Dünya
Deutsche Welle

“Erdoğan’ın da, Merkel’in de derdi iç politika”

Avrupa’ya Suriyeli mülteci akınını durdurmak için İstanbul’u ziyaret eden Almanya Başbakanı Merkel, işbirliği karşılığında vize muafiyeti ve mali yardıma yeşil ışık yaktı. Uzmanlar ziyareti DW Türkçe’ye değerlendirdi.

19 Ekim 2015 11:30


İstanbul ziyaretinde hem Başbakan Ahmet Davutoğlu hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşen Angela Merkel’in ana gündemini Suriye’de savaştan kaçan sığınmacıların Türkiye’de nasıl tutulabileceği sorusu oluşturdu. Sığınmacı sorununu ‘kontrolsüz bir kriz’ olarak niteleyen Merkel, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin canlandırılması gerektiğine de vurgu yaptı. Merkel, Türkiye’yle üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılabileceği, Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkı tanınabileceği mesajını verdi.

“Bilerek İstanbul’u ziyaret etti”

Son dört yıldır donmuş olan Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir ivme yaşanacak mı? Suriyeli sığınmacı sorununa gerçek bir çözüm bulunabilir mi? Merkel’in ziyareti neyi değişterecek? ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Hüseyin Bağcı, DW’nin sorularını yanıtlarken, Merkel'in ziyaretinin “her iki tarafın da birbirine olağanüstü ihtiyacının olduğu bir dönemde gerçekleştiğini” söyledi. “Merkel çok dikkatli hareket etti ve Ankara’ya gelmek yerine İstanbul’u ziyaret etti. Ankara’ya gelseydi; daha kapsamlı bir ziyaret olacaktı ama bilerek İstanbul’u tercih ederek Erdoğan ve Davutoğlu’na –benim acele işim var. Sığınmacı sorunu için geldim. Türkiye’nin iç politikasının ayrıntılarına girmek istemiyorum. Saray tartışmalarından uzak durmak istiyorum- mesajı verdi” diyen Bağcı’ya göre Merkel, bu mesajıyla hem Alman kamuoyunu hem de Türk kamuoyunu rahatlatmaya çalıştı. Merkel’in Almanya’da 2017’de yapılacak seçimleri kaybetme riskinin bile olduğunu ve bu riskin de Suriyeli sığınmacı sorunundan kaynaklandığını anlatan Bağcı, “Merkel; kendi kamuoyuna –bakın çalışıyorum-, Türk kamuoyuna da –sizin iç siyasetinize şimdi girecek vaktim yok- demeye çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Ziyaret; Almanya’da çok tartışılacaktır ama Merkel bu ziyareti –Göçmen krizini çözmeye çalışıyorum ve uğraşıyorum. Türklerle de bu yüzden anlaşıyorum- diye satacaktır” diye konuştu.

Hüseyin Bağcı, AB’nin Türkiye’ye sığınmacılar konusunda yapacağı mali yardı paketinin nasıl kullanılacağı ve sonuç getirip getirmeyeceğinin zaman içinde anlaşılacağını anlatırken; “Erdoğan’ın da, Davutoğlu’nun da derdi tıpkı Merkel gibi iç politika. İki hafta sonra yapılacak seçim öncesi Türk hükümeti de Merkel ziyaretini kamuoyuna –Almanya’nın desteğini aldık-diye satacaktır. Erdoğan çok şanslı bir siyasetçi. Hem Merkel vize muafiyeti ve üyelik müzakereleri için yeni fasıllar açma sözü de verdi ki, Türk hükümeti bu sözleri seçim yolunda kullanmaktan kaçınmayacaktır” diye konuştu. Bağcı’ya göre, Türkiye-AB ilişkilerinin yeni bir ivme kazanması da kuvvetle muhtemel. “Karşılıklı ziyaretlerle taraflar birbirine yaklaşacaktır ama bu yakınlaşmayı çıkara dönüştürmek için de gayret gerekiyor. Türkiye’nin garip Suriye politikasından uzaklaşması şart” diyen Bağcı, 1 Kasım seçimlerinin Türkiye ve AB ilişkilerinin geleceği için dönüm noktası olacağını da düşünüyor. Çünkü seçim sonrasında oluşacak hükümetin tarzı; Merkel’le varılan anlaşmanın hayata geçmesinde temel rol oynayacak.

“Kazan-kazan politikası”

Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Nail Alkan da Merkel'in ziyaretini DW’ye değerlendirirken “Hem Merkel hem de Erdoğan bu ziyaretten kazançlı çıkacak. Taraflar ziyareti –kazan kazan- politikası üzerine oturttular ve iç politikadaki sorunlarını çözmek için kendilerine yol açtılar” diye konuştu. “Ancak, özellikle sığınmacılar konusunda geçici bir çözümün değerlendirildiği görülüyor. Sorunun büyüme ihtimali çok yüksek ve bütün dünyayı ilgilendiren bir Suriye meselesi var. Merkel’in; AB içinde bu meselesi uzun uzadıya konuşması gerekecek ki, işte o zaman bu ziyaretten elde ettiklerini yine bir gözden geçirmesi gerekebilir” diyen Alkan, Türkiye içindeki sığınmacı krizinin de daha trajik boyutlara ulaşabileceği riskine dikkat çekti. Alkan'a göre, zaman içinde BM, Avrupa ve Türkiye’nin sığınmacı konusunu daha etraflıca konuşması hem Suriyeli sığınmacılar hem de tüm dünya için öncelikli gündem maddesi olmalı. Almanya’da son dönemin en temel konusunun sığınmacılar olduğuna dikkat çeken Alkan, “Merkel; sığınmacıları Türkiye’de tutmak istiyor ancak biliyor ki, sığınmacılar da Avrupa’yı Türkiye’den daha cazip buluyor. Erdoğan’ın da, Merkel de şimdi iç politikadaki dertlerini sonlandırmaya çalışıyorlar ama bu kısa süreli çözümler kurtarıcı olamaz. Uzun süreli çözüme her ikisinin de, sığınmacıların da ihtiyacı var” diye konuştu.

Merkel’in ziyaretinin ardından Türkiye-AB ilişkilerinde ‘bir hareketlenme’ görülebileceğini, özellikle Türkiye’nin bu hareketlenmeyi iyi değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Nail Alkan, “Vize serbestliğinde de, üyelik müzakerelerinde yeni başlıkların açılabileceğinde de nasıl ilerleneceği bilinmez ama Türkiye Almanya’nın açtığı bu yolu iyi kullanırsa kazançlarını en iyi noktaya taşıyabilir” değerlendirmesini yaptı.

“Niyet var, plan yok”

Merkel'in ziyaretiyle son 4 yıldır dünya gündeminden hiç düşmeyen Suriyeli sığınmacılar sorununda yeni bir adım mı atılıyor? Bu soruyu da İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır DW’ye değerlendirdi. Çorabatır, “Ortada bir çözüm niyeti var ama durum çok karışık” derken bu karışıklığı şöyle özetledi:

“Türkiye'ye verilecek olan 3 milyar euro nasıl ve kimler tarafından kullanılacak? Belki de bu paranın bir kısmı, Ege’de polisiye tedbirleri artırmak için kullanılacak. Türk ve Alman bürokrasisi, sığınmacı sorununda aynı dili mi konuşuyor bilmiyoruz. Türkiye; sığınmacılara mülteci hakkı tanımadığı sürece, onlar da Avrupa’ya kaçmaktan vazgeçmeyecekler. Almanya’yla anlaşmak yetmiyor. BM başta olmak üzere tüm AB’nin, sığınmacı konusunda artık ortak bir plan oluşturması gerekiyor. Yoksa, Merkel'in Türkiye'ye sunduğu paket geçici çözüm olmaktan öteye geçemez. Çok zor ve kritik bir dönemece girildi, sorunun çözümü için. Türkiye’deki sığınmacıların sorunları da artıyor. Sadece Almanya’yla diyalogu artırmak yetmiyor.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle