Gündem

'Erdoğan'ı engelleyerek Allah'ın takdirinin önüne geçeceğini sananlar yanılıyorlar'

Abdurrahman Dilipak: Türkiye'de yaşananlarda Erdoğan ve AKP'nin yeri çok özel ve önemli bir yere sahip ama...

28 Mayıs 2014 17:53

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Türkiye'de yaşananları AKP veya Başbakan Tayyip Erdoğan'a endekslemenin tamamıyla gerçekçi olmadığını savundu. Başarıların ya da başarısızlığın "Allah'tan olduğunu" savunan Dilipak, "Birileri Erdoğan ve AK Parti’yi engelleyerek, Allah’ın takdirinin önüne geçeceğini sanıyorsa yanılıyorlar. Ya da AK Parti ve Erdoğan görevleri başında olduğu sürece, kendileri ne yaparlarsa yapsınlar, zafer kazanacaklarını sanıyorlarsa, yine yanılıyorlar" dedi.

Abdurrahman Dilipak'ın Yeni Akit gazetesinde “Tanrı böyle istiyor..” başlığıyla yayımlanan (28 Mayıs 2014) yazısı şöyle:

Birileri bir türlü akıl erdiremiyor, nasıl oluyor da Kasımpaşa’lı, İmam Hatipli bir delikanlı, CIA’si, MOSSAD’ı, Vatikan’ı, Tapınakçı’sı ile baş edebiliyor..

Oysa ABD, İsrail, Masonlar, Komunistler, Yahudiler, her şeyi, bilir, görür, her yerde elleri var, onlar istediklerini ihva eder ve istemediklerini öldürürler..

Öyle değil işte..

Bize gelince bir derimiz beyaz olsa da, onların gözünde kara deriliyiz. Cahil, fakir, pis kalabalıklar. Eli kanlı teröristler.. Nasıl oluyor da bu kadar güçlü, zengin, kültürlü ve örgütlü güçlere karşı kafa tutabiliyor ve başarılı olabiliyoruz? Bunu anlamakta zorlanıyorlar..

Bu durumun rasyonel bir açıklaması yok. Fransız bir kahin işin sırrını çözmüş. “Tanrı böyle istiyor” diyor.. “Kahin” deyince büyücü filan değil. Onların gözünde kahin, bizdeki “veli”nin karşılığı gibi bir şey.. “Peygamber varisi” ya da! Aynı kehanet, batının sonu’na da işaret ediyor.. Batı için “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetlerarası savaş” için uyarıda bulunuyor.. 2014’ün sırrı neyse, hep 2014’e vurgu yapıyorlar.. Şuuraltlarında “umud” değil,” korku” hakim. Telaşları, saldırganlıklarının bir yansıması.. Onları anlamamız lazım. Gerçekten korkuyorlar.. Sadece paralarını ve güçlerini değil, saygınlıklarını da kaybedecekler. Uydurdukları tarihleri, dinleri, kültürleri, hepsi birden berhava olacak..

İslam dünyasını kendilerine benzetmeye çalışıyorlardı, cin şişeden çıktı, diriliş ve uyanışın, vahdet arayışının tetikleyicisi oldular.. Rakiplerini kontrol altına almaya çalışırken, dostları, müttefikleri, işbirliği yaptıkları çevreler deşifre oldu ve onlar da gelecek endişesine kapıldılar..

Bugün yaşamakta olduğumuz durum bu! Bu arada bizim içimizde onlara benzemeye çalışanlar da derin bir korkuya kapıldılar, bir şok yaşıyorlar.. Neyi korumak istiyorlarsa, onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyalar bugün..

Onlar bir “Tanrı”dan söz ediyorlar.. “Allah” inancı yok onlarda.. “Din”leri de yok aslında, “religio”ları var.. Yani kendilerinin tanımladığı bir inanç biçimi bu gün Hristiyanlık dedikleri şey. Tarsuslu Saul, nam-ı diğer Pavlus, Hz. İsa’dan 50 yıl sonra uydurdu Katolizm denilen inanç biçimini.. Pagan bir inanışın Roma versiyonunu Hristiyanlık olarak etiketledi.. Protestanlık denilen Luther, Kalven ve arkadaşlarının dizayn ettiği bir inanç biçimi değil mi.. Ya da Evengalişler kimlerdi.. Ya da Mormonlar, Yehovistler.. Kaç çeşit Ortodoksluk var? Din Allah’tan insana gönderilen, yaratanın yaratılana vahyettiği yaşama biçimi ve bilgiyi ifade ederken, bu yapma/taklit dinler (Religiolar), insanın tanrıya şükran duygusunu semboller ve törenlerle vicdani olarak yercil olarak tanımlanan Tanrıya arzetme ayininden başka nedir ki!

Aslında bu dinler, özünde vahiy ve risalet olduğu için, dini bazı renkler ve pırıltılar taşısa da insan eli ile yeniden yapılandırılmış, bozulmuş inanç sistemleridir, İslam inanışına göre..

Birileri şunu anlamak istemiyor, Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirecektir.. Allah bizleri, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Kimsenin servet ve iktidarına güvenmemesi gerekir.. Dilerse Allah (cc), kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eyler. Dilerse Karun’u serveti ile birlikte yerin dibine geçirir..

İyilik de, kötülük de, Amerika da, İsrail de, Vatikan da, Şeytan da Allah’ın iradesi içindedir.. Biz O’nun rızasına talibiz.. o kadar. Allah bir şeyi dilerse, o esbabını (sebeb/vesile) da kendi yaratır.. Allah bir kavmi helâk etmek isterse ABD’ye, kurtarmak için Hz. Ali’ye muhtaç değil.. Dilerse, kâfirleri dahi dinine hizmetkâr kılar..

Kimse Allah’ın iradesinden kaçamaz.. Kimse O’nun takdirini değiştiremez. Onu öne alıp, geciktiremez..

O hakkıyla görür, duyar, bilir ve hüküm sahibidir.. O ihmal etmez.

Sonuçta kim ne yaparsa yalnız kendine yapar.. Söz ve eylemleri ile ya kendi cennetine kendi sırtında tuğla, ya da kendi cehennemine kendi sırtında odun taşır..

Şu gelirse, bu giderse ne olur. Şu ölürse ne olur.. Öldüren de yaşatan da Allah’tır. Her şey olacağına varır.. Sonuçta herkes layığını bulacaktır.. Vesilelere takılıp kalmayalım. Tamam zarf, içindekinin habercisi gibidir.. Ama sonuçta hakkımızdaki hükmü ya bizim amellerimiz ya da Allah’ın bizimle ilgili imtihanı belirleyecektir.. Mesela, her zaman, dürüst, akıllı, cesur ve bilgili olmak başarmak için yeterli olmayabilir. Hz. Ali’de ya da Hz. Lut, Hz. Nuh, Hz. Salih, Hz. Yunus peygamberde bunların hepsi vardı. Eba Zer, dürüst, bilgili ve cesur bir insandı. Ahireti kazandılar ama, dünya işleri, tüm beklentileri dünya ile ilgili olan insanların hesapları itibarı ile o “başarı” dedikleri şeyi gerçekleştiremediler..

Mesela “Şehidlik”, ölmek mi, ölümsüzlüğe ulaşmak mı? Yenilgi mi, zafer mi?

Birileri bu gün ülkemizde yaşananları sadece AK Parti, ya da Erdoğan’la açıklamak ne kadar gerçekçi.. Tamam onlar bu işin vesilesi olarak çok özel ve önemli bir yere sahipler de, bu bütün bir gerçeği açıklamak için yeterli değil.. Hz. Ali döneminde olduğu gibi, yine aynı şeyler olsa da, işler ters gitseydi, yoksa bırakıp gidecek mi idiniz? Doğru şeyler yapıldığı için mi, yoksa dünyevi kazanımlar için mi buradasınız arkadaşlar..

Birileri Erdoğan ve AK Parti’yi engelleyerek, Allah’ın takdirinin önüne geçeceğini sanıyorsa yanılıyorlar.. Ya da AK Parti ve Erdoğan görevleri başında olduğu sürece, kendileri ne yaparlarsa yapsınlar, zafer kazanacaklarını sanıyorlarsa, yine yanılıyorlar..

Gelin biz şöyle diyelim: “Rabbim, bizi nimetlerin karşılığında şükredenlerden, musibet karşısında sabredenlerden, zalimlere karşı direnenlerden bulacaksın.. Yeter ki sen bize hakkı hak, batılı batıl göster ve hakta toplanmamızı sağla. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Bizi akıl ve irademizle bu tercihi yaptık. Bizi nefsimizin heva ve hevesleri, ihtirasımızın ve öfkemizin esiri yapma ve bizi nefsimizle başbaşa bırakma” Amin. Selam ve dua ile..