor? Bunun siyasi bir anlamı var mı sizce?
Erol Önderoğlu: Tahliye kararı benim gözümde Türkiye'de yaygın olarak muhaliflere karşı, gazetecilere karşı başvurulan keyfiyete ve tutuklama baskılarına son verilmesidir. Yanlıştan dönülmüştür. Fakat dünya kamuoyu karşısında Türkiye’deki gazetecilerin, muhaliflerin, hak savunucularının karşılaştıkları yargısal baskıları da göz önüne çıkarmıştır, diye düşünüyorum.
DW Türkçe: Sizlerin tutuklanmasına uluslararası toplum da tepki gösterdi. Uluslararası toplumdan gelen tepkiler mi etkili oldu?
Önderoğlu: Zannediyorum, 20 yıldan fazla bir süredir Türkiye'de gazeteci hakları üzerine çalışmalar yapmam, bu zamana kadar kurduğumuz, geliştirdiğimiz uluslararası dayanışma ağları da durumumuza eğilmelerine neden oldu. Bu önemli şahsi bir avantajdı. Benim dileğim bu uluslararası dayanışmanın, Türkiye'deki hak ihlallerini, ifade özgürlüklerinin bastırılması vakalarını daha iyi gözler hale getirmesidir. Böyle bir duyarlılık oluşmasından çok memnunum. Bir nebze de olsa Türkiye'deki keyfi tutuklamalar ve keyfi yargılamalara benim vakam etrafında da dikkat çekilebilecekse bundan daha memnun olacağım.
DW Türkçe: Türkiye’de basın üzerindeki baskılara karşı uluslararası toplumun tepkilerini yeterli buluyor musunuz?
Önderoğlu: Bölgesel politikaların, Suriyeli sığınmacıların durumunun, özellikle AB ile ilişkilerde, temel özgürlüklerle ilgili müzakerelere göre baskın geldiğini birkaç yıldır görüyorduk. Ancak öyle görünüyor ki; AB'nin yeniden şekillenmesi sürecinde hem Türkiye AB'ye bağlı kalmak istediği için hem de AB'nin gelecek arayışı içinde Türkiye'nin yeni konumu da değerlendirileceği için gelecekte Türkiye'de insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili tartışmaların da sırası gelecektir, bunun da bir yeri olacaktır. Temel özgürlükler ve ifade özgürlüğü gibi demokratik standartlar Türkiye'nin AB'ye bağlı kaldığı ve AB içinde yer sahibi olduğunu iddia ettiği bu süreçte, AB ile ilişkilerinde daha tutarlı bir tartışma zemini oluşacaktır. Dolayısıyla bizim yaşadıklarımız, Türkiye'deki gazetecilerin, yabancı gazetecilerin ve yerel gazetecilerin çatışma ortamında veyahut yargı baskılarının yaşandığı bu süreçte ne şekilde görev yaptıkları daha etraflıca gündeme gelecektir. Benim tek dileğim bizim durumumuzun da bu baskılara ışık tutacak şekilde tarihe bir not düşmesi...
DW Türkçe: Basın özgürlüğü için Türk medyasındaki dayanışmayı yeterli buluyor musunuz?
Önderoğlu: Türkiye medyası son 10 yılda ciddi anlamda müdahalelere uğradı. Medya patronları ana akım medyayı denetim altında tutmak için hükümet politikalarını benimsemeye zorlandı. Çeşitli finansal baskılarla… Türkiye ana akım medyası, hükümetin yakın takibinde olduğu için bugün meslektaşları ile dayanışma içerisinde bulunmak konusunda o kadar atılgan değil. İktidarın ana akım medyayı özellikle Kürt sorunu ve diğer meselelerle ilgili denetim altında tutması, genelde toplumun kutuplaşmış olması, Türk medyasının da bundan etkilenmesi nedeniyle dayanışmanın o kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum. Ancak hükümete yakın birkaç kalem, ana akım medyadan birkaç gazeteci arkadaş da bizim durumumuzu savunma cesareti gösterdi. Bunu da kabul etmemiz lazım. Muhalif çok çeşitli gazeteler bizim durumumuzun aslında çok geniş bir baskı politikasına tekabül ettiğini yazdı ve bizim durumumuz belirli ölçülerde Türkiye kamuoyuna mal oldu. Bundan dolayı bizimle dayanışma gösteren hem Türkiye'deki ve hem de uluslararası basındaki meslektaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.