Ekonomi

Erdoğan neden 'Hint seferi'ne çıktı?

Başbakan Erdoğan’ın bugün başlayan Hindistan ziyareti, 2000 yılından beri bir Türk hükümeti başkanının bu ülkeye yaptığı ilk resmi gezi olması açıs

21 Kasım 2008 02:00

"Başbakan Erdoğan’ın bugün başlayan Hindistan ziyareti, 2000 yılından beri bir Türk hükümeti başkanının bu ülkeye yaptığı ilk resmi gezi olması açısından önem taşıyor. İki tarafta da ticaretin yanı sıra, özellikle enerjide ve teknolojide yeni projeleri gerçekleştirme isteği var. Ama Başbakan’ın ziyaretinin bir de siyasal boyutu önemli. Bu, son zamanlarda geliştirilmeye çalışılan çok boyutlu dış politika konsepti çerçevesinde bir açılım..." Bunlar, Milliyet gazetesinin deneyimli dış politika yazarlarından Sami Kohen'in görüşleri.

Sabah gazetesi yazarı Erdal Şafak ise, "Avrasyacılar'ın yürekleri hoplayacak; çünkü Erdoğan'ın gezisi ABD ile ilişkilerin 'Geçiş dönemi durgunluğu', AB sürecinin 'Kriz dönemi soğukluğu' yaşadığı sırada gerçekleşiyor. Bu da ziyarete ayrı anlam ve önem kazandırıyor" diyor. 

Erdoğan'ın Hindistan ziyaretine ilişkin olarak iki yazarın görüşleri şöyle:  

'Yine ipin üzerine un serdin..'

Hindistan açılımı

Sami KOHEN (Milliyet)

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün başlayacak olan Hindistan ziyareti, 2000 yılından beri bir Türk hükümeti başkanının bu ülkeye yaptığı ilk resmi gezi olması açısından, önem taşıyor.

Bu ziyaretin zamanlaması da ilginç. İlk bakışta ekonomik ağırlıklı görünüyor. Başbakan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)‘in Yeni Delhi’de düzenlediği bir foruma katılacak. Bu vesileyle kalabalık bir işadamı grubu da, Başbakan’ın seyahatine katılıyor.

Erdoğan Hindistan Başbakanı Manmohan Singh başta olmak üzere, birçok Hint yetkilisiyle görüşecek. Kuşkusuz ticaretten enerjiye kadar birçok alanlarda işbirliğinin artırılması konusu, bu temaslarda öncelik taşıyacak.

Aslında bu alanlarda, mevcut büyük potansiyel dikkate alındığında, birlikte yapılabilecek çok iş var. Son zamanlarda ticarette belirli bir artış kaydedilmekle beraber, hâlâ rakamlar düşük ve de dengesiz (ihracatımız 450 milyon, ithalatımız ise 2 milyar dolar civarında)...

Ama iki tarafta da ticaretin yanı sıra, özellikle enerjide ve teknolojide yeni projeleri gerçekleştirme isteği var. Rusya’dan, Türkiye ve İsrail yolu ile Hindistan’a petrol sevkini öngören iddialı proje, bunlardan biri...

Başarı öyküsü

Ama Başbakan’ın ziyaretinin bir de siyasal boyutu önemli. Bu, son zamanlarda geliştirilmeye çalışılan çok boyutlu dış politika konsepti çerçevesinde bir açılım.

Hindistan bugün, dünya politikasında (ve de ekonomisinde) parlamaya başlayan etkin bir güç. Dış ilişkilerini çeşitlendirip zenginleştirmek isteyen Ankara için de, önemli bir olası partner.
Aslında Hindistan, taşıdığı birtakım özellikleri nedeniyle, bütün dünyanın ilgisini çeken bir ülke.
 
Son yıllarda Hindistan, -Çin gibi- ekonomide ve teknolojide olağanüstü bir performans gösterdi. Hindistan, bileşim ve yazılım alanında, dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri oldu. Teknolojide, sanayide, dış ticarette, finansta adeta “başarı öyküleri” yazdı.

Hindistan bugün nükleer bir güç. Aynı zamanda Ay’a “inen” bir ülke...

Ama, madalyonun bir de öbür yüzü var: Hindistan yüzyıllar boyunca sömürülmüş, yoksulluk içinde kalmış bir ülke. Son yıllarda elde ettiği başarılarına rağmen, nüfusunun üçte biri (400 milyon) hâlâ günde bir dolarla geçiniyor, halkın yarısı yetersiz besleniyor, yılda 2.5 milyon bebek ölüyor... Nüfusun çoğunun yaşadığı köy ve kasabalarda yaşam koşulları çok iptidai...
Kısacası, Hindistan bir ayağı teknoloji çağında, bir ayağı ise orta çağda...

Demokrasi örneği

Hindistan’ın önemli bir özelliği de, nüfusunun çeşitliliğidir. Hint milletini yüzlerce etnik grup oluşturuyor. Binden fazla lisan ve lehçe konuşuluyor. Bunlardan 22’si resmi dil olarak kabul ediliyor. (İngilizce ortak dil)... Dünyada mevcut bütün din ve mezhepler bu ülkede mevcut... Nüfusun yüzde 80’i Hindu, yüzde 13’ü Müslüman.

Bu kadar çeşitliliğe rağmen, Hindistan laik ve demokratik anayasası sayesinde, ulusal birliği ve toprak bütünlüğünü koruyabildi.

Hindistan gibi bir ülkenin çoğulcu demokrasiyi yaşatabilmesi dünya siyaset bilimcilerinin dikkatini (ve takdirini) toplayan bir özellik. Bunu da askerin siyasetin dışında kalmasına, siyasetçilerin ve halkın çoğulculuğa inanmasına ve de hoşgörü ve uzlaşma anlayışının güçlü olmasına borçlu. Bu bakımdan da, Hindistan’dan alınacak dersler var...

**

Hint seferi

Erdal ŞAFAK (SABAH)

Başbakan Erdoğan, ABD ve İsviçre seyahatinin teri bile soğumadan dün Hindistan yolculuğuna çıktı.

Aslında bu gezi, Hint eski Başbakanı Atal Behari Vajpayee'nin 2003 Eylül'ündeki Ankara ziyaretinin iadesini amaçlıyor ama zamanlama ve ortam herhalde "Avrasyacılar"ın yüreklerini hoplatacak.

Hani şu Batı'ya sırt çevrilip Doğu'ya yürünmesini isteyenlerin... AB yerine Rusya-Hindistan-Çin eksenini alternatif gösterenlerin... (Kimileri bu zincire İran'ı da ekliyor.) NATO'dan çıkılıp Şanghay İşbirliği Örgütü'ne girilmesini önerenlerin...

"Avrasyacılar"ın yürekleri hoplayacak; çünkü Erdoğan'ın gezisi ABD ile ilişkilerin "Geçiş dönemi durgunluğu", AB sürecinin "Kriz dönemi soğukluğu" yaşadığı sırada gerçekleşiyor. Bu da ziyarete ayrı anlam ve önem kazandırıyor.

Ancak Türkiye'nin Rusya-Hindistan-Çin ekseninin uzantısı olmasını, NATO'dan çıkıp Şanghay İşbirliği Örgütü'ne girmesini önerenlerin hayalleri sonsuza kadar "Kızıl Elma" olarak kalacak. Çünkü;

1- Rusya-Hindistan-Çin ekseni yok. Haritada olsa bile jeostratejik bağlamda böyle bir "Cephe"den söz etmek mümkün değil.

2-Şanghay İşbirliği Örgütü ne AB'nin, ne de NATO'nun alternatifi olabilir. Hatta ne de kimilerinin öne sürdükleri gibi, "Doğu'nun NATO'su" diye tanımlanabilir.

Nedeni son derece basit: Üç süper güç adayının çıkarları çatışıyor.

Örneğin, "Bir kıtada iki büyük güç olmaz" diyen Çin'ın dış politikasının temellerinden birini Hindistan'a karşı geliştirdiği "İnci kolyesi stratejisi" oluşturuyor. Bu strateji Hindistan'ın mevcut ve potansiyel düşmanlarını Pekin saflarına çekmeye dayanıyor. Böylece Hindistan'ın rekabet ve açılım olanaklarının kısıtlanması, enerjisini kuşatılmışlığın getirdiği sorunlara harcaması amaçlanıyor. Çin işte bu çerçevede doğuda Bangladeş, batıda Pakistan'la ilişkilerine "Stratejik" diyebileceğimiz derinlik kazandırdı.

Hindistan ise aynı stratejiyi Pakistan'a uyguluyor. Hem Çin'in planlarını bozmak, hem de "Düşman kardeş"ini bir çemberin içinde sıkıştırmak için. Bu amaçla bir yandan Afganistan'la, bir yandan da İran'la ilişkilerini her geçen gün daha da pekiştiriyor.

Ayrıca Hindistan hangi ülkeleri "En güvenilir müttefik" görüyor dersiniz? ABD ile İsrail'i! Dahası gerek ABD Yeni Sağı (Bush'un çevresindeki NeoCon'lar), gerekse İsrail Sağı (Bir ayakları hep Beyaz Saray ve Pentagon'da olanlar) gibi Hint siyasal kadrolarının çoğu da dünyaya "Medeniyetler çatışması" penceresinden bakıyor.

Gerçekler de heyecan verici

Rusya'ya gelince; Orta Asya'yı "Arka bahçesi" olarak görse de, yarınlarını kesinlikle batı ufuklarında arıyor. Moskova bu tercihini daha geçen hafta bir kez daha açık açık doğruladı: Rusya Federasyonu Başkanı Dimitri Medvedev, Fransız "Le Figaro" gazetesine verdiği demeçte, "AB ile yakınlaşmaya hazır olduklarını, bu gelişmenin yakın gelecekte ABD-AB-Rusya arasında gerçekleşebileceğini umduğu üçlü cephenin çekirdeğini oluşturabileceğini" söyledi.

O yüzden Rusya-Hindistan-Çin ekseni hayal. O yüzden Şanghay İşbirliği Örgütü üye ve gözlemci ülkelerin sınırlarını güvence altına alan, terörle mücadelede işbirliği imkanı sağlayan bir platform olmaktan öteye gitmiyor. Belki ilerde bazı ekonomik alanlarda bir yere kadar güçbirliği yolu da açabilir ama bugün için böyle birşey sözkonusu değil.

Avrasyacılar'ı hayalleriyle başbaşa bırakıp Erdoğan'ın gezisinin olası getirilerini irdeleyelim.

- Türkiye-Hindistan ticaretinin hacmi 2.6 milyar dolar civarında. Türkiye 350 milyon dolarlık ihracat, 2.3 milyar dolarlık ithalat yapıyor. 2 milyar dolarlık dengesizlik var. Hindistan 350 milyonluk "Orta sınıf" yarattığına göre, Türkiye için önemli bir Pazar olabilir.

- Bir başka işbirliği alanı: Teknoloji. Özellikle iletişim ve bilişim teknolojileri. Hindistan bu alanda gerek birikimi, gerekse nitelikli işgücüyle dünyanın önde gelen ülkeleri arasında sayılıyor.

- Ayrıca Çin-Hindistan rekabetinin en keskinleştiği alan olan enerji iki ülkeyi yakınlaştırabilir. Zaten epey proje geliştirildi bile.

- Ve nihayet Türkiye'nin önce bölgesel, sonra küresel güç olma hedefi, Hindistan'la dostluğunu pekiştirmesini zorunlu kılıyor.

Erdoğan'ın Hindistan dönüşünde bakalım valizinde neler olacak...