Gündem

"Erdoğan'ın 'istifaya çağırmadığı' bir tek kişi kaldı, damadı..."

"Tarihte yüzlerce isim 'seçimle gelen istişare ile yollanır' yapıldı"

26 Ekim 2017 12:45

Sözcü yazarı Necati Doğru, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "En kısa sürede istifalarını vereceklerine inanıyorum. Vermezlerse gereği neyse yapılır" diyerek bazı belediye başkanlarından istifasını istemesini hatırlatarak, "Erdoğan'ın 'istifaya çağırmadığı' bir tek kişi kaldı, damadı..." dedi. 

Enerji Bakanı ve aynı zamanda Erdoğan'ın damadı olan Berat Albayrak'ın "dünya piyasalarında doğal gaz ve ham petrol fiyatı artışını da düşüşünü de halkın ısınma ve aydınlanma faturalarına yansıttığını" söyleyen Doğru, "Erdoğan, 'damat ne yaptın! Doğal gaz ve elektrik faturalarına düşüşü yansıtamadığın için kalelerimiz Üsküdar, Eyüp, Fatih düştü, 'sen metal yorgunu olmuşsun' demedi" ifadesini kullandı.

Necati Doğru'nun "Geride sadece damat kaldı!" başlığıyla (26 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Gereğini yaparım diye korkutup “istifaya çağırmadığı” bir tek kişi kaldı. O da damadı. Damadını Enerji Bakanı yapmıştı. Enerji Bakanı, dünya piyasalarında doğal gaz ve ham petrol fiyatı artışını da düşüşünü de halkın ısınma ve aydınlanma faturalarına yansıtmak zorundaydı. Dünyada ham petrolün varili 160 dolardan 50- 60 dolara kadar düştü. Enerji Bakanı damat, bu düşüşü doğal gaz ve elektrik fiyatlarına yansıtmayı ve halkı ağır faturalardan korumayı beceremedi. Örneğin 2016 yılının başında dünya doğal gaz fiyatları sm3 başına 11.3 dolardan, Nisan ayında 4.1 dolara kadar geriledi. Türkiye'nin enerji faturası 4.4 milyar dolar (yüzde 40) azaldı. Fakat halkın elektrik fiyatına indirim değil zam yapıldı.

Halk, gözüyle öğrenir.

Aptal da değil.

Şişmeyi (obezlik) görüyordu.

Oğullar, yandaşlar şişiyordu.

Üsküdar “hayır” dedi.

Fatih “hayır” dedi.

Eyüp “hayır” dedi.

Bu ilçeler Tayyip Erdoğan'ı yoksulluk günlerinde siyaset yaparken sırasıyla; Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi dönemlerinde desteklemiş, AKP'yi kurduktan sonra da her seçimde Reis'in “yıkılmaz kaleleri” olmuştu. Damat ne yaptın! Doğal gaz ve elektrik faturalarına düşüşü yansıtamadığın için kalelerimiz Üsküdar, Eyüp, Fatih düştü, “sen metal yorgunu olmuşsun” demedi.

* * *

Tarih dile gelse de sıralasa: Murat Başesgioğlu, Ertuğrul Yalçınbayır, Erkan Mumcu, Ahmet İyimaya, Zafer Üskül, Ertuğrul Günay, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Beşir Atalay, Cemil Çicek, Ömer Dinçer, Nimet Çubukçu, Hüseyin Çelik, Ali Babacan ile başlayıp Kadir Topbaş, Melih Gökçek ile gidiyor. Bunlar gibi yüzlerce isim “seçimle gelen istişare ile yollanır” yapıldı.

Tek damadı kaldı.

Herkesi atıyor.

Atılanlar etten kemikten.

Hemen yoruluyorlar.

Kendisi demirden çelikten.

Katiyen yorulmuyor.

Çok yakında Binali Yıldırım'a da “sen seçimle geldin ama istişareyle gitmelisin” diyebilir. AKP, her şeyin Reis'e teslim edildiği robotlar sistemine dönüştü. Kendi cümleleri ile yazayım; Reis'in tek adamlığı altında AKP, militarist, jüristokratik, bürokratik, oligarşik bir yapıya teslim oldu. AKP, tek söz sahibi patron olan bir şirket gibi çalışıyor. Sen otur. Sen kalk. Sen gel. Sen git. Benim sayemde varsın, benim irademle de gidersin.

* * *

Gökçek'i, Topbaş'ı niçin atıyor?

Büyükşehirlerin obez Belediye başkanlarından korktu. Onlar “davetiye usulü ihalelerle” çok zenginleştiler. Harun diye geldiler, Karun oldular. Yeni egemenlerle ağlar, bağlar, özel ilişkiler kurdular. Siyasete hevesli oğulları, işadamlığına geçmiş damatları var. Reis'in yerine oynayabilir; militarist, jüristokratik, bürokratik, oligarşik yapıya dönüşmüş partiyi “bir gece ansızın” ele geçirebilirler.

Reis, riski gördü.

Atıyor.

Reis, risk aldı diyorlar.

Yanlış teşhis!

Reis, aslında risk azaltıyor.

Atasözlerimiz var: Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olursun. Yanlış hesap Bağdat'tan döner.

Günün sorusu

Dik durursa!

Bir tek o kaldı. “İstifa et yoksa…” diye korkutulan Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur yakınlarına; “Hırsızlık yapmadım- yolsuzluğum yok- metal yorgunu değilim, neden istifa edecekmişim” diyormuş. Ben, söyledikleri doğruysa “haklı” derim fakat siz de “bravo bu dik duruşa” der misiniz?