Gündem

Erdoğan'a para vermedim para da almadım

Başbakan Tayyip Erdoğan'a en yakın işadamlarından Ramsey'in sahibi Remzi Gür Star gazetesinden Fadime Özkan'ın sorularını yanıtladı.

25 Ocak 2010 02:00

T24 - Başbakan Tayyip Erdoğan'a en yakın işadamlarından Ramsey'in sahibi Remzi Gür Star gazetesinden Fadime Özkan'ın sorularını yanıtladı.

Özkan'ın Star gazetesinde "Devletle hiç işim olmadı, binlerce çocuk okuttum" başlıklı (25 Ocak 2010) yazısı şöyle:



1970’te dil eğitimİ için gittiği Londra’da terziliğe başlayan ve mütevazı bir atölyeden Ramsey adıyla bir dünya markası yaratan Remzi Gür, isminin iş alanının dışında anılmasından çok rahatsız. Firmasının 40 yıllık bir geçmişi olduğunu, ateşli bir Türkiye aşığı olduğunu hatırlatan Gür, “Bu benim için şeref meselesi. Çok ayıp ediliyor” diyor. Hakkında yazılıp çizilenler nedeniyle, avukatı aracılığıyla hukuki girişimlerde bulunmak dışında hiç konuşmayan Remzi Gür’ü ikna etmem hiç kolay olmadı o yüzden. Bazı sorularımı ‘Ama şimdi yine gündeme gelecek. Ne gereği var’ diyerek cevaplamak istemedi. Israrım sonucunda konuşabildik.  

Doğrusu kasıtlı dedikodular üzüyor beni ama iftiralara karşı hakkımı sonuna kadar arayacağım’ diyen Gür: Gereksiz tartışmalarla oyalanmayalım. İşsizliği azaltalım, sosyal birliği sağlayalım

Siz TÜSİAD üyesi misiniz, MÜSİAD üyesi mi? İkisinde de üye kaydınızı bulamadım.

Bulamazsınız çünkü üye değilim. İngiltere’de 5 yıl süreyle Türk-İngiliz İşadamları Derneği Başkanlığını yaptım. Türkiye’de İSO ve İTO gibi odalara kayıtlıyız. Bu odalara kayıt olmadan Türkiye’de iş yapmanız mümkün değil. Avrupa’da böyle bir şey yok.


• Ahi geleneğinin devamı sayılmaz mı bu mesleki dayanışma örgütleri?

Zorunluluk olunca çok iyi olmuyor. İş yapabilmek için buralara üye olmak zorundasınız ve bir sürü de para veriyorsunuz. Belki de ileride bunu tartışmak ve onların saltanatını yahut hegemonyasını kaldırmak lazım. Bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum.


• Bu örgütlerin STK olarak siyasi sosyal konularda söz söylemesine ne diyorsunuz?

Belli konularda konuşulur ama bir meslek grubu öncelikle kendi grubunun sorunlarıyla ilgili konuşmalı. Bazen ideolojik yaklaşımlar meslek örgütlerinin kendi ihtiyaçlarının önüne geçebiliyor. STK yöneticileri kendilerine değil sivil topluma hizmet etmeli.


• İslami sermaye diye bir tarif, tasnif vardı 90larda. Siz de yeşil sermaye misiniz?

Yok. Kısa bir dönem dolaştı o söylem ama oldukça yanlıştı. Çok çirkin bir yakıştırmaydı. Karşılığını da bulamadı. Bu dar çerçeve görüntüsünü Türkiye üzerinden kısa sürede attı. Artık daha geniş açıdan bakabiliyoruz. Gelişmiş ülkelerde bu tip yaklaşımlar yok.


Başarısından gurur duyuyorum


• Ramsey’in anlamı ne?


(gülüyor)  Remzi... Ramsey ismi, İngilizce telaffuz edildiğinde benim ismimi de çağrıştırıyordu. Önceleri itiraz etsem de ilerleyen dönemde ben de sevdim bu ismi.


• Ramsey’i Ramsey yapan ne?

Kalitesi. Güvenirliliği. Müşteri odaklı yaklaşımı. Sektörde fark yaratmaya çalışıyoruz. Kullandığımız üretim teknolojisiyle dünya markalarına üretim yapıyor, koleksiyon hazırlıyoruz. Avrupa ülkeleri, özellikle de İngiltere Ramsey markasını çok iyi tanıyor.


• Üretiminiz, satışınız nasıl?

Ayda 60 bin adet takım elbise üretiyoruz. Bunun yüzde 65- 70 gibi büyük bölümünü ihraç ediyoruz. Geri kalanı iç piyasadaki satış noktalarımızda ulaşıyor tüketiciye. Türkiye’de 40 mağaza, 18 ülkede toplam 41 mağaza ve 130’un üzerinde satış noktamız var.


• Elbiseleriniz pek çok ünlünün tercihi. Biliyoruz ki Başbakan da onlardan biri...

O da, bazı önceki Başbakanlar da bizden takım elbise aldılar. Bu kişilerin bizim marka olmamıza bir katkısı olmadı. Bizden takım elbise almış olmaları, sadece bizim bu işi iyi yaptığımızı gösterir.


• Başbakan Erdoğan ile olan dostluğunuz medyada sıkça konu edilir. Bu durum Ramsey markasına nasıl yansıdı?

Tayyip Erdoğan’la olan dostluğumuz onun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden öncesine dayanıyor. İlerleyen dönemde kendisi başarılı bir kariyer yolu izleyerek Başbakanlığa kadar yükseldi. Ben de onun bu başarılarından gurur duyuyorum. Ama bu noktada insanlara kendimizi anlatmaktan çok yorulduk.


• Bu konu sizi incitiyor da galiba?

Sonuç olarak herkes hakkıyla elde ettiğini kazanıyor. Türkiye’de yanlış bir kanı var. Devleti idare edenlere yakın olanlar bu yakınlığı kendi lehlerine kullandığı düşünülüyor. Oysaki benim devletle hiçbir alışverişim yok. Sanki yüksek makamda olan insanlar, o makamın kendilerine sağladığı faydalardan yararlanıyor gibi algılanıyor.

Herkes hakkı olanı alıyor ve almalıdır. Ben, ailem ve şirketim hiçbir zaman böyle bir yapının içerisinde olmadık. Kimi zaman benim zan altında kaldığımı söylüyorlar. Böyle bir şey yok, benim bugüne kadar devletle hiçbir işim olmadı.


Aslanlı köşk satışı yasal


• Halis Toprak’a ait olan ve TMSF’nin el koyup satışa çıkardığı Aslanlı Köşk’ü aldınız, bu satış hayli tartışıldı da...


TMSF, köşkü üç sefer ihaleye çıkarmış. Üçüncü de haberim oldu. O civarda zaten ailemle oturacağım bir yer arıyordum. Herhangi bir sakınca olup olmadığını muhasebeme ve avukatıma sordum. Hiçbir sakınca olmadığını, satışın herkese açık olduğunu belirtiler. TMSF ilk kez satış yapmıyor. Devletin resmi kuruluşu, resmi işlerini yaparken devletin vatandaşları arasında ayrım yapmamış, ihaleyi herkese açmış. Herkese açık olan ihaleye diğer iki kişi gibi ben de girmişim. 56 sefer artırma olmuş. Rakam 14 milyondan 24 milyona çıkmış. En son ben artırmışım, bende kalmış. Şimdi burada hükümet ya da TMSF nasıl bir ayrıcalık yapmış olabilir? Nasıl bir ihlalden söz edilebilir? Kaldı ki ihale ulusal gazetelerde haftalarca ilan edilmiş, ilgili herkes tarafından da takip edilmişti.


• CHP milletvekili Ali Rıza Öztürk Nisan 2009’da konuyu Meclis’e taşıdı ve “Gür’ün bu köşkü iktidar partisinden bir isme aldığı söyleniyor, doğru mu” diye sordu. Köşkü başkasına mı aldınız?


Köşkü kimse için satın almadım. Ben bugüne kadar kimsenin maşası da olmadım. Eğer bir kişi o köşkü almak isteseydi, gider alırdı. Benim araya girmeme gerek yok.


Binlerce öğrenci okuttum


• Adınızın anıldığı diğer bir konu da Başbakan’ın çocuklarına verdiğiniz burs... (Remzi bey bu konuda konuşmak istemiyor, ısrarım sonucu sadece şunu söylüyor)

İngiltere’de 30 yıl yaşadım. Evim, mağazalarım var, bir sanayi kuruluşunun başkanlığı ve sivil toplum liderliği yapmış biriyim. Böyle biri olarak benim öğrencilere yardım etmemem mümkün mü? Binlerce çocuğa eğitim konusunda; ev tutmalarında, okumalarında yardım ettim. Ancak kamuoyunun gündemi o kadar çok meşgul etti ki bu konunun bir daha açılmamak üzere kapanmasını istiyorum. Tekrar altını çizmekte fayda görüyorum. Benim devletle hiçbir işim yok. Ayrıca aynı konunun defalarca gündeme gelmesinin okuyuculara da haksızlık olduğunu düşünüyorum. Hali hazırda okuttuğum çok sayıda öğrenci var ve Türkiye’de imkânı olan binlerce kişinin de bunu yaptığını ve yapması gerektiğini düşünüyorum.


• İşçi Partisi sizin için “gizli kasa” tabirini kullanmıştı...


Bu söylemden dolayı onları dava ettik.

Tamamen etik dışı bir şekilde bize ithamda bulundular. Ben Tayyip Erdoğan’a para vermedim. Ondan da para almadım. Kimsenin kasası falan da değilim. Dünyanın 18 ülkesinde faaliyet gösteren bir şirketi yönetiyorum. Böyle bir şey olamaz. Böyle çirkin bir iftirada bulunanların etik kuralları gereği ispat etmesi gerekir.


Gerekirse AİHM’e kadar gideceğim


• CHP’li vekil Mehmet Yıldırım’a cumhurbaşkanlığı seçiminde Gül’e oy versin diye rüşvet teklif ettiğiniz iddiasıyla yargılandınız, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi sizi 10 ay hapis cezasına mahkum etti, ceza ertelendi. Şeriatın kestiği parmak acımaz mı diyorsunuz haksızlığa uğradım mı?

Bu konuda çok fazla haksızlığa uğradığımı düşünüyorum. Hukuki olarak hakkım yendi. Dünyanın hiçbir yerinde bir milletvekili, telefonla konuşurken sesini açıp çevresindekilere konuşmayı dinletmez. İki dost gibi konuştuk onunla. Meclis’e girmemeye karar verdiklerini söyledi. Grup kararı olup olmadığını sordum. Hayır, dedi. Ben de herkes için hayırlı olmasını istediğimi söyledim.


• “Maddi manevi destekçiniz olurum yeter ki Meclis’e girin” dediniz mi peki?

Böyle bir şey demedim. Sadece telefonu kapatırken nezaket kuralları gereği benden bir isteği olup olmadığını sordum. Herkese aynı soruyu sorarım zaten. Milletvekili de ilk ifadesinde “Aradı Meclis’e girip girmeyeceğimi sordu. Bana para teklif etmedi, kendim böyle bir anlam çıkardım” diyor. Bu beyanatlarında da var. Şahidim parlamentonun en eski vekillerinden Salih Kapusuz’du, onun şahitliğine, sekreterin şahitliğine itibar edilmiyor, hapisten yeni çıkmış sabıkalı şoförün ifadesine inanılıyor. CHP’den vekil seçilebilmek için partisinin attığı yalanın peşinden gitti, vekil de seçilemedi. Türkiye’de de adaletin tecelli edeceğine inanıyorum ama gerekirse AİHM’e kadar gideceğim. Kararı temyiz ettim, dava sürüyor.


Türkiye’de gecikmiş bir rönesans oluyor  


• Sizce ne oluyor şu an Türkiye’de?

50, 60 yıl önce olması gereken Rönesans oluyor. Türkiye büyüyor, zenginleşiyor, Avrupa’yla, Ortadoğu ve Asya coğrafyasıyla entegre oluyor. Vizeler kalkıyor, yurt dışında mağazalar açılıyor, yabancı yatırımcılar bizimle çalışmak istiyor... Afrika’ya ve Güney Amerika’ya bile gidiyoruz.


• Bunu, Rönesans ruhunu getiren ne oldu?

Türk işadamının dünyanın her yerinde iş yapabilmesi, mallarınızın şahıslarınızın marka olması tamamen Türkiye referansıyla ilgili.


• Marka nasıl olunuyor?

Ülke imajının oluşturduğu güven marka yaratmada büyük önem taşıyor. İyi ve doğru işler yapmak, üstelik bunu sürekli hale getirerek güven ve kalite ile birleştirerek aşama kaydediyorsunuz. Türkiye bugün Avrupa’da da dünyada da böyle kabul görüyor. Türkiye’nin önü çok açık.


• Aktüel tartışma, sivil darbe malumunuz..

Bu tartışmalar havanda su dövmekten başka bir şey değil. Yönetimden memnun olmayan sandığa gittiğinde isteğini seçer. Türkiye’nin yapması gereken AB’ye girmek. Bunun için Kopenhag Kriterlerine, ekonomiye çalışmalı, işsizliği azaltmalı, sosyal birliği sağlamalıyız. Birbirimizi oyalamayalım, iş yapalım, işsizliği çözelim.


• Hükümette eleştirdiğiniz bir şey yok mu?

Hükümetin işleyişi bir makine gibi. İyi tarafları olduğu gibi eksik tarafları da vardır.


• Ramsey’i İngiltere’de kurdunuz Özallı yıllarda Türkiye’ye taşıdınız. Erdoğan’la Özal hep birbirine benzetilir. Siz ne dersiniz?

İkisi de tek başına iktidar olmuş partilerin liderleri, bu başarılarının bir nedeni. Özal tabuları, gümrük duvarlarını yıkmış, ithalatı ihracatı serbest bırakmıştı. AB ile bir nevi entegre oldu Türkiye. Erdoğan bunu devam ettiriyor. O geldiğinde ihracatımız 33 milyar dolardı, bugün 100 milyarın üstünde. Türkiye’nin gayri safi milli hâsılasında büyük gelişme oldu. Türkiye’de Özal’la tabular yıkıldı, Erdoğan’la zenginlik oldu, ülke hak ve hürriyetlerine daha çok kavuştu.


Kasıtlı dedikodular üzüyor beni


• Erdoğan’ın sizin Ekinlik adasındaki yazlığınızda tatil yapması mevzu da var...

Bu da çok abartıldı, üstelik hiç yeni bir şey değil. Tayyip Erdoğan ve ailesi belediye başkanlığı zamanında sanırım bir kez gelip kaldılar bizde. Dinlenmek için müsait bir yer olduğu için gelmişlerdi. Hepsi bu kadar.


• Eskisi gibi görebiliyor musunuz Tayyip Erdoğan’ı?

Başbakanın kendini dinleyecek zamanı yok ki beni görsün. İnanılmaz bir performansla çalışıyor. Oldukça yoğun.


• Özlemiyor musunuz arkadaşınızı?

Başbakan’a kızacak, özlem giderelim efendim, kahveye gelin, diyecek halimiz yok. Bu biraz bencillik olur, Türkiye 70 milyon.


• Peki, sizin hayatınızı zorlaştırdı mı bu arkadaşlık?

Doğrusu gereksiz ve kasıtlı dedikodular üzüyor beni.


Hasan Doğan’ı çok özlüyorum


• Hasan Doğan’ın hem iş ortağı, hem eniştesiydiniz. Nasıl hatırlıyorsunuz?

Çok soğukkanlı ve sakindi. Akıllıydı, insancıldı. Kimse hakkında konuşmazdı.


• Onun yokluğuyla ne eksildi hayatınızdan?

Birçok işe birlikte karar verirdik. İş hayatında yokluğunu çok hissediyorum.


• Ailesi ne durumda?

Metanetliler, kızı şirket dışında çalışıyor, oğlu şirkette. Eşi eskisi gibi evde. Onun eksikliği dışında bir sorun yok.


• Siz kendinizi onun ailesine karşı da sorumlu hissediyor musunuz şimdi?

Biz bir aileyiz ve birlikteliğimiz elbette devam ediyor. Aile bireylerinin her zaman dayanışma halinde olması gerekir.

Doğalgaz için her katkıya varım


• Cüneyt Ülsever K. Irak doğalgazıyla ilgili görüşmelerde sizin aktif bir aracı olduğunuzu söyleyip sorular sordu...

Türkiye İran’dan, Azerbaycan’dan, Kazakistan’dan, Hazar’dan gaz getirmeye çalışıyor. K. Irak’tan da getirmeye çalıştıklarını biliyorum. Bu işte maddi manevi bir katkım, yardımım olacaksa her şekilde varım. Ama Kazım Türker ile herhangi bir ortaklığım yoktur. Türker bizim 2007’ten evvel bayiliğimizi yapan bir arkadaştı. Hala arkadaşımız ama ortağımız falan değil. Ben resmi bir görüşme de yapmadım.