T24- Yazar Güngör Uras, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın TÜSİAD'ı temsilen sıkça kullandığı "İstanbul sermayesi" ifadesini eleştirdi. Uras, İstanbul sermayesi olarak adlandırılan sermayenin Anadolu kökenli olduğunu ve Erdoğan'ın yaptığı ayrımınla TUSİAD'ı kendine karşı konumlandırarak kendi burjuvazisini yaratmak istediğini yazdı.
Güngör Uras'ın Milliyet gazetesindeki köşesinde yayımlanan (20 Ocak 2011) şöyle:
İstanbul sermayesi mi, emin misiniz?
TÜSİAD İstanbul sermayesini temsil etmiyor. Çünkü “İstanbul sermayesi” diye bir şey yok. “Öncekiler” var. “Bizimkiler” var.
Bugün İstanbul’daki sermayenin tamamı Anadolu kökenlidir. Ancak Anadolu’dan gelenlerin bir kısmı daha önce geldi, bir kısmı daha sonra geldi.
Her iktidar, kendi döneminde güçlenen sermayeyi “Bizimkiler” diye benimser. Daha öncekilere “İstanbul sermayesi” der.
Osmanlı döneminde İstanbul’da ekonomiyi elinde tutan gayrimüslim işadamları ile yabancı sermaye “İstanbul sermayesi” diye adlandırılıyordu. Yabancı sermaye 1938’lere kadar tasfiye edildi. ”İstanbul sermayesi” Varlık vergisi ile tırpanlandı. 6-7 Eylül olayları ile tasfiye edildi.
Ondan sonra İstanbul’daki boşluğu Anadolu sermayesi doldurmaya başladı. Vehbi Koç Ankara’dan, Nejat Eczacıbaşı İzmir’den, Sakıp Sabancı Adana’dan, Kamil Yazıcı Kayseri’den, Asım Kocabıyık Afyon’dan geldi.
İstanbul sermayesi’nin mabedi TÜSİAD’ı 1970’lerde kuranların tamamı Anadolu sermayesidir. Vehbi Koç ve Feyyaz Berker Ankaralıdır. Nejat Eczacıbaşı, Selçuk Yaşar, Melih Özakat ile Raşit Özsaruhan İzmirlidir. Sakıp Sabancı ve Ahmet Sapmaz Adanalıdır. Osman Boyner Kastamonuludur. Muzaffer Gazioğlu Kayserilidir, İbrahim Bodur Çanakkalelidir.
Büyüyen, İstanbul’a geliyor
TÜSİAD’ı bugün yönetenlerden Ümit Boyner İstanbul doğumlu ama Ayvalıklı. Cansen Başaran Trabzonlu, Mehmet Ali Aydınlar Arapkirli, Erman Ilıcak Malatyalı, Muharrem Yılmaz Bursa-Karacabeyli, Ali Kibar Kayserili, Lucien Arkas İzmirli, Tayfun Bayazıt ile Volkan Vural Ankaralı. Bugün YİK Başkanı seçilecek olan Erkut Yücaoğlu Eskişehirli.
Biz ülkenin her yanını İstanbul yapamadığımızdan, doğal olarak Anadolu’da güçlenen her sermaye grubu belli bir noktadan sonra İstanbul’a taşınıyor. Üretim merkezleri Anadolu’da kalsa da yönetim merkezleri İstanbul oluyor.
İyi de, Sayın R. T. Erdoğan, acaba neden sık sık İstanbul sermayesinden söz ediyor? Acaba neden Anadolu sermayesini kendinden yana, İstanbul sermayesini kendine karşı kabul ediyor?
Yararı da zararı da var
1) Her iktidar kendi burjuvazisini (kendine destek verecek sermaye gruplarını) yaratmak ister.
Bu başka ülkelerde de böyledir. Bizde de böyledir. Mustafa Kemal, İnönü, Bayar, Menderes, Demirel, Özal, Yılmaz, Çiller de bu arayışta olmuşlardır. Onlar da kendi burjuvazilerini yaratmak istemişlerdir.
Belli iktidarların desteği ile büyüyen sermaye grupları kendilerine destek ve imkân veren iktidarların doğal olarak yanında durur.
2) İktidarların destekleyerek, imkân vererek yarattıkları burjuvazi ise, büyümelerini sürdürebilmek için iktidar ile yakın olmaya, onlar da iktidara destek vermeye mecburdur. İktidarı alkışlarlar, imkânlarından yararlanabilmek için iktidardakileri hoş etmek için, birlikte iç ve dış gezilere katılırlar. İktidarlar “Bizimkiler” olarak benimsedikleri bu sermaye gruplarının önünü açar. Onları gidemedikleri ülkelere götürür, ulaşamayacakları kişilere ulaştırır.
3) Sermaye grupları güçlendikçe, iktidarlara daha mesafeli davranmaya başlarlar. Kendi imkânları ile iç ve dış temasları sağlayabildiklerinden, pazarlara ulaşabildiklerinden, başbakanın, bakanların gezilerine katılmaz olurlar. İktidar yandaşı görüntüsünden korkmaya başlarlar.
Bu böyle geldi. Böyle gidecek.