AKP’nin 2007 yılındaki yeni Anayasa çalışmalarında görev alan Türkiye’nin Anayasa hukukçusu Prof. Ergun Özbudun, dershaneleri kapatan kanunun Anayasa’nın 8 maddesine aykırı olduğunu belirtti.
Türkiye’nin en saygın hukuk otoritelerinden biri olan Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, dershaneleri kapatan kanuna ilişkin mütalaa hazırladı.
Bugün gazetesinden Güngör Ergün’ün haberine göre, Özbudun tartışmalı düzenlemenin Anayasa’nın 8 maddesine aykırılığını tespit etti. Dershaneleri kapatan düzenlemenin sırasıyla ‘Cumhuriyetin niteliklerini” düzenleyen 2’nci maddesine, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5’nci maddesine, temel hak ve hürriyetleri düzenleyen 13’üncü maddesine, mülkiyet hakkını düzenleyen 35’inci maddesine, hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ıncı maddesine, eğitim ve öğrenim hakkını düzenleyen 42’nci maddesine, çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48’inci maddesine ve çalışma hakkını düzenleyen 49’uncu maddesine aykırı olduğunu kaydetti.
Dönüşüm de aykırı
Yasadaki aykırılıkları detaylandıran Özbudun, Özel Öğretim Kurumları Kanunudan ‘dershane’ ibaresinin çıkarılması ile faaliyetine devam edecek olan özel kurslar için getirilen “Ortaöğretime ve yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde olmamak” şartının Anayasa’nın 2’nci, 13’üncü, 42’nci, 48’inci ve 49’uncu maddelerine aykırı olduğunu aktardı.
Özbudun, kanunun dershane ve etüt merkezindeki öğretmenlerin sözlü sınavla Milli Eğitim Bakanlığı’na alınmasına ilişkin hükmünün de Anayasa’nın 2’nci, 48’inci ve 49’uncu maddelerine aykırı olduğunu kaydetti. Yine kanunda dönüşümü tamamlamayan dershane ve etüt merkezlerinin 1 Eylül 2015 tarihiyle son bulmasını içeren hükmünde Anayasa’nın 2’nci, 5’inci, 13’üncü, 35’inci 42’nci ve 48’inci maddelerine aykırı olduğuna dikkat çekti.
Görev süresi
Özbudun, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 4 yıl ve daha fazla süreyle göre yapan okul müdürü ve yardımcılarının görev süresinin sona ereceğini hükme bağlayan geçici maddenin de Anayasa’nın 36’ıncı maddesine aykırı olduğunu ifade etti. Bir kamu görevlisinin görevine son verilmesinin idari bir işlem ile gerçekleştirilebileceğine dikkat çeken Özbudun, “Anayasanın hak arama hürriyetine ilişkin 36’ıncı maddesini ihlal etmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 10 Nisan 2014 tarihli kararıyla HSYK Kanunu’na eklenen aynı nitelikteki hükümleri iptal etmiştir” dedi.
Mutlak yasak rejimi söz konusu olacaktır
Özbudun, temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanabile-ceğini anlatan Anayasa maddesindeki “Sınırlamalar ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” hükmüne dikkat çekti. Bir hakkın kullanımında idari makamların rolü açısından üç durumun söz konusu olduğunu belirten Özbudun, birinde hakkın kullanımının idari makamın iznine ya da ruhsatına bağlı olması, ikincisinde bildirimle yetinilmesi, üçüncüsün ise hiçbir izin ve bildirim olmaksızın hürriyetin serbestçe kullanılması olduğuna işaret etti. ‘Dershaneleri kapatan’ kanunun iktidar çevrelerince açıkça ifade edilen amacı dershaneleri ortadan kaldırmak olduğuna göre, hükûmetin red cevabı vereceği de muhakkak gibidir. Bu durumda, ölçülülük ilkesine tümüyle aykırı bir mutlak yasak rejimi söz konusu olacaktır”
Eğitim hakkı tamamen sınırlanamaz
Özbudun düzenlemenin Anayasa’nın ‘eğitim ve öğretim hakkı’nı düzenleyen 42’nci maddesine aykırı olduğunu vurguladı. “Devlet, biçimsel eğitim veren kamusal veya özel eğitim kurumlarını, eğitim hakkının özüne dokunmamak şartıyla, kanunla düzenleyebilir” diyen Özbudun, “Bunun dışındaki kursların ve öğrenim yerlerinin bu hükümlere tâbi tutulmasına imkân yoktur.
Dershanelerin kanun kapsamından çıkarılması, onların yasaklanmasına ya da tamamen takdirî bir ruhsat sistemine tâbi tutulmasına imkân vermez. Bu devlete ‘insanların maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak’ görevini veren Anayasanın 5’inci maddesine de aykırıdır” tespitinde bulundu.
Özbudun, AYM’nin 2011’de verdiği bir başka iptal kararını bu konuya örnek gösterdi. AYM’nin iptal gerekçesinde yer alan “Eğitim ve öğrenim hakkının kapsamı belirlenirken, bunlar eğitim ve öğretim hakkını tamamen ortadan kaldıracak nitelikte olamaz” tespitine vurgu yaptı.
Kapatma mı ihtiyaç dershane mi?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) de temel hak ve özgürlüklerin sınırlanabilmesi için ‘demokratik bir toplumda gerekli olma’ ve “Zorlayıcı bir sosyal ihtiyaca dayanması” gerektiğini belirten Özbudun, “Düzenlemenin bu iki şarta uygun olduğunu savunmak mümkün değil” dedi. Özbudun şöyle devam etti:
Sosyal eşitsizlikler
“Kanunun görüşmelerinde onun savunucuları bu konuda hiçbir inandırıcı kanıt ileri sürebilmiş değillerdir. Tam aksine, Türkiye gerçeğinde dershanelerin ‘zorlayıcı bir sosyal ihtiyaçtan’ kaynaklandığı kuşkusuzdur. Üniversitelere başvuranların sayısının, üniversite kontenjan-larının çok üstünde olması nedeniyle, yarışmacı nitelikte üniversite giriş sınavlarının yapılması zorunludur ve yakın gelecekte bu sistemin değişmesi ihtimali görülmemektedir.
Üniversiteye hazırlık kursları, bu sınavlarda daha başarılı bir sonuç almak isteyen öğrencilerin başvurabilecekleri en tabiî araç olarak görünmektedir. Söz konusu kurslara gösterilen rağbet de bunu kanıtlamaktadır. Dershanelerin kapatılması halinde, bu talepler özel öğretmenler tarafından, çok daha yüksek bir bedel karşılığında sağlanabilecek, böylece mevcut sosyal eşitsizlikler daha da artacaktır.”
Kaldırmayla değil teşvikle tedbir alınmalı
Prof. Özbudun, dershaneleri kapatan düzenlemenin Anayasa’nın 48’inci maddesinde yer alan “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlarına uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır” hükmüne de aykırı olduğunu belirtti.
Sınırlama vurgusu
Bu maddedeki önemli bir ayrıntıya dikkat çeken Özbudun, “Anayasasının 48’inci madde-sinde, temel hak ve hürriyetlerle ilgili pek çok maddenin aksine, “sınırlama” deyimine yer verilme-miş olması anlamlıdır” diyerek şöyle devam etti: “Maddenin ikinci fıkrasındaki ‘Devlet, özel teşebbüs-lerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır’ ifadesinden, devletin bu yönlendirmeyi yasak ve sınırlamalarla değil, teşvik tedbirleriyle yapacağı anlamı çıkmaktadır. ”
Kapatmanın ötesinde müdahale
Özel teşebbüs hürriyetinin sınırlandırılabileceğine dikkat çeken Özbudun, bu sınırlamanın kamu yararı ile bireysel hak ve hürriyetler arasında ‘hakkaniyete uygun bir denge kuran’ ve bireysel hakkın özünü ortadan kaldırmayan bir sınırlama olması gerektiğine vurgu yaptı. Özdubun şöyle devam etti:
Orantısız müdahale
“Dershanelerin kapatılması ya da tamamen siyasi takdire dayanan ve ölçüleri belirlenmeyen bir ruhsat sistemine tâbi tutulması, hiçbir zorlayıcı sosyal ihtiyaçtan kaynaklanmayan, demokratik bir toplumda yeri olmayan, orantısız, ölçüsüz ve hakkın özünü ortadan kaldıran bir müdahaledir.
Dershaneleri, özel eğitim kurumlarına ilişkin kanuni düzenlemenin kapsamı dışına çıkarmak, yasama organının takdir yetkisi içindedir. Ancak bu faaliyeti yasaklamak, bunun çok ötesine geçen bir müdahaledir.”
Amaç kamu yararı değil siyasi yarar
Özbudun, tüm kamusal işlemlerin nihai amacının kamu yararını sağlamak olduğunu kaydetti. “Yalnız özel çıkarlar için veya belli kişilerin yararına olarak yasa kuralı konulamaz. Bu durumun açık bir biçimde ve kesin olarak saptanması halinde, söz konusu yasa kuralı Anayasa’nı 2’nci maddesine aykırı düşer ve iptali gerekir” diyen Özbudun, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
Toplumsal grubu cezalandırmak
“Kanunun gerekçesinden ve Kanun üzerindeki meclis görüşmelerinden, kanunun amacının kamu yararı olmayıp, Gülen Cemaati’ne bağlı dershaneleri kapatarak bu cemaati cezalandırmak gibi siyasi bir saik olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Hükümet sözcülerinin bu cemaate yönelik ağır suçlamaları ve bizzat Sayın Başbakan’ın öğrenci velilerinden çocuklarını bu dershanelerden çekmelerini istemesi, izlenen amacın, kamu yararı olmayıp, bir toplumsal grubu cezalandırmak ve böylece iktidar partisi lehine siyasi bir yarar sağlamak gibi tamamen siyasi bir saik olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, ilgili düzenlemenin amaç unsuru bakımından da denetlenip iptal edilmesi gerekir.”