CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, terör örgütlerine silah transfer etmek, insanlığa karşı suç ve soykırım gerekçeleriyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dışişleri ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında suç duyurusunda bulundu. Aygün’ün avukata aracığıyla yaptığı suç duyurusunda, “ Şüpheliler bizzat Tayyip Erdoğan’ın yönlendirmesi ve talimatları ile ülke dışına çıkarılması yasak olan silahları MİT ve Genelkurmay Hakkındaki yasal mevzuat hükümleri belli olmasına rağmen, bu kuralları hiçe sayarak Suriye’deki El Kaide, El Nusra ve IŞİD isimli kanlı terör örgütlerine aktarmaktadırlar. Bu örgütler de kendilerine verilen bu silahlar aracılığı ile katliam yapmakta, kafa kesmektedir” denildi.
Aygün, IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi terör örgütü mensuplarının şüphelilerden övgü ile bahsettiğini yaptıkları katliamlarda AKP hükümeti ile MİT ve Askeri kuvvetlerden destek aldıklarını övünerek anlattıklarına da dikkat çekti.
Avukatı İnan Yılmaz’ın Aygün adına Ankara Cumhuriyet Başsavcığına gönderilmek üzere Tunceli Savcığına yaptğı suç duyurusu şöyle:
Suç: Terör örgütlerine silah transfer etmek, İnsanlığa karşı suç, soykırım, Bu amaçla örgüt kurma
1.Müvekkil halen yukarıda belirttiğimiz üzere TBMM nezdinde CHP Tunceli Milletvekili olarak görev yapmaktadır.
2.Şüpheliler ise tüm Türkiye’nin bildiği gibi Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı olarak görev yapmaktadırlar.
3.Yine tüm dünyanın bildiği gibi komşumuz olan Suriye'de 2011 yılından beri silahlı terörist gruplar ile ülkenin yasal güçleri arasında bir iç savaş devam etmektedir.
4.Bu iç savaş sırasında silahlı terörist unsurlara ilişkin olarak ülkemizin destek sağladığı, ülkemizden silah temin ettikleri, ülkemizi üs olarak kullanarak Suriye'ye sızdıkları, terör eylemleri gerçekleştirdikleri, sınırlarımızdan adeta ellerini kollarını sallayarak geçtikleri bu eylemleri sırasında gerek asker gerekse de sivil çok sayıda kişileri acımasızca öldürdükleri artık tüm dünya tarafından bilinmektedir.
5.Ne yazık ki bugün itibarı ile 100.000'den fazla masum insanın ölümüne sebep olan bu kanlı iç savaşın en büyük destekçilerinden birisi de ülkemizin hükümeti ve onun eski başbakanı olan Recep Tayyip ERDOĞAN'dır. Bu kanlı iç savaşın başladığı tarihten bu yana kendisinin tek hedefi Suriye'nin yasal hükümetini devirmek ve onun yerine silahlı terörist unsurların yönetime geçmesini sağlamaktır. Düne kadar sıkı fıkı olduğu kardeşim dediği Beşar ESAD'ın ismi birden ESED olmuş ve her nedense eli kanlı bir diktatör ilan edilmiştir.
6.Şüpheliler bizzat Tayyip Erdoğan’ın yönlendirmesi ve talimatları ile ülke dışına çıkarılması yasak olan silahları MİT ve Genelkurmay Hakkındaki yasal mevzuat hükümleri belli olmasına rağmen, bu kuralları hiçe sayarak Suriye’deki El Kaide, El Nusra ve IŞİD isimli kanlı terör örgütlerine aktarmaktadırlar. Bu örgütler de kendilerine verilen bu silahlar aracılığı ile katliam yapmakta, kafa kesmektedir.
7.Basında yer alan çok sayıda haberden de açıklıkla anlaşılacağı üzere bu terör örgütü mensupları şüphelilerden övgü ile bahsetmekte, yaptıkları katliamlarda AKP hükümeti ile MİT ve Askeri kuvvetlerden destek aldıklarını övüne övüne anlatmaktadırlar.
8.Artık iş o noktaya gelmiştir ki Uluslararası basın ülkemizi teröre destek veren ülkeler arasında saymaktadır. Başbakan olan Şüpheli Ahmet DAVUTOĞLU'nun Paris'teki terör kınamasına katılması alay konusu edilmekte, “olaya kendisinin sebebiyet verdiği” gerekçesi ile “hangi yüzle kınamaya katıldığı” eleştiri konusu yapılmakta ve hakkında ağır ifadeler kullanılmaktadır.
9.Şüpheliler kendi kişisel çıkarlarını ve hırslarını ülkemizin ve vatandaşlarımızın menfaatlerinin üstünde tutmuşlar, yeni bir Osmanlı İmparatorluğu oluşturmak gibi gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal için masum Suriye halkının kanının dökülmesine neden olmuşlardır. İş o noktaya gelmiştir ki bu terör örgütü mensupları sırf Müslüman kökenli oldukları için kendilerine terörist gibi kelimeler bile kullanmamaktadırlar.
10.Atasözünün dediği gibi şüpheliler kargayı beslemiş kargada gözlerini oymuştur. Son olarak IŞİD saflarında savaşan bir kadın terörist Sultanahmet’te kendisini patlatarak bir polis memurumuzun şehit olmasına sebebiyet vermiştir.
11.Gelinen aşama şunu göstermektedir ki şüphelilerin gerek maddi gerekse de manevi açıdan destekledikleri terörist unsurlar hedeflerini şaşırmaya başlamış ve ülkemiz için tehdit olmaya başlamıştır.
12.Güzel ülkemizin terörist olarak anılmaması, bir hukuk devleti olduğunun bütün dünyaya kanıtlanabilmesi için şüphelilerin işledikleri bu suçlardan bir an önce yargı önüne çıkmaları ve hesap vermeleri gerekmektedir.
13.Bütün bu nedenlerle şüpheliler hakkında şikâyetçi olmamız gerekmiştir.