Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, idam tartışmalarına ilişkin olarak, bir kez daha görüşlerini yinleyerek, "Ben Hans'ın ağzına, George'nin ağzına bakarak karar vermem, ben halka göre karar veririm. Halkım idam mı diyor, parlamentoya gelir. Parlamento da idam diyorsa bana gelir. Ben de bu kararı onarım" dedi. "Şimdi AB'deki birileri 'Niye idam istiyorsunuz' diyorlar. Sana ne" diyen Erdoğan, "Benim 248 tane şehidim var. Bekâra karı boşamak kolaydır, benim 2193 gazim var. Bunlar rahat, dert değil, dert değil..." ifadesini kullandı. Erdoğan, AB'nin OHAL eleştirilerine de sert yanıt vererek, "Türkiye, yaşadığı darbe girişimine ve terör eylemlerine rağmen OHAL'in henüz 3. ayında. Belki 3 ay belki üstüne 3 ay daha uzatacağız. Size ne ya, bunun kararını parlamento verir, hükümet verir" dedi. "Her gün terör eyleme yapılan bir ülkeye terörle mücadele yapma demek dükkanı kapatıp git demek" diyen Erdoğan, "Ey AP siz terör örgütüne çanak mı tuttunuz hayır olsun. Hani PKK terör örgütüydü, siz nasıl böyle karar alırsınız, yardım yataklık yaptınığınızın farkında mısınız?" diye sordu.
Erdoğan, gazetecilik kariyerine Almanya'da devam eden Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar için ağır ifadeler kullanarak, "İşte bir tane terörist, köşe yazarı, köşe yazarı müsveddesi, 5 yıl 10 aya mahkum oluyor, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor ve kaçarak Almanya'ya gidiyor. Almanya da bunu ağırlıyor. Niye kaçıyorsun. Diktatörün olduğu bir ülkede sen kaçabilir misin" ifadesini kullandı.
İstanbul'da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Hiçbir güzelliğe bedelsiz sahip olunmuyor. Türkiye sahip olduğu muhteşem tarih ve medeniyet mirasıyla dünyada eşine ender rastlanacak bir ülkedir. Fatih burada yatıyor, Yavuz Selim burada yatıyor. Eyüp Sultan hazretleri burada yatıyor. Ve Anadolusu ile Avrupası ile burası bir başka şehir. Anadolu'ya adımımızı attığımız, ilk devletimizi kurduğumuz yıllardan beri bu coğrafyayı elimizde tutmak için kan döktük, gerektiğinde can verdik. Bu mücadelenin tek bir günü bile boşa geçmemiştir. Biz de 40 yıllık siyasi hayatımız boyunca Selçuklu'dan Oslamanlı'ya, oradan Cumhuriyet'e uzanan şanlı tarihimize layık olmak için çabaladık. Hamd olsun milletimizin desteğiyle İstanbul'a 4.5 yıl hizmet etme şerefine eriştik. Belediye başkanlığımdan haksız, adaletsiz, hoyrat bir şekilde ayrılmak zorunda kalınca arkadaşlarımızla birlikte partimizi kurduk. 16 ay sonra milletimiz bizi ilk seçimde, hem de ezici bir meclis çoğunluğuyla, yüzde 63 ile iktidara getirdi. Geçtiğimiz hafta, 19 Kasım, hükümeti filen devralmamızın 14. yılını geride bıraktık. Bu 14 yıl boyunca içeride ve dışarıda bize kurulan tuzaklarla engellerle mücadele ederken, bir yandan ülkemize eşi benzeri görülmemiş hizmetler getirmenin çabası içinde olduk. Adalette, sağlıkta, emniyette, sosyal ve insani yardımlarda, savunma sanayiinde, şehirleşmede, her alanda devrim niteliğinde reformlar yaptık. Her biri cumhuriyet tarihinde yapılan hizmetlerin kat ve kat fazlası eden hizmetleri anlatmaya kalksam aylar yetmez. Biz gece gündüz alışırken birileri de sürekli ayağımıza çelme takmaya çalışıyor. Amaçları Türkiye'nin hızlı büyüme sürecinden, her alanda kendi kendine yeterli hale gelen, tüm mazlumlara el uzatan ülke yolundan alı koymaktı.
"Ben Hans'ın ve George'un ağzına bakarak değil, halka göre karar veririm"
Türkiye bir ateş çemberinden geçiyor, bu mücadelenin adını doğru koymak lazım yeni bir kurtuluş savaşı veriyoruz. İçinde bulunduğumuz durumun tek adı budur. Tek cephede de değil, askeri, siyasi, askeri, sosyal, ekonomi her alanda veriyoruz bu mücadeleyi. Gezi ile ülkemizin belli kesimlerini tahrik ederek kaos çıkarmak istediler. Bu ahlaksızlara, bu terbiyesizlere sorun, hayatınız boyunca bu ülkeye kaç tane ağaç diktiniz? Biz, milyonlarca değil, milyarca fidan diktik. Biz bunu yaptık. Ve şu anda bu diktiğimiz fidanlar, bu ağaçlar her yerde yeşeriyor, büyüyor. Bunlar Taksim'de tuttular, 12-13 tane ağacın yeri değiştirildi yeri. Bunun için neler yapmadılar hatırlayın. Bunlar her şeyi yaparlar niye? Cibiliyetleri gereği budur da ondan. Tuzağı çabuk gördük, kararlı bir duruş sergileyerek bu saldırıyı boşa çıkardık. Ardından 17-25 aralık emniyet, yargı darbesi geldi. Yani FETO. Bu ahlaksızlar yolsuzluk, hırsızlık dediler. Bu ülkeyi ayakta tutan ne kadar siyasi ve ekonomik dinamik varsa hepsine saldırdılar. Oysa yolsuzluk, hırsızlık bunlardaydı. Ülkenin iş adamlarını tehdit ediyorlardı. Bunları yaptılar. Kardeşlerim, idam konusuyla ilgili düşüncelerimi hep söyledim; ben Hans'ın ağzına, George'nin ağzına bakarak karar vermem, ben halka göre karar veririm.
"OHAL belki 3+3 olmak
üzere 6 ay daha uzatılacak!"
Kardeşlerim içeride FETO'nun PKK'nın teröristleriyle mücadelemizi kesintisiz sürdürüyoruz. PYS ile YPG ile tüm mücadelemizi sürdürüyoruz. İşte AP'nin aldığı son kararı gördünüz değil mi, şimdi onlar da dünyada tekrar izlesinler, neymiş efendim Türkiye'de oHAL varmış, teröristlerin üzerine çok sert gidiliyormuş, terör örgütleriyle ilişkili olanlar görevlerinden alınıyormuş, idam cezasının geri getirilmesi tartışılıyormuş, medyaya kısıtlama varmış, vize serbestisinin 72 şartından 7'si yapılmamış. Savunma sanayine yönelik silah veriyorlarmış da artık ambargo koyacaklarmış. Türkiye gibi topraklarında neredeyse terör eylemi yapılan ülkeye, mücadeleyi bırak demek dükkanı kapat git demiştir. Ey AP, terör örgütüne çanak mı tuttunuz hayır olsun. Hani PKK terör örgütü olarak ilan edilmişti? Siz nasıl böyle bir karar alırsınız ya, terör örgütlerine çanak tuttuğunuzun farkında mısınız? Fransa 3 ay, 3 ay, 6 ay uzattı. Siz Fransa ile böyle bir karar aldınız mı? Fransa seçimleri sebebiyle yeniden uzatmayı düşünüyorlar. Türkiye, yaşadığı darbe girişimine ve terör eylemlerine rağmen OHAL'in henüz 3. ayında. Belki 3 ay belki üstüne 3 ay daha uzatacağız. Size ne ya, bunun kararını parlamento verir, hükümet verir. Bu ülkeyi AP mi yönetiyor hükümet mi yönetiyor, size ne. Haddinizi bilin haddinizi. Geçti o, bunlar mazide kaldı. Avrupa'da hangi devlet ülkemizin şartlarında bulunsa değil OHAL ilanı, çok daha ağır yaptırımlara gider. "Başınıza ne gelirse gelsin sesinizi çıkarmayın" demeye getiriyorsa hiç kusura bakmasınlar.
Erdoğan'dan Can Dündar'a:
Terörist, köşe yazarı müsveddesi!
Seçimlerde oylarınızla, 15 Temmuz'da olduğu gibi gerekirse canlarınızı ortaya koyarak bizi desteklediniz, yarıda bırakmadınız. Yüzde 34 ile yola koyulduk, yüzde 50'ye ulaştık. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yüzde 52 ile bu kardeşinizi cumhurbaşkanı yaptınız. Hak bildiğimiz yolda yürümekten hiçbir güç bizi alıkoyamaz. Batı'dan gelen hiçbir kuru sıkı tehdit bizi bu ülkenin menfaatini savunmaktan alıkoyamaz. Koridorları terör örgütü militanları posterleriyle süslü AP'de alınan kararlarla Türkiye'yi hizaya sokacaklarını zannedenler büyük bir yanlış içindeler. Türkiye ve bu aziz millet sizin bu ilkesiz tutumunuz karşısında asla geri adım atmaz.
İşte bir tane terörist, köşe yazarı, köşe yazarı müsveddesi, 5 yıl 10 aya mahkum oluyor, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor ve kaçarak Almanya'ya gidiyor. Almanya da bunu ağırlıyor.
Çıkmış İngiltere televizyonlarında Fransa televizyonlarında Türkiye'yi açık hava hapishanesine benzetiyor, ya bu nasıl hapishane ki sen bu kadar kolay kaçıp gittin ya. Demek ki bu ülkede öyle bir hukuk var ki seni tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyor ve kaçıp gidiyorsun. Niye kaçtın? Karakter meselesi bu karakter. Benim için gazetesinde "Diktatör" diye manşet attı. Sen diktatörün olduğu ülkede kaçıp gidebilir misin ya. Bu ülkede diktatör olsaydı kim bilir sen hangi zindanlarda olacaktın. Batı bu işte bu, bunları koyunlarında besliyorlar. Bunlara yaptıkları konuşmalarla Türkiye'yi çökerteceklerini düşünüyorlar. Türkiye daha da güçlenecek be.
"Biz de kendimize yeni yol arkadaşları buluruz"
Gazeteciler, köşe yazarları bunu iyi dinlesin. AP 23 Kasım tarihinden hemen önce bir karar aldı. Kararın adı propagandaya karşı AB stratejik iş birliği. Bu karar önemli. Bu karar medya özgürlüğü, ifade hürriyeti açısından AB'nin bize dayattığı ölçülerin tam tersi tavsiyelerle dolu. AP, konu kendi çıkarları olunca ne kadar tehditkar olabileceğini bu kararla ortaya koymuştur. Herkese, AB'ye ilişkin eleştirilerimiz konusunda ahkam kesenlere bu kararı okumalarını tavsiye ediyorum. Kararda ne diyor, nefret, şiddet ve savaşın kışkırtılması ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Sizde olunca ifade özgürlüğü olunca bizde olunca niye kılıf uyduruyorsunuz? Biz terör örgütü övenler hakkında yaptırım uygulayınca bize "İfade özgürlüğü" diye ötüyorsunuz. Bizde olanlar ne? Bizde olanlar dezenformasyon değil mi? Bu kavramlar bizim yıllardır yaşadığımız sıkıntıları ne güzel ifade ediyor değil mi? Bu propagandaya karşı geliştirilecek stratejik iş birliğinde savunmacı değil, saldırgan olmaları isteniyor. Tüm bu ifadeler olayları çarpıtmayı, Rusya ile iş birliğini parçalayıp, üyeleri itibarsız hale getirmeyi, bölmeyi amaçlayan propagandalara karşı iş birliğine karşıymış. Biz bu kararı her şeye rağmen isabetli buluyoruz, saldırı konumunda bulunma teklifini dahi gayet yerinde buluyoruz. Bir gün öncesinde bu karara imza atan bu parlamento ertesi gün Türkiye'yi basın, medya ve ifade özgürlüğüne yönelik sert uygulamalardan dolayı eleştiriyor. Biz bu ve o kararı veren kararı ciddiye almadığımızı söylediğimizde beyefendilerin morali bozuluyor. Siz kendinizi ciddiye almıyorsunuz ki ya. Kim ne derse desin, biz kendi yolumuzda ilerlemeye devam edeceğiz. Bu yolda AB bizimle birlikte olsa hem o kazanır hem biz kazanırız. AB "Ben illa başka yolda ilerleyeceğiz" diyorsa biz de kendimize yeni yol arkadaşları bulur, gerekirse tek başımıza yolumuza gideriz. Yavuz Sultan Köprüsü'ni, Marmaray'ı, Osmangazi Köprüsünü biz AB ile mi yaptık? Kendimize yeni yol arkadaşları bulduk, dimdik ayakta durduk.