Gazeteci Kadri Gürsel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart’taki yerel seçimler öncesinde sık sık 2013’teki Gezi Parkı protestolarını gündeme getirmesini değerlendirdi.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen her fırsatta beş yıl önceki Gezi direnişini anımsatarak, sokak protestoları düzenlenirse bunun bedelinin ağır ödetileceğini söylüyor, gazetecileri ve ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan konuşmalar yapıyor. Anayasal hak olan barışçıl protesto hakkını bir suçmuş gibi gösteriyor” diyen Gürsel, akıllara, “Türkiye’de bazı iktidar muhalifi örgüt ve çevrelerin yaygın sokak eylemleri yoluyla iktidarı devirmeye hazırlandıklarına dair bir istihbarat mı söz konusu acaba” sorusunun geldiğini kaydetti.
Akıllara gelen bir diğer sorunun da, “İktidar kendi seçmenine de artan işsizlik ve hayat pahalılığı olarak yansıyan bir ekonomik kriz ortamının baskısı altında yerel seçime giderken tabanındaki olası bir gevşemenin önüne geçmek için “muhalefetin sokağa ineceği” korkusunu mu pompalıyor” olduğunu kaydeden Gürsel, şu yorumda bulundu:
"İktidarın 'ikinci Gezi' kaygısı sahici değil. Sahici olan iki husus var: Birincisi, iktidarın yerel seçim sath-ı mailinde Türkiye ekonomisinin durumu kötüleşirken kendi tabanını sıkılaştırma gereğini hissetmesi. İkincisi de muhalefet ve seçmeninin birlikte korkutulmasının bu olumsuz şartlarda iktidara bir mecburiyetmiş gibi görünmesi.
"Normalde seçimin adil ve güvenli olmasını temin eden kurumlarla birlikte medyanın ezici çoğunluğunu kontrol eden bir iktidarın bir seçim öncesinde bu gücü yeterli görmeyerek söz konusu tedbirlere de başvurması, ekonomik krizin neden olduğu siyasi stresteki dramatik artışın göstergesidir."
*Kadri Gürsel'in Al Monitor için kaleme aldığı yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.