Gündem

Eren Aysan: Vicdanı olan herkesi 13 Mart'ta Adliye'ye bekliyorum

Behçet Aysan'ın kızı Eren Aysan, herkesi 13 Mart'ta görülecek Sivas davası duruşmasına beklediğini söyledi

05 Mart 2012 19:20

 

HÜLYA KARABAĞLI - T24/Ankara

 

Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Mart’taki duruşmasında Sivas davasında yaşananları “insanlık suçu” diye nitelendirmezse dava zamanaşımından düşecek. Madımak Oteli’nde şair, yazar ve doktor babası Behçet Aysan’ı kaybeden Eren Aysan, Türkiye’de vicdanı olan herkesi o gün duruşmaya beklediğini söyledi.

Toplumsal Bellek Platformu adına siyasi cinayetlerin faillerinin bulunması ve insanlık suçunda ‘zamanaşımı’ kavramının kaldırılması için 2010 yılından itibaren Meclis turları yaptıklarına dikkat çeken Eren Aysan, “CHP ve BDP milletvekilleri tam on beş defa isteklerimiz doğrultusunda, önergeler verdiler. Bütün bunlar ne yazık ki, iktidar partisi tarafından reddedildi” dedi.

Eren Aysan, T24’e, zamanaşımını ve 19 yıllık süreci değerlendirdi:

Her yaşamın uzun bir gecesi varsa eğer, o gece benim için 2 Temmuz 1993’dür. Karaya çalan, esrarengiz, hayalin kâbusa, kâbusun gerçeğe aktığı, yıldızların kaybolduğu gecede aldım babamın ölüm haberini. O geceyi yaşadığımda on beş yaşındaydım. Çocukluğum bir anda bitti. Gençliğim ise ergen aynada kırıldı. 


Acıdan başka ülkelere gittim


On beş yaşından bugüne acımı hafifletmek için çok şey yaptım. Sırtıma çantamı alıp uzaklara, başka ülkelere de gittim. Hayatta hala bir anlam bulabilecek kadar zeki hissediyorum kendimi. Şehir sözlüğünde kıvraklık anlamına gelecek bir zekâ bulabiliyorum. Ama o anlamın bende bir şey değiştirmeyeceğini biliyorum.

Üstelik yaşamımda 2 Temmuz 93 bir silsile halinde yaşanan tarifsiz acıların başlangıcı... Mesela Ankara 1 No’lu güvenlik mahkemesinde 21 Eylül 1993 günü başlayan Sivas Davası’nda, mağdurlar olarak duruşma salonuna alınmadık. Bu duruma itiraz eden Sivas Katliamında çocuklarını kaybetmiş annelerin çığlığı emniyette bitti. Çıkan olaylarda pek çok kişi gözaltına alındı. Avukatlarımız darp edildi. Bir sonraki duruşmaya dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan yakanların yanında katıldı.  Başlangıçta yüz otuz sekiz sanık mahkûm edildi.


Erçakmak’ın Sivas’ta yaşadığına aklım ermedi


Ancak, sanıkların dördü yaş küçüklüğü, biri de akli maluyet nedeniyle ceza indiriminden yararlandı. 39 kişinin beraatına karar verildi. Aralarında aranmakta olan Ramazan Önder ve Özkan Doğan’ın da bulunduğu 49 sanık, daha sonra yürürlüğe giren Topluma Kazandırma Kanunu’ndan yararlanmak talebinde bulunmalarına karşın, olayın ardındaki örgütler hakkında bilgi vermedikleri için istemleri reddedildi. Bu sırada yürürlüğe giren TCK’nın henüz tartışıldığı süreçte, cezaevinde bulunan 13 sanık, bu maddenin TCK’da olmadığı gerekçesiyle salıverildiler. Sanıklardan yurt dışına kaçmış olanlardan Adem Ağabektaş, Metin Ceylan, Sedat Yıldırım, Ethem Ceylan ve Mehmet Yılmaz’ın iadeleri sağlanamadı. Bir takım sanıkların aranmasına sözde devam edildi. Kırmızı bültenle arandığı ifade edilen sanık Erçakmak kızının evinde Temmuz ayında vefat etti. Erçakmak uzun yıllardır yakalanamamış bir isimdi. Nasıl olup da Sivas’ta aylarca yaşadığına aklım ermedi. Birkaç ay önce yine sanıklardan Vahit Kaynar Polonya’da yakalandı. Ancak Adalet Bakanlığı sanığın iadesiyle ilgili gereken işlemi yapamadı. Kaynar salıverildi. Geçen ay benzet durum Ethem Ceylan için yaşandı.


Türk filmi gibi sulusepken


Bütün bunların sonucunda Sivas Davası zamanaşımına uğrayacak, sanıklar mahkeme huzuruna çıkamadan konu kapanacak.

Dahası eğer kişisel tarih açısından önemliyse annemi de babamın ölümünden kısa bir süre sonra kaybettim. Biri kırk üç, biri kırk dokuz yaşında ölen iki insandan kalanlar üzerine konuşuyorum. Bir romanda okunsa “Türk Filmi” gibi sulusepken, akıl başa gelince de bizim ülkemizde olası bir kurgusu var denebilir pekala. Peki şimdi soracağım soruyu siz de hissedebiliyor musunuz?

-Biz bu ülkeye bütün bunları hak edecek ne yaptık?

Yanıtlayacak tek bir sözcük bile bulamıyorum, bundan sonra da kendim için de hiçbir şey istemiyorum. Bu ülke, daha çok erken ölümlere gebe.


AKP 2010 yılında ‘Yanınızdayız’ demişti


Oysa biz, Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e kadar siyasi cinayetlerde yaşamını yitirmiş aileler olarak, Toplumsal Bellek Platformu çatısı altında, 11 Şubat 2010 günü mecliste gitmiştik. Son derece somut isteklerimiz vardı: Ülkemizde siyasi cinayetlerde zamanaşımı ortadan kaldırılsın, meclis araştırma komisyonlarına işlerlik kazandırılsın… O gün orada MHP hariç bütün partilerle görüştük. MHP mazereti olduğu gerekçesiyle bizi kabul etmedi. Görüştüğümüz bütün partiler bize son derece sıcak yaklaştı. Haklı taleplerimizin mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğinin, meclisin amacının bunun için olduğunun altını çizdiler. Hatta ilk görüşmemiz AKP grubuyla, Bekir Bozdağ ve Ayşenur Bahçekapılı ile oldu.  Her ikisi de hemen hemen hepimizin cenazesinde bulunduklarını söylediler.


2011’de AKP bizi kabul etmedi


11 Şubat 2010 tarihinden bu yana, CHP ve BDP milletvekilleri tam on beş defa isteklerimiz doğrultusunda, önergeler verdiler. Bütün bunlar ne yazık ki, iktidar partisi tarafından reddedildi. Süreçte arzularımız gerçekleştirilmediği için, Türkiye’de sendikal hareketin öncü isimlerinden, 1980’de öldürülen Kemal Türkler davası zaman aşımı nedeniyle düştü. Şimdi sıra yedi firari sanık üzerinden yürüyen Sivas Davası’na geldi.  İşte bu nedenle taleplerimizi yenilemek için 5 Aralık tarihinde bir kere daha meclise gittik. Ancak bu defa iktidar partisi bizi kabul etmedi.  İsteklerimizi son derece masum ve bu ülkenin geleceği adına önemli buluyorum. Çünkü hiçbirimiz geniş ailemize artık yeni ailelerin, yani yeni öldürülmelerin n eklenmesini istemiyoruz.

Bu nedenle Türkiye’de vicdanı olan herkesi 13 Mart günü saat 09.00’da Adliyeye bekliyorum.