Gündem

'Ergenekon, Stalinizm ruhunun montajıdır'

Ergenekon'un Moskova'daki beyni olduğu ileri sürülen Aleksandr Dugin, Türkiye'de, ABD destekli Atlatntikçilerin Avrasyacıları yok etmeye çalıştığını söyledi

31 Ekim 2008 02:00

M. Yaşar Durukan / Ceren Şehirlioğlu

Ergenekon’da Rus parmağı var mı? Türk ordusu içindeki Rus yanlısı komutanlar kimler? Firari General Levent Ersöz neden iade edilmeyecek? ‘Ergenekon'un beyni’ olduğu iddia edilen Aleksandr Dugin, Tempo’ya konuştu. “İhtiyacı olan hiçbir Avrasyacıya yardımımı esirgemem” diyen Dugin, Ergenekon tutuklularının bulunduğu Silivri Cezaevi’ne gelmeyi planlıyor
*** 

Soruşturma yaklaşık 1.5 yıl sürdü ama Ergenekon’un bir numarasına bir türlü ulaşılamadı. 2 bin 455 sayfalık iddianame tamamlanınca, tarihi dava başladı. Davadan bir gün sonra Ergenekon’un beyninin Moskova’da olduğu haberi gündeme bomba gibi düştü. Rus basını, üç Türk savcısına göre, darbecilerin fikir babasının Aleksandr Dugin olduğunu yazdı. Ergenekon davasında adı geçen Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu emekli General Şener Eruygur gibi tüm önemli sanıkların Rusya ile bağlantılı olduklarına dikkat çekildi. Ergenekon davasıyla ilgili sanık olarak aranan eski Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı General Levent Ersöz’ün ise izini Rusya’da kaybettirmiş olması, objektiflerin Dugin üzerine çevrilmesine neden oldu.

Gerçekten Rus istihbaratı, Dugin üzerinden Türkiye’deki olaylara müdahale mi ediyordu? İktidardaki Birlik Rusya Partisi’nin ideoloğu olan Dugin’in, Ergenekon ile ilişkisi var mıydı? ‘Ergenekon'un beyni’ olduğu iddia edilen Dugin ile savcıların ve kamuoyunun merak ettiği konuları konuştuk.

Türkiye’deki Avrasyacılık eğilimlerinin liderlerinin tamamına yakını Ergenekon operasyonu çerçevesinde tutuklandı. Tüm bunlar ne anlama geliyor? Rus basınındaki haberlere göre, üç Türk savcısı sizin Ergenekon’un beyni olduğunuzu iddia ediyor. Ergenekon’un beyni siz misiniz?

Ben bir Avrasyacıyım ve Avrasyacılık doktrinini 1980’lerden bu yana Rusya’da canlandırmaya çalışıyorum. Bu jeopolitik doktrinin ve siyasi felsefenin temelleri 20’nci yüzyılda, ilk jenerasyon Avrasyacılar (Trubetskoy, Savitsky, Alexev vb.) tarafından atıldı. Avrasyacılık, Batı’nın kendi değerlerinin evrensel olduğu sahte inanışına karşı çıkar, medeniyetlerin ve siyaset biçimlerinin çoğulluğunu savunur. Avrasyacılık, aynı zamanda Türk ve Slav halklarının kader birlikteliğinin üzerinde durur ki; bu devletler, tarihin en büyük Avrasya imparatorluklarının kurcularındandır.

1980-90 arasında Neo-Avrasyacı ekolümüz, bu fikirleri yeni gerçekliklere adapte etti. Amerikan emperyalizmine, globalizme ve ABD diktatörlüğüne karşı, dünya çapında savaşmaya başladık. Avrasyacı kurucularımızın ‘Türkofil’ düşüncesine sadık kalarak, Asya ve Avrupa’daki çeşitli Avrasya topluluklarıyla iyi ilişkiler kurduk. Türkiye’de İşçi Partisi -özellikle Doğu Perinçek- ile yakın ilişkiler içindeyiz. Birbirimize çok yakın olan jeopolitik ideallerimizi savunmak için birlikte çalışmaya karar verdik. İşbirliğimizi geliştirmek için dört temelimiz var:

1. Rus filozof Konstantin Leontiev’in Türk dostluğu ve Avrasyacı akımın klasikleri.
2. Bitmeyen düşmanlık ve bölgesel rekabete karşı Rusya ile birleşmeyi öneren Kemalist gelenek.
3. Türkiye ve Rusya arasındaki benzer kimlikler. Bizim insanlarımız da bir taraftan Batılı, bir taraftan Doğulu, dolayısıyla öz kimliğimizin Avrasyacı olduğunu keşfettik.
4. SSCB’nin dağılmasından sonra, Türkiye’nin Rusya’dan gelecek tehlikenin önemsiz olduğunu fark etmesi, Rusya ile işbirliğinin öneminin ise her geçen gün arttığını anlaması, Amerika’nın Ortadoğu, özellikle Irak ve Kuzey Kıbrıs stratejilerinin 21’inci yüzyıl Türkiye’sinin stratejik çıkarlarına hizmet etmediğinin görülmesi.

Bu dört prensip, ortak anlayışımızın temelini oluşturdu. Benim kitaplarım Türkiye’de de basıldı. Orada, hemen her toplumda Avrasyacıların ve Atlantikçilerin olduğunu açıklıyorum. Bunların amaçları birbirine karşıt. Birincisi, çok-kutupluluk için mücadele veriyor; ikincisi, tek-kutupluluğu ve ABD’yi destekliyor. Bu analize göre, Türkiye’de de aynı yaklaşımı paylaşan Avrasyacı çevreler ortaya çıkarak, bu modele göre hareket etmeye başladılar. Avrasyacılığın tüm politik ve sosyal kesimlere etki ettiğini hatırlamak önemli. Sağ kanattan sol kanada, laiklerden din adamlarına, politikacılardan halka, geniş çevreleri kapsayan bir ideal bu. 20’nci yüzyılın yeni gerçekliğini, ulusal ve kültürel kimlikleri korumak temelinde algılayan bir dünya görüşünden bahsediyoruz.

Ergenekon operasyonu, bildiğim kadarıyla, Türk Atlantikçilerinin, Avrasyacılığın güçlenen değerlerine duyulan güveni sarsmak için organize ettikleri siyasi bir olay. Bu, şunu gösteriyor: Demek ki Türkiye’deki Avrasyacı eğilimler o kadar önemli ki, bu Amerika yanlısı çevrelerin, geleneksel olarak sağlam olan pozisyonlarını tehdit etmeye başlamış. Ben, modern Avrasyacılığın beyinlerinden biriyim ve her ülkedeki Avrasyacı eğilime destek veriyorum. Önümüzdeki Ergenekon sürecinde gerçeklerin ortaya çıkacağına, suçlanan dürüst, saygın kişilerin masumiyetinin kanıtlanacağına ve bir gün birlikte Avrasyacılığı hapishane parmaklıkları ardından değil, daha düzgün bir tavır çerçevesinde tartışabileceğimize inanıyorum. Baskı ve kaba kuvvetle fikirlere karşı savaşamazsınız.

Yakın dostunuz Doğu Perinçek ile Ergenekon operasyonunu değerlendirebildiniz mi? Perinçek’in ve diğer ulusalcıların cezaevine konmasına ne diyorsunuz? Onlara destek vermek için bir şeyler yapacak mısınız? Cezaevinde ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye’deki genel gelişmeler konusunda bilgilendiriliyorum. Ama Rusya’da olup bitenle daha çok meşgulüm. Burada da benzer bir ideolojik çatışma gizliden gizliye büyüyor. Rusya’da da Avrasyacılar ve Atlantikçiler var. Aynı Türkiye’deki gibi, bu ikisi ciddi bir cepheleşme halindeler. Türkiye’deki dostlarımın başına gelen, her Avrasyacının başına gelebilir. Çünkü can çekişen Amerikan gücü hâlâ etkili ve ajanları, Amerikan hâkimiyetinden kurtulup, çok-kutuplu bir dünya yaratmak isteyenlere zarar verebilir. Baskının bahanesini bulmak çok kolay.

Bence ‘Ergenekon’, Avrasyacıların jeopolitik karşıtları tarafından hayal edildi. Öyle bir organizasyon asla olmadı. Doğu Perinçek ortak ideallerimizi Türkiye’de ve dışarıda savunmak için yasal yollardan hiçbir bedel ödemekten çekinmeyerek savaşmaya kararlıydı. Siyasi duruşu sebebiyle hapse giremeyecek adam bir oportünisttir ve bir duruşu da zaten yoktur. Evet, dostlarımı fırsatım olursa hapiste ziyaret etmek isterim; ama onlarla çok yakında özgürlerken görüşeceğimden eminim.

Rus yanlısı komutanlar

Türk ordusu içindeki Rus yanlısı komutanların, ülkeyi Batı ekseninden çıkararak Rusya yanlısı bir çizgiye kaydırmak için çalıştıkları iddia ediliyor. Ordu içinde Avrasya hareketine destek veren askerler var mı?

Rusya’da Avrasyacılık ve çok-kutuplu jeopolitik durum hemen hemen ortak bir ideal. Rus ordusunun dogması da budur. Türk ordusunda da bu fikre sahip önemli kişilerle tanıştım. NATO artık Türkiye’nin bugünkü ulusal çıkarlarına uymuyor. Dahası, NATO ve özellikle ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde ısrar etmesi, Türkiye’nin tüm komşularından izole olması riskini taşıyor. Irak’taki operasyon, Türkiye’nin bölge bütünlüğünü tehdit ederek Kürt ayrılıkçı hareketinin yükselmesine sebep oldu. Dolayısıyla, eğer Türkiye’deki bazı askerler alternatif çözümler düşünüyorsa, buna yalnızca ‘mantıklı’ diyebiliriz. Ama Türkiye bağımsız bir devlet ve hangi askeri ittifaka dâhil olacağınız size kalmış. Beni, ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin stratejik birlikteliği de içermesi çok mutlu eder.

Türkiye’nin NATO’dan çıkarak, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılmasını, Rusya ve İran ile birlikte bölgede yeni askeri ittifak oluşturulmasını öneren emekli General Şener Eruygur ile tanışıyor musunuz? Avrasya fikrini destekleyen eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ile hiç görüştünüz mü?

Bu iki ismi de tanıyorum ama önemli olan, onların siyasi ve stratejik vizyonlarını bizim görüşmelerimizden çok daha önce şekillendirmiş olmaları. Onlar Kemalist geleneğin çizgisinde düşünmeye, ülkelerinin güvenliği için en iyi yolu bulmaya çalışıyorlar. Sonuçta, Türkiye’nin stratejik bir alternatifi olması gerektiğine karar verdiler ve bu fikirlerini açık bir şekilde paylaştılar. Bu düşüncelerin Türkiye’nin büyük askeri düşünürlerinin arasında yayılması beni mutlu ediyor. Kesinlikle Rusya, Türkiye ve İran arasında bir stratejik ittifaka tam destek veriyorum. Bu, üç ülke için de en iyi çözüm.

Ersöz geri verilmeyecek

Sanık olarak aranan eski Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı General Levent Ersöz’ün izini Rusya’da kaybettirmesi, Ergenekon davasında Rusya parmağının delili olarak gösteriliyor. Hatta Rus istihbaratının sizin üzerinizden Türkiye’deki olaylara müdahale ettiği söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Ben Levent Ersöz’ü kişisel olarak tanımıyorum ama bu davadan aranıyorsa, çok dürüst ve cesur bir insan olduğuna eminim. İhtiyacı olan hiçbir Avrasyacıya yardımımı esirgemem, fakat General Levent Ersöz’ün durumu benim yardımım olmadan geçildi.

Bir demecinizde Levent Ersöz için, “Bulunsa bile Rusya’dan Türkiye’ye iadesi söz konusu olmayacak” diyorsunuz. Neden iade edilmeyecek?

O röportajda Rusya’nın, Ersöz’ü Türkiye’ye göndermesi gerektiğini söyleyen İsrailli uzman (Rusya Ortadoğu Enstitüsü Başkanı) Yevgeniy Satanovsky’ye itiraz ediyordum. Satanovsky tek-kutupluluğun partizanı bir Atlantikçidir. Onun bu haince tavrını protesto ettim. Ben Ergenekon meselesini, 1937 Stalinizm ruhunun montajı olan politik bir olay olarak değerlendiriyorum. Eminim Rusya o generali ülkesine göndermek için gerçek ve sağlam argümanlar talep edecektir. Ayrıca şuna da eminim ki mahkeme asla böyle argümanlarla gelmeyecek, dolayısıyla o da “Türkiye’ye geri verilemeyecek.”

Avrasyacılar tarafından Adalet ve Kalkınma Partisi’ne açılan kapatma davasına karşılık, Atlantikçiler tarafından Ergenekon davasının ortaya atıldığını savunuyor ve “Sıradaki hamle bizim olacak” diyorsunuz. Nasıl bir hamle düşünüyorsunuz?

Bir sonraki adım masum insanların rehabilitasyonu, hapisten kurtulmaları, ulusal düzeyde ABD, NATO, Türkiye’nin stratejik seçenekleri, Kemalist gelenek ve çok-kutupluluğu içeren bir tartışmanın açılması olacak.

Geleceğin çatışması

Avrasya İmparatorluğu fikriyle neyi hedefliyorsunuz? Yeni bir devrim mi? Sovyetler’den ve Çarlık modelinden farkı ne olacak?

Avrasya İmparatorluğu, bağımsız Avrasya ülkelerinin özgür iradesiyle çok-kutuplu dünyanın bir kutbunu oluşturacak bir birlik gibi düşünülebilir. Çarist de değil, komünist de değil. Orijinal Avrasyacı felsefeye sahip, tamamen yeni bir proje.

Avrasya İmparatorluğu’nun coğrafi sınırlarını nasıl çizersiniz? Avrasyacılığın kökeninde tarihsel bir Batı karşıtlığı kadar, kendine özgü ‘emperyal Rusya’ anlayışı mı yatıyor?

Sınırlar Avrasya çekirdeğine dâhil olmak isteyen halkların özgür iradesiyle şekillenecek. Bizim Batı’ya karşı hiçbir şeyimiz yok. Yalnızca ABD’nin haksız iddialarına, global hâkimiyetine ve Amerikan değerlerinin evrenselliğini dayatmasına karşıyız. Bu değerler yereldir. Eğer Batı’daki insanlara uyuyorsa tamam. Ama açıkça belli ki diğerlerine uymuyor. İmparatorluk yetki ikamesi üzerinde kurulan teknik bir terim, stratejik birlik ve bölgesel yerel toplumların çoğulculuğu anlamına geliyor. Rus İmparatorluğu geçmişe ait tarihi bir fenomen. SSCB de öyle.

İmparatorluğun ortak paydası ne olacak? Hıristiyanlar, sosyalistler, Müslümanlar, nasyonel-kapitalistler, Budistler, komünistler, Hindular aynı ortak paydada buluşabilecek mi?

Evet, farklı inançlardan insanlar imparatorluk içinde yaşamak için ortak bir yere sahip olacak. Onlar için tek tip bir kültürün domine ettiği, diğerlerini bastırıp yok ettiği, küçük ‘ulus devletleri’nde yaşamak çok daha zor.

Avrasya İmparatorluğu’nun jeopolitik yapısının temelindeki ‘ortak düşman’ kim olacak?

Bu önemli bir faktör ama asıl faktör değil. Avrasya İmparatorluğu’nun başka felsefi zeminleri olacak. Öncelikle çoğulculuk fikrinin değerleri ve mutlak bir modelin olmaması önemli.

Irkçı değil, medeni akrabalar

Avrasyacılıkla, Türkiye’nin Panturancı jeopolitik projesi birbiriyle ters düşüyor. Türkler bu ideallerinden dönecek mi? Avrasya imparatorluğu haritasında Türkiye’yi nereye koyuyorsunuz?

Bence Türkiye ve Rusya önceden birbiriyle zıt olduğu düşünülen iki jeopolitik hayali gerçekleştirmek için birleşerek birbirlerine yardımcı olmanın bir yolunu bulabilirler. Rusya her zaman sıcak denizlere açılmayı hayal etti. Ama Türkiye hep ana engeli oluşturdu. Türkiye hep diğer Türkçe konuşulan ülkelere erişebilmeyi istedi. Ama bu sefer de Rusya engel oldu. Bu sıkıntıları sürdürmek yerine güçlerimizi stratejik ittifak yolunda birleştirirsek karşılıklı hayallerimizi gerçekleştirebiliriz – barış yoluyla, savaş değil. Bence iki çeşit ‘Turancılık’ var. Biri yasal ve Avrasyacı görüşle örtüşüyor, diğeri ise Atlantikçiler tarafından kontrol edilerek Türkiye-Rusya anlaşmazlığını ilerletiyor. Ben ırkçılığın her türüne karşıyım. Slav ya da Türk ya da bir başkası. İdeoloji, jeopolitik ve medeni akrabalık üzerine kurulu politikalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, ırka değil.

Güvenliğin garantisi nükleer

Avrasya imparatorluğu askeri yönden kıtalararası savaşa göre mi konumlanacak? Yıldız savaşları ve benzeri projelere mi ağırlık verilecek? Öncelik uzay silahlarına mı yoksa nükleer silahlara mı verilecek?

Ben barışçıl çözümden yanayım. Ama eğer barış istiyorsak, potansiyel düşmanın muhtemel saldırısına karşı savaşabilmek, onların cesaretini kırabilmek için de hazırlıklı olmalıyız. Dolayısıyla Avrasya devletlerinin savunma sistemleri, bölgesel güçlerin – Rusya, Türkiye, İran, sonunda Çin ve Hindistan – birleşmesinden oluşarak, jeopolitik çıkarlara hizmet eden yeni bir güvenlik yapısı oluşturacak. Ben her türlü ileri teknoloji silahı geliştirme taraftarıyım. Ama şu da bir gerçek ki, nükleer silahlar sahip oldukları ülkenin güvenliğini garantileyen ana unsur oluyor. Yani, yeni nesil sofistike silahlara baktığımızda – iyon, uzay v.b – ülkemizi kıtalararası saldırılara karşı korumak için Rusya’nın nükleer potansiyelini koruyacağız. Ayrıca bu planı geliştirerek, gelecekte Türkiye’ye de projenin içinde yer vererek Avrasya’nın ortak nükleer güvenlik sistemi içinde düzenli bir yere sahip olmasını sağlayabiliriz.

Önerdiğiniz yeni dünya düzeni Soğuk Savaş modelini çağrıştırıyor. Doğu Bloku, Batı Bloku zıtlığının yerine Avrasya-Atlantik çatışmasını koyuyorsunuz. Böyle çatışmacı bir dünya modeli yerine, farklı millet ya da medeniyetlerin diyalog ve dayanışma içinde yaşadığı bir dünya mümkün değil midir?

Benim önerdiğim çok-kutupluluk yalnızca çift-kutupluluğun bir tekrarı değil. Biz tek-kutuplu dünyayı, adalet, özgürlük ve gerçek bağımsızlık üzerine kurulu bir çoğulculukla değiştirmek istiyoruz. Kimse uluslararası çatışma ihtimalini dışarıda bırakamaz. Her jeopolitik sistem beraberinde anlaşmazlıkları getirir. Ama ben çok-kutuplu dünyanın, tek-kutuplu dünyadan daha barış dolu olacağına eminim. Avrasyacılar yalnızca Rusya ve müttefiklerinden oluşmuyor. Batı’da ve Doğu’da kendi kimliklerini korumak isteyen tüm medeniyetler bizim tarafımızda olacak. Yeni bir Vestfalya antlaşmasına ihtiyacımız var. Ama bu sefer bağımsız kuruluş olarak ilan edilenler ulus devletleri değil, medeniyetler toplulukları olacak, ‘büyük alan’ yani.

Ulus devlet artık yalnız başına bağımsız olamaz. Çok kutupluluktaki kutbu yaratabilmek bizim türümüzdeki medeniyetlerimizi ait olan devletlerin ve halkların ‘büyük alanına’ entegre olmalıyız. Aynı Avrupa Birliği’nin yaptığı gibi. Ama Türkiye de Rusya da Avrupa ülkesi değil. Bizim türümüz farklı, biz Avrasyalıyız. Rusya ve Türkiye’nin ötesinde Batılı ve Doğulu başka ülkeler de var. Bunların hepsi kutuplar olarak algılanmalı. Toynbee’nin tanımını kullanmak gerekirse – geleceğin çatışması Batı ve diğerlerinin arasında olacak. Avrasyacılığın ana amacı farklı medeniyetlerin ve kültürlerin dayanışma içinde bir arada yaşayabilmesidir. Ama bunu sağlayabilmek için kendi iradelerini ve sistemlerini başkaların üzerinde dikte edenler karşısında kazanmalıyız.

Kürtler yarı Müslüman yarı Yezidi

Türkçeye de çevrilen ‘Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım’ isimli kitabınızda, “Ermenistan, kutsal yerinin (Ağrı Dağı) bulunduğu Türkiye topraklarına doğru kesintisiz devam eden bir etno-kültürel birlik olarak önemlidir. Diğer önemli bir etnik faktör, Ermenilerin Kürtlerle ırksal ve dinsel akrabalık bağlarının olmasıdır. Türkiye dâhilinde jeopolitik sarsıntıları tahrik etmek maksadıyla bu husus kullanılabilir” diyorsunuz. Bu konuyu biraz açabilir misiniz? Ermenilerle Kürtler akraba mı?

Ermeniler ve Kürtler ulusal geleneklerinde benzer ön-monoteist unsurlara sahip olan Hint-Avrupa halklarıdır. Ermeniler Hıristiyan, Kürtler de yarı Müslüman yarı Yezidi’dir. Bu kitabın yazıldığı tarih Türkiye’nin (1994-1995), Rusya’nın Kafkasya ve Orta Asya’daki çıkarlarını tehdit etmesine denk gelir. Bölge halkı bir seçim yapmak zorunda bırakıldı, Türkler ya da Ruslar. Dolayısıyla Ermeni meselesi, Kürt meselesi kadar önemliydi. 1990’ların sonunda ve özellikle 2000’de pek çok şey değişti. Ben Türkiye’yi daha yakından tanıma şansı buldum. O yüzden umuyorum Rusya gelecekte böyle bir aracı kullanmak zorunda kalmaz. Yalnızca kuvvetli stratejik ortaklığın ülkelerimizin gücüne, güvenliğine ve özgürlüğüne katkıda bulunacağından eminim. 

9 dil bilen bir ideolog 

1962 Moskova doğumlu Aleksandr Dugin, 1988’de adını duyurmaya başladı. Daha Sovyet döneminde Haydar Cemal ile birlikte rejim karşıtı ulusalcı Pamyat adlı örgütün üyesi oldu. 1990-1992 tarihleri arasında, açılan KGB arşivlerinde çalışma yaptı ve ‘Asrın Sırları’ adlı kitabı yayımladı. 1993-1998 arasında, yeni Rusya’da güçlenmeye başlayan neo-Bolşevik akımı ideologlarından biri oldu. Nasyonal Bolşevik Partisi, NBP’nin lider kadrosunda yer aldı.
1997-1999 arasında Özgür Rusya Radyosu’nda ‘Jeopolitik’ adlı gündem programını yönetti. Bu dönemde Rusya parlamentosu alt kanadı Duma Başkanı Genadiy Seleznev’e danışmanlık da yaptı. 2001’de Rus Avrasya Toplumsal ve Siyasi Hareketi kurucuları arasında yer aldı. Ertesi yıl da Rus Avrasya Hareketi lideri oldu. 2003’te, çalışmalarını eski SSCB coğrafyasına yayan Uluslararası Avrasya Hareketi lideri, Mart 2008’deki Rusya devlet başkanlığı seçimleri sonrasında iktidardaki Birlik Rusya Partisi’nin gizli ideologu sayılan Dugin, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nin eski rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun işbirliği anlaşması imzaladığı Moskova Devlet Üniversitesi’nde ders veriyor. Dokuz dil bilen Dugin, evli ve iki çocuk babası.