Gündem

Erdoğan'ın ilk müsteşarı: Bunu yapan yönetici, verimsizliğin kaynağı hâline gelmeye başlar!

"Orta kademe de çalıştığını göstermek için alt kademenin işine karışır..."

23 Ekim 2017 12:46

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde müsteşarlığını da yapan HaberTürk yazarı Ömer Dinçer liderlik tarzının uygulanma yöntemiyle ilgili 'teorik' bilgi paylaştı. Dinçer, "Sistemin güncel sorunlarıyla ilgilenmeye başlayan yönetici, verimsizliğin kaynağı haline gelmeye başlar" dedi.

Dinçer'in "Liderliğin iki tarzı" başlığıyla (23 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Bugün liderlik tarzının uygulanma yöntemiyle ilgili teorik bilgiler paylaşacağım.

Genel bir tasnifle üç tür liderlik tanımlaması yapılır: Otokratik, demokratik ve serbest liderlik. Ancak benim amacım bu liderlik modellerini açıklamak değil. Liderliğin uygulanma tarzıyla ilgili yönetim biliminin izahını aktaracağım. Başka bir deyişle, eğer liderliğin karizmatik güç ve yönetim yeteneğinden oluştuğunu düşünürsek, daha çok yönetim yeteneği ve yöntemini tartışacağım. 

Yönetim hiyearşisi

Yönetime konu olan bütün sistemlerde (devlet, parti, bakanlıklar, üniversite, şirket, STK’lar) yönetimin, genel olarak üç hiyerarşik kademesi vardır: Tepe yönetimi, orta kademe yönetimi ve alt kademe yönetimi.

Bu üç kademenin yaptığı yönetim de farklı kavramlarla tanımlanır: Stratejik yönetim, fonksiyonel (operasyonel) yönetim ve program yönetimi.

Her bir yönetim kademesinin kapsamı, zaman ufku, amaç ve hedefleri farklıdır. Dolayısıyla her biri farklı liderlik davranışına, yönetim bilgisi ve yeteneğine, görev ve fonksiyonlarına ihtiyaç duyar. Hiç şüphesiz her kademedeki yöneticilerin maddi ve manevi maliyetleri, ürettikleri fayda (veya verebilecekleri zarar) da farklılaşır.

Tepe yönetiminde gerçek anlamda bir lidere ihtiyaç vardır. Liderin rolü vizyoner olmasıyla ve stratejik bakışla bağlantılıdır. Yönettiği sistemin bütününü kapsar, bakışı dış çevreye ve uzak geleceğe yöneliktir, geniş ufka sahip olması gerekir, bu doğrultuda örgüte ve mensuplarına amaç ve hedefler oluşturur. Kısaca onun görevi gelecek tasarımıdır; vizyon oluşturur, politika ve stratejiler geliştirir.

Vizyon, yönetilen sistem için istikamet belirleyen stratejik niyetler manzumesidir. Kapsamında yönetim felsefesi, temel ilke ve politikalar, gelecek hayalleri ve beklentiler, en önemlisi geleceğin mümkün olduğunca rasyonel tahmini yer alır.

İlke ve politikalar, hangi ahlaki ve sosyal değerlere bağlı kalınacağını, sorunların hangi yöntemle çözüleceğini belirler.

Liderliğin karizmasıyla yakından ilgili olan hayaller, gelecekte o sistemi (bu bir ülke ise), diğer sistemler (diğer ülkeler) arasındaki yerini tayin eder, konumlandırır. Geleceğin rasyonel hesapları ise vizyonu ham bir hayal olmaktan çıkarır, sistemin kaynak ve kabiliyetleri ile rakiplerin ve geleceğin kaynak ve kabiliyetleri arasında karşılaştırma yaparak doğru stratejiler geliştirmeye yöneltir.

Bir liderin yapması gereken bütün bu görev ve fonksiyonlar, hiç de öyle kolayca belirlenemez, aylar ve hatta yıllar süren araştırma, analiz, tartışma ve tercihlerle ortaya çıkar. Liderin bu rolü hayatidir ve ihmal edilmesi, sistemin geleceğini tehlikeye atar. Orta kademeden beklenen biraz karizma ve daha çok yönetim yeteneğidir. Tepe yönetimin belirlediği strateji ve hedefler doğrultusunda, kendi görev alanıyla ilgili yıllık amaçlar oluşturur ve gerçekleştirmeye çalışır. Hükümette her bir bakanlık, partilerde genel başkan yardımcılıkları, şirketlerde üretim, pazarlama vs. direktörleri gibi. Alt kademe yöneticileri ise daha kısa vadeli (aylık, 3 aylık) amaçların peşinden koşar, programları uygular.

Yönetim biliminin tavsiyesi

Bu kademelerde bulunanların yetki, görev ve sorumlulukları, devlette yasalarla, partilerde çerçeve yasalarla uyumlu olarak yetkili organların hazırladığı yönetmeliklerle, şirket ve STK’larda yönetim kurullarının belirlediği yazılı metinlerle tanımlanır. Yani yetki hukukidir.

Bu arada görevlere işe uygun insan atandığı, herkesin kendi yetkisini kullanacağı varsayılır.

Yönetim bilimi her bir lider ve yöneticinin kendi asli rolünü oynamasını tavsiye eder, etkili ve verimli olmayı buna bağlar.

Emanetin ehline verilmediği durumlarda başarısızlık zaten kaçınılmazdır. Ancak herkes ehil bile olsa, herhangi bir kademedeki yönetici kendi rolünü oynamazsa ne olur?

Diyelim ki, tepe yöneticisi kendi asli rolünü ihmal etti ve yönünü dış çevreye değil, sistemin kendisine çevirdi. Sistemin güncel sorunlarıyla ilgilenmeye başlayan yönetici, verimsizliğin kaynağı haline gelmeye başlar. Çünkü yüksek maddi ve manevi maliyetine karşın orta kademe yöneticisinin işini yapmaktadır. Hele daha alt kademelere inerse bu, daha çok soruna sebep olur.

Bir yandan sistem gelecek yönelimini kaybeder, amaç ve hedef peşinde koşmak yerine sorunlarla boğuşmaya başlar, zaman baskısı nedeniyle sorunların teşhisi yerine tecrübeye güvenilir veya hazır çözümlere gidilir. Amaç peşinde giden insanlar başarılı olduklarında ödül ve takdir alırken, sorun yönelimli örgütte suçlular aranır ve cezalandırma eğilimi doğar. Diğer yandan, liderin orta ve alt kademeyle doğrudan teması, istismarlara sebep olur. Bu durumdaki yöneticiler durumdan vazife çıkarıp kendi taleplerini de liderin emri gibi yansıtır. Hatta işgal ettiği makamın yasalarla belirlenmiş olan gücünü başka çıkarlar için kullanır.

Sorun sadece bundan ibaret kalmaz. Orta kademe de çalıştığını göstermek için alt kademenin işine karışır ve bu durum bütün sistemin önce iklimini değiştirir, sonra da kültürü haline gelir. Artık operasyonel başarısızlık da söz konusudur.