Mehmet Adnan Akfırat, Ergenekon şemasının, Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olması ve erken seçim için imal edildiğini söyledi.
Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan İşçi Partisi (İP) Merkez Karar Kurulu üyesi Mehmet Adnan Akfırat, 2003 yılında MİT tarafından hazırlanan ve “Ergenekon Şeması” olarak adlandırılan şemanın, emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün o dönemde Genelkurmay Başkanı olması için imal edildiğini öne sürdü.
Akfırat savunmasında ayrıca, ''Eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile çok yakın olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 7 Temmuz 2002 tarihinde Söğüt'te yaptığı konuşmada, koalisyon ortaklarına sormaksızın '3 Kasım'da erken seçim yapalım' çağrısında bulunduğunu, bunu yaptığı bir telefon konuşmasının ardından açıkladığını'' söyledi.
''Türkiye'de seçim tarihi de Türkiye içinden belirlenmiyor. Ne zaman seçim yapılacağı, hangi partinin seçileceği de Türkiye dışından belirleniyor'' iddiasında bulunan Akfırat, MİT'in hazırladığı şemanın, o Türkiye'yi o dönemde bir erken seçime sürüklemek için kullanıldığını savundu.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Akfırat, sözlerine "MİT'in 2003 yılında hazırladığı şemada adı açık olan kişilerden biriyim" diyerek başladı.
Görülmekte olan davanın MİT tarafından hazırlanan bu şemaya dayandığını öne süren Akfırat, "Bu şema, büyük bir suçtur. Türkiye'nin bütünlüğüne karşı işlenmiş bir suçtur. Hiç kimse Tuncay Güney'in arkasına saklanarak bu şemayı yapmanın sorumluğundan kurtulamaz" dedi.
Bu şemayla dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun hedef alındığını öne süren Akfırat, MİT'in bu şemayı hazırlamasını eleştirdi.
Akfırat, MİT'in şemayı, 10 Temmuz 2003 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdiğini kaydettiğini, ancak mahkemenin sorması üzerine bu şemanın Genelkurmay Başkanlığı'nda bulunmadığının bildirildiğini ifade etti.
'Özkök şemayı cebine koydu'
Şemanın dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e gönderildiğini iddia eden Akfırat, "Öyleyse Hilmi Özkök şemayı kendisine gönderilmiş özel bir mektup gibi cebine koyup gitmiş. Böyle bir devlet olur mu? Bu neyi gösteriyor? Hilmi Özkök, bu şemayla özel bir ilişki içine giriyor. Bunu gösteriyor" diye konuştu.
Tuncay Güney'in mülakatında TSK ile İP'in suçlandığını, bu suçlamaların kayda geçmesi için Güney'in 2001 yılında sorgulandığını iddia eden Akfırat, Tuncay Güney'in de el yazısıyla bir şema hazırladığını savundu.
Akfırat, söz konusu dönemde ABD'nin Irak'a müdahale yapmayı planladığını, Bülent Ecevit'in başkanlığındaki hükümetin buna karşı olduğunu, Genelkurmay Başkanlığı'nda da bu konuya ilişkin oluşturulan bir çalışma grubunun Türkiye'nin çıkarlarını korumak için bir tampon bölge oluşturmayı düşündüğünü anlatarak, bu şartlar altında da harekatın yapılamayacağını savundu.
Söz konusu şemanın Türkiye'nin bu kararlığını bertaraf etmek amacıyla hazırlandığını öne süren Akfırat, o dönem Genelkurmay Başkanı olan Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun, Türkiye'nin çıkarları açısından Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olmasını uygun bulmadığını öne sürdü.
Yalman’ın Genelkurmay Başkanı yapılması planı
Akfırat, "Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun da daha sonra açıkladığı gibi, Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin uzatılması, bu zaman içinde Hilmi Özkök'ün emekli olması ve Aytaç Yalman'ın Genelkurmay Başkanı yapılmasının planlandığını" iddia etti.
Adnan Akfırat, "Bu şema, Orgeneral Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanı olması için imal edilmiş bir şemadır" dedi.
Mahkemenin söz konusu şemada bazı kişilerin adlarının kapalı kalması yönünde karar alarak, şemanın iftira suçu oluşturabileceğini bildirdiğini öne süren Akfırat, davanın iddianamesinin özetinin MİT tarafından 2003 yılında hazırlanan 11 sayfalık belge olduğunu savundu.
İddianamede TSK'nın çok değerli pek çok komutanının suçlandığını öne süren Akfırat, "İddianamenin bir tek Hilmi Özkök'ü övdüğünü" öne sürdü.
Akfırat, şemanın sorumlularının ortada olduğunu, haklarında soruşturma açılması gerektiğini söyledi.
"Bu şema, bu davanın tertip olduğunun en önemli delilidir" diyen Akfırat, düzenleyenlerin bunun bir tertip olduğunun anlaşılmaması için ortaya çıkmasını istemediklerini iddia etti.
'Dink saldırısı bize karşı yapıldı'
2002'den 2006 yılına kadar MİT şemasının hiç gündeme gelmediğini, 2006 yılında Danıştay saldırısından sonra ise yeniden ortaya çıktığını ifade eden Akfırat, Hrant Dink'in de bu tertibe karşı sadece Ermeniler'i değil, Türkler'i uyardığını belirterek, ''Hrant Dink saldırısı da bize karşı yapılmış bir saldırıdır'' diye konuştu.
Akfırat, Tuncay Güney'in 2001 yılında alınan ifadesinde kendisine söylenenleri anlattığını, bu ifadenin de tertibin bir parçası olduğunu ileri sürdü.
ABD'nin iki önemli gazetesinde 2001 yılının Şubat ayında bir hafta arayla iki haber yayımlandığını, bu haberlerde Irak sınırında TSK'nın komutanlarının kaçakçılık yaptığının söylendiğini, dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun da düzeltme gönderdiğini anlatan Akfırat, "Bu haberlerden bir hafta sonra Tuncay Güney de verdiği ifadesinde aynı şeyleri söylüyor. Hatta sorgucu soruyor, 'Bizimkiler yapıyor, CIA'nın üzerine atıyorlar değil mi?' diyor. Güney de öyle olduğunu söylüyor. Kendi suçlarını TSK'ya karşı bir operasyon için kullanıyorlar" diye konuştu.
Akfırat, ''Güney'in istihbarat örgütlerinin oyuncağı olduğunu anlamak için çok fazla bilgi gerekmiyor. Ben Tuncay Güney'le gider gizli bir örgüte girer miyim? Böyle bir şey olabilir mi? Güney buraya gelse, ki bu mahkemeye gelmesi lazım, 15 dakikada siz Tuncay Güney'in ne olduğunu anlarsınız'' dedi.
'Tuncay Güney Türkiye'ye geldi'
Akfırat, Tuncay Güney'in 2007 yılı Aralık ayında yasa dışı yollarla Türkiye'ye getirildiğini ve 2008 yılı Ocak ayında ''Ergenekon'' operasyonunun yapıldığını, daha sonra Güney'in soruşturmayı yürüten savcılarla ilişki içinde olduğunun ortaya çıktığını öne sürdü.
Nevzat Yılmaz'ın aynı mahallede oturduğu Tuncay Güney'i Aralık ayı sonlarından itibaren 2008 yılı Şubat ayı da dahil olmak üzere oturdukları mahallede gördüğünü aktaran Akfırat, ''Bu da bunun bir adli yargılama değil, bir tertip olduğunu ortaya koyuyor'' dedi.
Erdoğan'a Damat Ferit benzetmesi
Çok eleştirilen DGM'lerde bile buna benzer bir uygulama görülmediğini öne süren Akfırat, ''Ergenekon'' yargılamalarının 13 Kasım 1918 sonrası İstanbul'u İngilizler'in fiili işgali sonrası yapılan yargılamalarla büyük benzerlik gösterdiğini iddia etti.
O dönemde de yargılamaların hukuki bir süreç olduğunun savunulduğunu ve mütareke basınının ''Niye bunu eleştiriyorsunuz? Hukuk işliyor'' dediğini anlatan Akfırat, yargılananların tüm yurtsever kurumlar, milletvekilleri, önceki hükümetin bakanları olduğunu, soruşturmanın bugünkü gibi ucu açık olduğunu söyledi.
Aynı davada yargılanan Diyarbakır Valisi Raşit Bey'in bu haksızlığa tepki göstermek için ''Tıpkı Abdülkerim Kırca gibi intihar ettiğini'' ileri süren Akfırat, şöyle konuştu:
''O zamanki yargılamanın savcısı Damat Ferit'ti. Bizim savcımızı biliyorsunuz Tayyip Erdoğan. O dönemde bu davayla ilgili kara listede Mustafa Kemal de bulunuyor. Ona göre tutuklamalar yapılıyor. O dönem hazırlanmış davada inisiyatif İngilizlerdeydi, bugün ise ABD'de. İnisiyatifi Türkiye alırsa, ancak o zaman bu adli terör eylemi engellenmiş olur.''