Gündem

Ergenekon'da Ecevit kararı

Ergenekon’da mahkeme heyeti, Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesi’ndeki tedavisiyle ilgili rapor, film, grafik ve benzeri tüm belgeleri istedi.

14 Şubat 2010 02:00

T24 - Ergenekon’da mahkeme heyeti, Bülent Ecevit’in Başkent Üniversitesi’ndeki tedavisiyle ilgili rapor, film, grafik ve benzeri tüm belgeleri istedi. Ecevit’in koruma müdürü Birgün, savcılara verdiği ifadede, yaşananlarla ilgili dönemin başhekimi Haberal’ı suçlamıştı.


Eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in koalisyon hükümetinin son dönemleri olan 2002 yılında Başkent Hastanesi’nde gördüğü tedavi sonrası basının karşısında dilinin dolanması büyük olay yaratmıştı. Ecevit, ’ayakta duramayacak olmasına rağmen Başbakanlık’tan çekilmediği’ yönünde acımasız eleştirilere hedef olmuştu. İşte bu ’skandal’, Ergenekon davasına girdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dünkü duruşmada mahkeme heyeti, Ecevit’in Ankara Başkent Üniversitesindeki tedavisiyle ilgili tüm hastane evraklarının, raporların, varsa film, grafik ve tüm belgelerin istenmesine hükmetti.


Haberal’a suçlama

Bu belgelerin istenmesi, Ecevit’in koruma müdürlüğünü yapan DSP Milletvekili Recai Birgün’ün 29 Nisan 2009’da Ergenekon savcılarına verdiği ve iddianameye giren ifadeye dayanıyor. Birgün ifadesinde 3’üncü iddianamenin tutuklu sanıklardan Prof. Dr. Mehmet Haberal’a ağır suçlamalar yöneltmiş, Ecevit’in Başkent Üniversitesi’nin hastanesinde gördüğü tedavinin ardından, endoskopi yapıldığı için konuşamayacak halde olmasına rağmen Başhekim Haberal tarafından basın açıklaması yapmaya zorlandığını öne sürmüşti. Mahkeme heyeti bu iddiayı aydınlatmak için başkent Hastanesi’ndeki belgeleri istedi.


Koruması hep yanındaydı

Ecevit’in hastane raporlarının Ergenekon davasına girmesine yol açan ifadeyi koruma müdürü Recai Birgün (üstte solda) verdi. DSP milletvekili de olan Birgün, merhum başbakanın yanından son nefesini verdiği 5 Kasım 2006’ya kadar bir an bile ayrılmadı.


Recai Birgün:
Boğazı uyuştuğu halde Haberal zorla konuşturdu


İşte Ecevit’in koruma müdürlüğünü yapan DSP Milletvekili Recai Birgün’ün, Ergenekon savcılarına 29 Nisan 2004’te verdiği ifade...


* Kürsü bile hazırdı:
“Sayın Ecevit, 4 Mayıs 2002 tarihinde bir rahatsızlık geçirdi. Tedavisi için Başkent Hastanesi’ne gittik. Bir günlük tahlil ve tedavi sonucu eve geri geldik. Evde 3 gün sonra birden sırtında bir acı hissetti ve tekrar hastaneye gittiğimizde, kaburgasında kırık olduğu söylendi. 11 gün kadar hastanede kaldı. 11 günün sonunda tedavisinin evde yapılması için hastaneden ayrıldık. Ecevit hastaneden çıkarken, gazetecilerin dışarıda olduğu söylendi. Kendisine yorgun olduğunu ve herhangi bir açıklama yapmaması gerektiğini ısrarla söylememize rağmen, o sırada Mehmet Haberal, mutlaka birkaç kelime söylemesi gerektiğini söyledi. Dışarı çıktığımızda bütün gazeteciler oradaydı. Başkent Üniversitesi’ne ait kürsü dahi hazırlanmıştı.”

* Boğazı düğümlendi: “O sırada Bülent Ecevit, kürsüde konuşma yapmak istediğinde konuşamadı. Boğazı düğümlendi. Hatta Mehmet Haberal’ın ismini dahi söyleyemedi. Daha sonra konuşma yapmadan ayrıldık. Haberal’a, niye böyle oldu diye sorduğumda, ’Biz beyefendiye endoskopi yaptık ve boğazını da uyuşturduk, bunun için konuşamamış olabilir’ demesi üzerine, madem böyle bir durum vardı, neden konuşmasına izin verip, birkaç kelime söylemesini istediniz diye sordum. Haberal, ’Neyse olur böyle şeyler’ dedi.”

* Evde gayet normaldi:
“Hastaneden eve geldiğinde tekrar bir sırtında yanma hissedince hastaneye geri götürdük. Burada Ecevit’in omurgasının çöktüğü ve bunun çok sıkıntılı bir şey olduğu söylendi. Buna rağmen ben, tedavinin evde yapılmasında ısrar ettim. Ecevit, evin içinde tüm gün normal bir insan gibi ihtiyaçlarını gidermesine rağmen, saygısından ötürü doktorlar geldiğinde yatakta kıpırdamadan yatıyordu...”

* Her gün aynı kontrol:
“Düzeliyorsunuz, iyi gidiyorsunuz’ diye her gün aynı tür kontrolleri yaptılar. Bu durum yaklaşık 3 ay sürdü. Ecevit’in hastalığı olmadığını gördüğümüz halde, doktorlar ısrarla çok hastaymış gibi davrandı... Arkadaşım Mücahit Pehlivan’ı gizli olarak eve getirdik. Pehlivan, bir özel hastanenin seyyar röntgen cihazlarını getirdi. Filmi çekti ve hastalığın tamamen iyileştiğini söyledi.”


Basın açıklaması tartışma yaratmıştı


‘Ayakta duracak hali yok Başbakanlığı bıraksın!’

DSP-MHP-ANAP koalisyonundan oluşan 57. hükümetin Başbakanı Bülent Ecevit, ilk kez 4 Mayıs 2002‘de, Başbakanlık’tayken görevi başında rahatsızlandı. Başbakana müdahale için Başkent Üniversitesi Hastanesi‘nden Prof. Dr. Turgut Zileli ismi gündeme geldi. Ecevit, eşi Rahşan Hanım ve koruması Recai Birgün’ün eşliğinde Zileli‘nin görev yaptığı ve Prof. Mehmet Haberal’ın sahibi olduğu Başkent Hastanesi‘ne getirildi.


Yoğun bakım krizi

Ecevİt, o günlerde 77 yaşındaydı. Birçok tetkik bir arada yapılmıştı. MR ve röntgen çekilmiş; akciğeri incelenmiş; mide, bağırsak ve kan tetkikleri yapılmıştı. Ancak saatler geçmesine rağmen rahatsızlık hakkında net bir cevap alınamıyordu. Hastane kapısından çıkan her ziyaretçi Ecevit hakkında bilgi veriyor; kimi ’yoğun bakımda’ diyordu, kimi ‘gayet iyi‘. Doktorlar ise ‘Hastanede gözetim altında kalacak‘ diye diretiyordu.


'Gayet iyi, konuşabilir’

Ancak Rahşan Hanım‘ın ısrarıyla Başbakan hastaneden çıktı. Resmi açıklama ise ‘durumu iyi‘ şeklinde oldu. Birgün’ün iddiasına göre iyi görünmemesine rağmen Haberal, Ecevit çiftine ’basına açıklama yapma’ izni verdi. İşte kıyamet de burada koptu. Zira Ecevit, ’Başkent Hastanesi Başhekimi’diyemedi. Dili dönmedi. Çok kötü portre çizdi. Ağzından ’şükranlarımı sunuyorum‘ yerine ‘şükran ediyorum‘ gibi yanlış kelimeler çıktı.


Başbakan’a korse takıldı

Ecevit‘İn ağrıları dinmemişti. 17 Mayıs‘ta Başkent Hastanesi‘ne tekrar yattığında ’omurgalarda çökme’olduğu yönünde bilgi verildi. Ancak Ecevitler o günlerde açıklanmayan bir sebeple 27 Mayıs 2002’de hastaneden ayrılıp tedaviyi evde sürdürme kararı aldı. Fakat doktorlar evlerinde de çiftin peşini bırakmadı. Ecevit‘e bir korse takıldı fakat Birgün’ün iddiasına göre bu Başbakan’ı komik ve zayıf duruma düşürecek kadar basitti.


‘Aman toplantIya gİtmeyİn’

SağlIk durumunun her gün iyiye gittiğini gören Ecevit, artık görevinin başına dönmek istiyordu. Toplantılardan önce ‘Buna katılabilir miyiz?‘ diye soruyor, doktorları ‘Evet katılabilir‘ diyordu. Kamuoyuna ‘Başbakan katılacak‘ açıklaması yapılıyordu. Ertesi sabah ise eve gelen doktorlar dışarı çıkmaya hazırlanan Ecevit’e, ‘Aman efendim sakın gitmeyin, uyuşma var, omurilik baskısı var, giderseniz felç olabilirsiniz, ölebilirsiniz‘ diyordu.


İş görmez raporu

Birgün’ün arkadaşı doktor Mücahit Pehlivan gizlice muayene ettiği Ecevit’in tamamen iyileştiğini söyleyince beline daha şık bir korse takılan Başbakan dışarı çıkmaya başladı. Bu süreçte Başkent Hastanesi doktorları ‘Son defa kontrol edelim‘ deyince, Birgün‘e göre, parti içinden ‘Giderseniz iş göremez raporu verecekler. Başbakanlıktan düşürecekler‘ uyarısı yapıldı. Ecevit de tekrar hastaneye gitmedi. Daha önce 4. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, bitkisel hayata girince doktor raporuyla görevine son verilmişti.