Darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik olarak başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan eski Başbakanlık Başmüşaviri Birol Erdem, 2010 yılında yapılan halk oylaması sonrasında oluşturulan HSYK listesiyle ilgili olarak dikkati çekici bir iddia ileri sürdü.
"Müsteşar Ahmet Kahraman seçilecek isimleri tek tek Sayın Başbakan’a (Tayyip Erdoğan) arz etmiş. Hatta yaşanan sıkıntı ve dayatmaları çok açmamış ama, ‘efendim liste biraz nurlu oldu’ demiş" ifadesini kullanan Erdem, hâkimlik sorgusunun devamında "Bunun üzerine Sayın Başbakan, ‘ya bu arkadaşların hepsi dürüst, alnı secdeye giden arkadaşlar değil mi?’ diye sormuş. Müsteşar bey de, ‘öyle efendim’ deyince, ‘öyleyse bu arkadaşlardan zarar gelmez, olsun’ demiş" diye konuştu.
Alınan bilgiye göre Erdem, Cumhuriyet savcıları Ender Coşkun ve Veysel Kaçmaz’a 38 sayfa ifade verdi. Milliyet’ten Türker Karapınar’ın haberine göre; Erdem ifadesinde şunları söyledi:
"Kurul’daki müzakereler sonuçlanınca listeyi Ahmet Kahraman beyin bakan beyle paylaştığını biliyorum. Hatta bakan beyle beraber Sayın Başbakan’a gittiklerini biliyorum. Sayın Başbakan liste hakkında bilgi isteyince, bakan bey de listedeki isimleri birebir tanımadığını, isimleri Müsteşar Ahmet Kahraman beyin tanıdığını, bunu onun arz etmesini istemiş, bunun üzerine Ahmet bey seçilecek isimleri tek tek Sayın Başbakan’a arz etmiş. Hatta yaşanan sıkıntı ve dayatmaları çok açmamış ama, ‘efendim liste biraz nurlu oldu’ demiş.
"Bunun üzerine Sayın Başbakan, ‘ya bu arkadaşların hepsi dürüst, alnı secdeye giden arkadaşlar değil mi?’ diye sormuş. Müsteşar bey de, ‘öyle efendim’ deyince, ‘öyleyse bu arkadaşlardan zarar gelmez, olsun’ demiş. Yalnız Sayın Başbakan, yeni kurulun yaptığı ilk seçimde, listede müsteşar beyin eşinin de olmasını uygun bulmamış. (ki uzlaşılan listede Ahmet Kahraman beyin eşi o zaman Yargıtay Tetkik Hâkimi Gülderen Kahraman’ın da ismi vardı) Gülderen hanım, listeden çıkarılarak yerine o zaman nerede görev yaptığını hatırlamadığım ve şahsen tanışıklığım olmayan Zülfikar Tekirdağ’ın yazılmasını istemiş."
"(Cemaat mensubu üyelerle neden pazarlık yaptınız sorusu üzerine) Öncelikle o tarihte FETÖ diye bir terör örgütü yoktu. Gülen Cemaati de bırakın terör örgütü olarak kabul edilmeyi, bu hususta hükümetle aynı görüşteydi ve kamuoyunun geneli itibarıyla hizmet hareketi olarak kabul ediliyordu."