Gündem

Erdoğan’ın gerilim stratejisi

'Erdoğan korkutma taktikleri ve gerilim stratejilerinde karar kılmış görünüyor bunun ekonomi, Kürt Barış Süreci ve er geç AKP’nin iç dengelerini sarsacağı kesin'

12 Haziran 2013 19:05

Yavuz Baydar
Al Monitor

Gezi Parkı üzerinden gelişen protesto dalgasına karşı, Taksim ve çevresine Salı günü düzenlenen polis müdahalesine kadar Başbakan Erdoğan’ın maraton konuşmalar zincirinden kamusal alana akan mesajlardan, krizle baş etme siyasetini nasıl güncellediği giderek netleşiyor:

Etrafı çevrecilik, şehir planlaması, kentlilerin kararlara katılımcılığı, ataerkil söylem karşıtlığı, vesayete muhalefet, ahlaki çeşitlilik, hayat tarzlarında çoğunluk-azınlık ilişkileri, yolsuzluk kaygıları, adem-i merkeziyetçilik ve yeni kuşağın varlık ilanı, ve kamusal alanın sahiplenilmesi ile örülü olan bu sosyal çıkışa karşı, siyasi mücadele cephesini ulusal alana yaymak.  

Başbakan’ın yalnız başına dizayn etmiş göründüğü bu güncelleme, siyasetinin bundan sonra açık bir stratejik gerilim ve seçilmiş hedeflere yönelik korkutma taktikleri üzerine inşa edeceğine işaret ediyor. Burada şu ana kadar en önemli desteği, üretenlerin kendilerine bile izah etmekte güçlük çektikleri ‘faiz lobileri’ ve ‘küresel husumet odakları’ teorileri oluşturuyor. Bu ustaca seçilmiş bir yol: başarı olduğunda Başbakan bu şer kuvvetlerini alaşağı etmiş olacak, başarı sağlayamadığı oranda ona seçmen tabanları üzerinden kutuplaşmayı besleme imkânı tanıyacak.

Gezi işgalcileri – hükümet ilişkisinin bugününde şu anda bir sosyal araf hali veya bir tür dehşet dengesi var. Erdoğan ve yakın çevresi, kamusal söylemde havuç-sopa ikilemi arasında durmaya çalışırken, yerel yetkililer işgalcilerin kök kesimini – yani direnişi başlatan kentli ‘apolitik’ gençleri – alanı terk etmeleri için ikna etmeyi sürdürecek gibi görünüyor. Tabii bu çabaların nasıl sonuçlanacağı meçhul. Şu açık: zaman geçtiği ölçüde, ‘merkezcil’ İstanbul, protestolarda daha aktif yol alacağının işaretini vermiş durumda.

Başbakan’ın stratejisinin çok riskli olduğu da aşikâr.

Yazının devamını okumak için tıklayınız