Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın evinin de bulunduğu Üsküdar Kısıklı'daki MOBESE kameralarının otomatik değil, manuel çalıştığını öne sürdü. Acet, "“Kısıklı'dan görüntü almak için manuel yöntemi kullanmak zorundasınız. Yani, İstanbul'un en kritik yerlerinden biri olan Kısıklı'dan merkeze görüntü ulaştırmak için oraya kadar gidip bir düğmeye basmanız gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Mehmet Acet'in "FETÖ’nün haberleşmede kullandığı gizemli yöntemler" başlığıyla yayımlanan (15 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Önceki gün Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde buluştuğu gazetecilere şu bilgiyi verdi:
“Bunlar hiç kimsenin kullanmadığı bir iletişim altyapısı kurmuşlar. O iletişim ağında 50 binin üzerinde isim var.”
Devletin elinde FETÖ'nün ana omurgasını ve kriptolu yapısını çökertebilecek niteliği olan iki veri var.
Birincisi, darbe kalkışması öncesi hazırlanan, kalkışma öncesi illere gönderilen çapraz karşılaştırmayla teyidi yapılan bir belge.
Bu belgede, darbe sonrası kimin hangi göreve getirileceği isim isim yazıldığı için, örgütün özellikle TSK içindeki gizli yapılanmasının bir bölümünün, daha doğrusu üst rütbelere gelmiş olan elemanlarının deşifre olduğu söylenebilir.
Ki, bunlardan firarı olanlar dışında tamamı şu anda tutuklu durumda.
Bununla birlikte albay ve daha alt rütbedekilerin önemli bir kısmı henüz afişe olmuş değil.
İkincisi, Başbakan Yıldırım'ın önceki gün sözünü ettiği, bu köşede 26 Temmuz tarihli yazımızda detaylı bir şekilde anlattığımız, örgütün gizli haberleşmede kullandığı 'Bylock' programının ele geçirilmesiyle elde edilen veriler.
Bu programın MİT tarafından tespit edildikten sonra uzun süre 'izi sürülüp' arşivinin ele geçirilmesiyle, FETÖ'nün çökertilmesine ciddi katkı sağlayabilecek bir birikim ortaya çıktı.
MİT eski bir FETÖ üyesinden yardım aldı
Asla kendi adlarına kayıtlı bir telefon kullanmıyorlar,
Telefonları gündüz mesai saatlerinde yanlarında tutmuyorlar,
Akşam evlerine gittikleri zaman, bu gizli programlar üzerinden kod adı kullanarak şifreli bir şekilde haberleşiyorlar.
FETÖ'nün iletişimde kullandığı gizemli yöntemleri biraz daha araştırdım.
İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir devlet yetkilisi, “Bylock”programını kullananların yöntemleriyle ilgili şu saydığımız bilgileri paylaştı.
Peki, yer yer devlet kontrolündeki istihbarat birimlerinin kapasitesini bile aşan bu gizli yöntem nasıl tespit edildi, nasıl iz sürüldü?
“Bylock” programının ele geçirilmesi, tarih olarak 17-25 Aralık operasyonlarının devam ettiği günlere rastlıyor.
MİT, uzun süre takip yaptıktan sonra 50 bin kişinin bu gizli yazışmayı kullandığını tespit ediyor.
2 yılı aşkın bir süre boyunca yapılan tespitler, belirlenen isimler, 2016'nın ilk aylarında TSK dahil, bazı devlet kurumlarına “Sizde FETÖ ile ilgisi olanlar bunlar” denilerek gönderilince, örgüt bu kurumlardaki elemanları üzerinden deşifre olduklarını fark ediyor.
Devamında başka programlar kullanmaya başlıyorlar.
Kişisel kanaatim, 15 Temmuz'daki darbe kalkışmasının gerekçelerinden biri de şu: Haberleşme sisteminin 'sır olmaktan çıkması' ve örgütün yaşadığı “afişe olduk” korkusu.
Bu programın ele geçirilmesinde bir yargı mensubunun katkıları var.
Daha önce FETÖ yapısının içinde yer alan, ancak o günlerde bu yapının sırlarını ifşa etmeye ikna olduğu için MİT ile işbirliği yapan bir yargı mensubu.
Kim olduğunu bilmiyoruz.
Bilmemiz de gerekmiyor zaten.
Önemli olan elde edilen sonuç.
Tabi buraya kadar anlattıklarımız, FETÖ'nün haberleşme sistematiğinin tamamıyla çöktüğü anlamına gelmiyor.
Örgütün şu anda bile, kimsenin kullanmadığı bir iletişim sistemini aktif şekilde kullandığı yönünde bilgiler geliyor.
Kısıklı'daki gizemli MOBESE
Muhataplarımızdan ne menem bir bela atlattığımıza dair, (tam atlattık da diyemeyiz tabi) başka hikayeler de dinliyoruz.
Üst düzey bir Emniyet yetkilisine kulak verelim:
“Biliyorsunuz, İçişleri Bakanlığı'nın bütün illerde kullandığı bir Mobese sistemi var. Bir şehrin birçok bölgesine yerleştirilen kameralardan elde edilen görüntüler, il Emniyet müdürlüklerinde kurulan merkezlerde anbean izlenebiliyor. Filanca yerin görüntüsünü izleyelim denilince bir düğmeye basılıyor ve bölgenin görüntüleri canlı olarak ekrana getiriliyor.”
Meğer, İstanbul'da bunun bir tek istisnası varmış.
17 Aralık öncesine kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın evinin bulunduğu Kısıklı'daki kameraların merkeze görüntü vermesi 'otomasyon yöntemi' ile sağlanamıyormuş.
Aynı yetkili anlatmaya devam ediyor:
“Kısıklı'dan görüntü almak için manuel yöntemi kullanmak zorundasınız. Yani, İstanbul'un en kritik yerlerinden biri olan Kısıklı'dan merkeze görüntü ulaştırmak için oraya kadar gidip bir düğmeye basmanız gerekiyor.”
Bu durum, 17 Aralık sonrası İstanbul Emniyeti'nde yapılan görev değişikliği sonrası fark ediliyor.
Hemen müdahale edilip, oradaki mobese kamerası da otomatik sisteme dahil ediliyor.
Ne büyük bir bela ile karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız?